Susmak değil konuşmak zamanıdır -(TAMAMI)
Ülkemizin iç ve dış tehlikelerle boğuşmak üzere olduğu ve iktidarın dış politika hatalarından ötürü yalnızlığa itilen bir durumda olduğumuzu bütün dünya biliyor. Ancak biz Türk halkı olarak devlet yöneticileri tarafından sadece avutularak, uyutularak bilgilendiriliyoruz. Bu nasıl iştir, nasıl şeffaf devlet anlayışıdır? Bu, nasıl milli iradeye saygıdır?
Dış politikada sorumluluk yüklenen başta cumhurbaşkanı olmak üzere başbakan, dışişleri bakanı ve hükümet üyeleri gerçekleri anlatmıyor, gerçeklerin üzerine bir şal örtüyor.
Ya muhalefet, işlevini yapıyor mu? Ana muhalefet ve diğerleri yaklaşan yerel seçimler için oy avcılığından başka bir şey düşünmüyor. 2002’den beri ağır ağır yaklaşan bir zulmet bulutu neredeyse ülkemizi kaplayacak ve konuşması gerekenler susuyor, susması gerekenler ipe sapa gelmez sözlerle ve yazılarla halkı uyutmaya devam ediyor. Sözün kısası: Artık susmak değil konuşmak zamanıdır.
Kimler konuşmalı?
Öncelikle Türkiye’yi 11 yıldır yönettiğini sanan iktidar bunca yılın hesabını açık ve net olarak halka vermelidir. Saraylarda kapalı kapılar ardında neler konuşulmuş, ne kararlara, anlaşmalara imza atılmış Başbakan bunu milletine söylemelidir. Başbakan, henüz kazma vurulmamış yatırım hayalleriyle, projelerle değil memleketin her köşesinin bilfiil işgal edilmiş olmasının nedenlerini elini vicdanına koyarak söylemeli ve demokrasi dışı uygulamaların hangi kaynaktan beslendiğini, hangi danışmanlardan esinlenerek alındığını açıklamalıdır.
Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu da artık yüzündeki o sahte tebessümü terk edip 2008 Silkroad raporunun kendisiyle ilgili süreçlerini, Baykal’a hazırlanan komplonun nedenlerini açıklamalı. Kılıçdaroğlu, kendinde eksikliğini hissetiği siyasi donanımı ya düzeltmeli ya da memleket parsellenir ve Güneydoğu elden giderken eğer vicdanı varsa -yaptıklarıyla yapamadıklarını nedenleriyle söylemeli- o çok sevdiği koltuğu terk etmelidir.
CHP içinde sayıları şimdilik hayli az olan muhalif seslere kulak verilmeli, açıklanan bildiriler ciddiye alınmalı ve tabanın üzerindeki baskı kaldırılarak iç demokratik mekanizmalar sözle değil özle harekete geçirilmelidir. CHP bir süredir atalet, beceriksizlik ve vurdumduymazlık ile vatan satıcılığına yandaşlık etmekten başka ne yapıyor ki?
Bay Kılıçdaroğlu bunları size söylüyorum. Konuşmalısınız, neden oradasınız? Sizi oraya getiren güç, bir entrika gücü müdür? Yoksa sesi sedası çıkmayan grubunuza uyguladığınız parti içi demokrasi yokluğu mudur? Meydanlara çıkın ve memleketin hali pürmelalini bir Türk vatandaşı övüncüyle açıklayın ve gerekeni yapın.
Gelelim asıl meseleye. Dün bu sütunda CIA Türkiye Sorumlusu Henri Barkley’in sözlerini kaynak göstererek yazdım. TSK’nin başına gelenleri onlar açık açık söylüyorlar, üniversitelerde konferanslarda konuşuyorlar da biz neden konuşmuyoruz? CHP tarihinde Johnson mektubu diye bilinen o mektuba İsmet Paşa’nın verdiği yanıtı hatırlayın. Bu rezalet karşısında neden susuyorsunuz? Neden Türk Ordusu’nun kafese tıkılmasını alkışlamaya devam ediyorsunuz? Utanma kalmadı mı?
Komutanlar açıklasın
2002’den bu yana hatta daha önce ABD ile ilişkileri yürüten cumhurbaşkanları, başbakanlar, AB sevdalıları, 2.Cumhuriyetçiler pişmanlıklarını değil yaptıkları marifetlerin ne olduğunu anlatsınlar bilelim. Şanlı ordumuzu neredeyse yok edecek bu noktaya getiren kimlerse açıklasınlar millet onlara hadlerini bildirsin. Bütün eski genelkurmay başkanları kendi kişisel çıkarlarını ve bilinen haksızlıkları bir kenara bırakarak sadece memleket için bu içinden yetiştikleri peygamber ocağı dedikleri ordunun geleceği için tanık oldukları ihanetleri açıklasınlar.
Son söz:
Artık susma zamanı değil. Gerçekleri bilen komutanlar neredesiniz, niçin konuşmuyorsunuz, kimden korkuyorsunuz? Vatan elden gidiyor. Şimdi konuşmayacaksınız da ne zaman konuşacaksınız? Başımıza musallat olan bu musibetleri yaratanların kimler olduğunu bilelim ve tarihe yazalım.