23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tahir Elçi ölmemeliydi!

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü dün... Bir de polis memuru Ahmet Çiftarslan! Vuran kim, belli değil... Tahir Elçi, suikasta mı kurban gitti; yoksa MOBESE kayıtlarında gördüğümüz gibi polisle saldırganlar arasında çıkan çatışmada serseri bir kurşunun hedefi mi oldu; bu da belli değil... Belli olan tek şey, bu ölümle bizi birbirimize bağlayan iplerden birinin daha koptuğu...*** PKK’nın terör örgütü değil de silahlı bir siyasal örgüt olduğunu söylüyordu... Bu sözlere kızmıştım. Onun gibi düşünmüyordum. Bizi bölmeye çalışanlardan olduğunu düşünmüştüm. Kan beynime sıçramıştı. Milyonlarca vatandaş da benimle aynı düşüncedeydi... Ama tam da bu nedenle korumalıydık onu... Kurtların önüne atılacağını, hedef gösterileceğini düşünmeliydik... Kendimiz ölmeliydik ama... Bizim gibi düşünmediği için, onun kılına zarar gelmesini engellemeliydik...*** Her aykırı görüşü savunan insanın ölmesini istesek; dünyada yalnız kalırız... Önemli olan “farklarımızla”, “aykırılıklarımızla” yan yana yaşayabilmek. Atatürk’ün Türkiye’si, tam da bu felsefenin ürünü... Din, dil, mezhep, etnik köken... Ne kadar farkımız varsa, bunları çarpıştırarak değil de kucaklaştırarak bir arada yaşayabiliriz. Her farklılığı ayrışmak için bir neden olarak görürsek... Anası Müslüman, babası Hıristiyan... Anası Kürt, babası Türk... Anası Alevi, babası Sünni olanlarımız ne yapacak? Vücutlarının yarısını seçip diğer yarısını öldürecek mi?*** Bu örneği “laf” olsun diye vermedim... Biz de bu ülkede kader birliği etmiş insanlar olarak, “tek vücut” olduğumuzu düşünmeliyiz... Beğenmediğimiz, hoşumuza gitmeyen özelliklerimiz olsa da; onlarla savaşıp mutsuz olacağımıza, barışarak huzura ermeliyiz... “Kes, at” diyenleri bile öyle sarıp sarmalamalıyız ki; bu kararlarından vazgeçmeliler...*** Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü dün... Suikasta mı kurban gitti, serseri bir kurşuna mı; belli değil... Belli olan tek şey, ona sahip çıkamadığımız gerçeği! O eğer, bizim gibi düşünmediğini söylediği için öldürüldüyse... Tetiği çeken el başkasının olsa bile; biz suçlu sayılırız. Düşünce farklılığı hapse tıkılamaz... Düşünce farklılığı öldürülemez... Düşünce farklılığı yok edilemez... Tam tersine; bunlar yapılmaya çalışıldığında, düşünce daha da büyür! Can’ı, Erdem’i içeri tıkan, Tahir Elçi’yi öldüren (eğer cinayetse) düşüncesizlere duyurulur!
AÇIKLAMA! Diyarbakır Barosu yönetimi, Başkan Tahir Elçi’nin öldürülmesinden sadece iki saat sonra bir açıklama yaptı ve bunun bir suikast olduğunu iddia etti. Hukukçu, delilsiz, mesnetsiz konuşmaz... Görüntülerden seyrettik ki; Başkan Elçi iki ateş arasında kalmış... Yani birilerinin doğrudan onu hedef aldığını söylemek, en azından ilk görüntülere göre mümkün değil. Bu açıklamayı yapan Baro yöneticilerinin dayandıkları delilleri gerçekten çok merak ettim... Bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyorlar? Yoksa ateşe benzin dökmeye mi çalışıyorlar?
GÜNÜN SORUSU Başkan Tahir Elçi, vurulmadan hemen önce yapılan kayıtlarda, bir kameramanın arkasına saklanmış halde görünüyor. Sorum, o kameramana: Vuranı gördün mü?
Süheyl Batum: Erdoğan vatana ihanet suçu işledi! Biliyorsunuz, cumhurbaşkanları, vatana ihanet dışında hiçbir suçtan yargılanamıyor. Eski CHP Genel Sekreteri ve Anayasa Profesörü Süheyl Batum, önceki akşam Ulusal Kanal’da yayınlanan Kral Çıplak’ta konuğumdu. Cumhurbaşkanı’nın Rusya ile yaşanan krizde, anayasada tanımlanmamış bir yetkiyi kullanarak ülkeyi savaşın eşiğine getirdiğini söyledi. Daha da ötesi, bunun “vatana ihanet”in ta kendisi olduğunu iddia etti. Dikkat edin; bunu söyleyen kişi sıradan bir hukuk öğrencisi değil, bu ülkenin en saygın anayasa profesörlerinden biri... Eğer bu ülke tırnağımın ucu kadar hukuk devletiyse, çok önemli bir isimden gelen bu vahim iddia havada kalmaz... Bunu inceleme konusu yapacak bir “anayasal kurum” çıkar... Peki; ben buna inanıyor muyum? Elbette! :)
156+178! Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz... Söz sırası H. Y.’de: “Abdullah Bey... Ben Kanlıca’da yaşıyorum. Sizi de bir iki kez gördüm. Ben sizi güler yüzlü bilirdim ama çok mutsuz görünüyordunuz. Mutsuzluğunuzun sebebi bu sütunlarda sorulan sorular mı; yoksa mahdum beylerin ticareti mi? Ailece, tüm ailenize hayırlı işler, yüzünüze bol tebessümler dileriz. Yeter ki artık bizi meraktan kurtarın: Huber’de sizin için yapılan masrafları ödediğinizi kanıtlayacak belgeleri neden Mustafa Bey’in yüzüne çarpmıyorsunuz?”
GÜNÜN İSYANI İsyanım, Tahir Elçi’nin ölmesinden sonra sosyal medyada, “İyi oldu, bir hain temizlendi” diye sevinç çığlıkları atan ırkçı yaratıklara: Siz bile ölmeyin!