23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şut değil füze

Halit Deringör

Halit Deringör

Eski Yazar

A+ A-

Hami Mandıralı. Çiçeği burnunda Trabzonspor teknik direktörü. Burcu burcu Karadeniz kokuyor. Konuşması, fiziği davranışları, inatçılığı ile tipik bir Karadenizli. Onun futbolunu 1996’da Trabzon’da oynanan Trabzon-Fenerbahçe şampiyonluk maçında izlemiştim. Unutulmayacak bir maçtı. Attığı şutların benzerini pek görmemiştim. Şutları sanki bir füze kadar hızlı ve kuvvetli idi. Hep köşeleri buluyor. Ne var ki Rüştü de bu topları kurtarma marifetini gösteriyordu.

Bu kadar yıl top oynadım. Avrupa’nın büyük kalecilerinden biri olan Cihat Arman bile böyle topları kurtaramazdı. Sanki o maçta görünmeyen bir kuvvet Rüştü’nün kalesini korumuştu. Eski yıllarda Hami’nin bir benzeri de vardı. Sabahattin Erman. Harp okulu takımının santrforu idi. Hami’nin şutları bana Erman’ı hatırlatmıştı. Hiç unutmam bir Fenerbahçe maçında Erman’ın 30 metreden attığı şut bizim futbolculardan Arap Kadri’ye çarpmış ve onu bayıltmıştı. Erman,. futbolu bıraktıktan sonra Federasyon Başkanlığı da yaptı.

İki yıldır Hami’yi Fenerbahçe altyapı tesislerinde devre arkadaşları ile maçlarını izliyorum. Eski İstanbulsporlu Zorbay ile Fenerbahçeli Nevruz’un takımları sahada kıyasıya mücadele ediyorlar. Büyük esprileri de beraber izliyoruz. Hami Mandıralı’nın eski vuruşlarının devam ettiğini görüyorum. Hatta bazı arkadaşlara “Hami’nin şutlarından bir gün bir yaşlı arkadaşımıza yanlışlıkla isabet ederse tehlikeli duruma girebilir diye ikaz etmekten de kendimi alamıyorum Hami şimdi Trabzonspor teknik direktörü İlk maçlarda başlarda başarılı oldu ama Fenerbahçe ile oynadığı maçta yenildi. Üstüne üstlük bir de tribün olayları oldu. Takımı da ceza aldı. Maç sonrası Hami çok üzüntülü idi. Yorumlarında, “ne yaparsanız yapın sonucu futbolcular tayin eder” diyordu. Bunda da çok haklı. Hami, teknik direktörlük yaşamı ile değişik bir devreye gidi..Bu yeni görevinde başarısının da şutları gibi güzel olmasını dilerim.

ICH LIEBE DICH MUHTAR

Çok şeyi bilmedikleri halde bilirmiş gibi ahkâm kesenleri görürüz etrafımızda. Bu tip konuşanlardan ya da yazanlardan hoşlanmayanlar, “her şeyi bilir ama bir de kendini bilebilse” diye biraz da alayla karışık eleştiri yaparlar. Çok dikkat ettiğim bir konudur bu. Uzmanı olmadığım konularda ahkâm kesmek. Uzun yıllar futbol ile iç içeyim. Biraz da anladığımı sanırım. Ancak basketbol ve voleyboldan yorum yapacak kadar anlamam. İzlerim ama hiçbir zaman bu işten anlıyormuş gibi davranmam. Neyi bilmediğimi bilirim, çok şükür.

1940’lı Yıllarda Haydarpaşa Lisesindeydim. Muhtar Sencer muallim muavinliği yapan yani öğretmen yardımcılığı yapan, sporu çok seven Almancayı ana dili gibi konuşan, her zaman kolunun altında almanca mecmua taşıyan, şişman, babacan, Fenerbahçe yönetimi ile yakın ilişkisi olan kibar bir insandı. Spora özellikle de basketbola ilgisi çoktu. Çok sevdiğimiz için “ich liebe dich Muhtar” diye hitap ederdik. Ülkemizde ilk basketbolun takımının kurulması, bu spor dalının tanınması ve yaygınlaştırılması onun sayesinde oldu.

Haydarpaşa Lisesinin basketbol sahasında öğrencilere antrenman yaptırırdı. Yıllar böyle geldi geçti. Bir dönemde “Beyaz Gölge” adlı bir dizi film izledik. Tamamen basketbol ile ilgili bir dizi idi. Takımın oyuncuları değil de, Koç’u enteresan ve önemliydi bence. Bir psikolog gibi oyuncularını motive edişini hayretle izlerdik. Ondan sonra herkes bahçesine veya otoparkına basket potası koyarak çalışmaya başladı. Sanki güreş gibi milli sporumuz oldu. Bu günkü basketbolun geldiği nokta özellikle FB’de Muhtar Sencer’in eseridir. Bu nedenle de FB’nin Basket sahası salonuna Onun ismi kondu.

Voleybol da buna paralel olarak yükselmeye başladı. İlk defa, Beden Eğitimi Öğretmeni olan Selim Sırrı Tarcan, öğrencilerine bu oyunu öğretmeye başladı. Merak sardı herkes. Diğer okullardaki beden eğitimi öğretmenlerinin benimsemesi ile de birlikte voleybol takımları kuruldu. Okullar arası turnuvalar yapıldı. Daha sonra da üniversite öğrencilerine ve kulüplere yayıldı.

Sonuçta hafta içinde izlediğimiz gibi Kız ve Erkek Voleybol takımı Avrupa birincisi oldular. Bu, 15-20 yıl önce hayallerin ötesinde bir olaydı. Bunu destekleyen ve bu noktalara getiren, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı, yönetim Kurulunu ve voleybol konusundaki desteklerinden ötürü Mehmet Ali Aydınları kutlarım.