Suyla yolculuk ile direnelim mi?
Bilim ve sanat aydınlanmanın iki ayağıdır. Bilim insanın aklını, sanat ise ruhunu özgürleştirir.
Fransız sosyalist devrimci Louis Auguste Blanqui der ki; “Devrimler sokakta yapılmadan önce, zihinlerde yapılmak zorundadır.” Bana göre de ancak zihinleri özgür insanlar, kaderciliğe teslim olmadan, iradeleriyle seçim yaparak devrim yapabilirler.
Yurdumuz zor günlerden geçiyor. Kavramların içi boşaltılıyor, on binlerce yıldan süzülerek gelen Türk kültürümüz, Atamız Mustafa Kemal ve Devrimleri unutturulmaya, aşağılanıp itibarsızlaştırılmaya; yerine yobaz, gerici Arap - Emevi kültürü! yerleştirilmeye çalışılıyor. Kahpe emperyalistler biat eden, mistik, üretimine katılmadan her şeyi olduğu gibi kabullenen, tüketime odaklanmış yurttaşlar yaratmak için yurdumuzdaki yalakalarını kullanarak bunu körüklüyor. Maalesef pek çok yurttaşımız da bu tuzağa yakalanıyor.
Bu kültür yozlaşmalarına karşı direnmek için, 19 Mayıs günü; ahlaksız, erdemsiz, cahil, şarlatan, bölücü, bezirgân, rüşvetçi, dinci faşistlerle ve kifayetsiz muhterislerle mücadelede önemli bir araç olacak bir facebook gurup sayfası açtık, “Suyla Yolculuk-Water Voyage” (https://www.facebook. com/groups/283386475338710/). Bu sayfada doğa, sanat, bilim, kültür dünyasına yolculuk yapıyoruz. Bilim ve sanatın ışığında bugünü ve geleceği düşünüyor ve paylaşıyoruz. Hayatın bize çizdiği özgürlük ve güzelliklerle dolu yolu, gün be gün yeniden açıyoruz. Sayfamızda kültür ve sanat dünyasına ve de yaşama ve doğaya Şaman pencereden, bilim ve politikaya da Marksist pencereden bakıp; paylaşımlar, yorumlar, diyalektik yaklaşımla tartışmalar yapıyoruz. Bunun nedeni; Marksizm’in öngördüğü gibi, Şamanlıkta da yazılı bir kutsal kitabın, bunun tebligatçılarının (peygamberler) ve misyonerlerinin (halifeler) olmamasıdır. Marksistler bilirler ki; hiçbir kutsal kitap hayatın ve evrenin tüm karmaşıklığını kucaklayamaz, metinleri statik olup, yazıldıkları zamana aittir ve bunları değiştirmek de pek mümkün değildir. Marksistlerin aynen Şamanlar gibi tek kutsal kitabı vardır, o da hayatın ta kendisidir. Yaşadıkça içi doldurulur, zamanla ortaya çıkan yeni kavramları, değerleri, uyum ve uyumsuzlukları bir arada içerir, dinamizmini hiç kaybetmez, hep akar.
Siz değerli okurlarımın da guruba üye olmasını ve katkılar yapmasını bekliyorum. Bu yolculuğa katılmasını istediğiniz arkadaşlarınızı, özellikle sanat ve bilim insanlarını da sayfaya davet ediniz. Çığ gibi büyüyelim, büyüyelim ki bu kültürel, ahlaki, bilimsel yozlaşmaya karşı birlikte direnelim. Lenin der ki; “Umutsuzluk ve karamsarlık, yıkımın nedenlerini kavrayamayan, çıkış yolu göremeyen, mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur.”
Bizim silahımız akıl, bilgi, sanat, kültür ve emektir. İşte bu yüzden de çok güçlüyüz. Emine Supçin’ in dediği gibi “Güneşi kim yakabilmiş ki, karanlık aydınlığa hâkim olsun?” Biz kazanacağız, bundan asla şüpheniz olmasın.
Keyifli yolculuklar, haydi rastgele!