Yandex
16 Nisan 2025 Çarşamba
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tahliyelerin gösterdiği

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta birbiri ardına tahliye kararları geldi. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, ev hapsi kararı verilerek serbest bırakıldı. Saraçhane gösterilerine katılan 102 öğrenci tahliye edildi. Gözaltına alınan gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel serbest kaldı.

Tutuklama ve gözaltı kararları, sözde muhalefet tarafından Hükümetin yargıyı araçsallaştırarak siyasal rakipleri ile mücadele ettiği suçlamalarının konusu yapılmıştı. Tahliyeler, bu insanların en başından beri hiç tutuklanmaması ya da gözaltına alınmamasının daha doğru olacağını düşündürdü. Üniversiteli gençlerin tahliye kararını veren mahkeme, katalog suçlardan birini işlemediklerini belirtti. Yani tutukluluk kararları en başından yerinde bir karar değildi.

Hatırlanacağı üzere, nisan ayı başında Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek "İBB başkanı, parti genel başkanı gibi isimlerin tutuklanmasında daha titiz olmak gerekir. Hukuken tutuklama nedenleri olsa bile daha hoşgörülü davranılabilir." diye konuşmuştu.

Yargının kararı, yargı organlarına aittir. Kendimizi mahkemenin yerine koyarak hüküm dağıtacak halimiz yok. Bizim konumuz yargı kararlarının hukuki yönü değil. Ancak tutuklama-salıverilme olaylarının siyasal etki ve sonuçları tartışılmalı.

GEREKSİZ TUTUKLAMALAR

Kısa bir süre sonra tahliyelerle sonuçlanacak türden gereksiz tutuklamalar üç siyasal sonuca hizmet eder: Birincisi, yargı üzerinde siyasal baskı olduğu suçlamalarının değirmenine su taşır. Özellikle siyasal olaylarda veya siyasal kişilikleri ile tanınan kimselerle ilgili olarak yaşanıyorsa, tutuklamaların siyasallaşmış bir yargının eylemi olduğu iddiası engellenemez.

İkincisi, toplumsal gerilim ve kutuplaşmayı artırır. Bir süre sonra tutuklama ya da gözaltı kararının haklı olup olmadığı önemini kaybeder. Herkesin kendisini hâkim-savcı yerine koymaya başlaması, yargı kararlarının zaten yargıya ait olmadığı önyargısının kaçınılmaz sonuçlarından biridir.

Üçüncüsü, önce tutukla sonra serbest bırak uygulaması, bozgunculuğu cesaretlendirir. Geçen hafta içinde serbest bırakılan tutuklular, özellikle bozgunculuk ve turuncu kalkışma için fırsat arayan çevrelerde, yargının bağımsız iradesinin kanıtı olarak değil, aksine “yüklendik, geri aldık” söylemi ile kendi duruşlarının haklılığına dayanak yapılacaktır.

YARGIYI KORUMAK

Tutuklama ciddi bir tedbirdir. Kişiyi özgürlüğünden mahrum etme tedbiri, o kişinin aramızda özgür şekilde dolaşmaya devam etmesi halinde, başkalarına sistematik olarak zarar vermeyi sürdürme tehlikesine karşı alınır.

Oysa tutuklanan ve gözaltına alınanların serbest bırakılmaları, aslında en başından tutuklanmasalar da bir şey kaybedilmeyeceğini göstermiş oldu. Bu insanların tutukluluklarından kamusal bir fayda elde ediliyorsa, tutuklu kalmaya devam etmeleri gerekirdi.

Tutuklanan kişiler serbest bırakılıyorsa, aramıza katılmalarının üzerlerine atılı suç bağlamında, bir sorun teşkil etmeyeceğini kabul etmiş oluruz. O halde 102 öğrenci ya da Mahir Polat hakkında, yürütülecek dava, en başından bir tutuklama olmaksızın açılabilirdi. Benzer biçimde gazeteciler, gözaltına alınmak yerine ifadeye çağrılabilirdi. Benzer biçimde, Ekrem İmamoğlu ve diğerleri de tutuksuz yargılanabilirler. İstanbul Belediyesi’nde işledikleri iddia edilen suçları işleyemeyecekleri bir konumda olmaları sağlandıktan ve delilleri karartma tehlikesi izale edildikten sonra, tutuklu kalmalarında özel bir fayda olduğunu sanmıyorum. Dediğim gibi, bunlar son tahlilde yargıya ait kararlardır ancak yargının çeşitli etkiler altında çok sık fikir değiştiriyormuş gibi bir izlenim vermemesi üzerinde durulması gereken bir konudur.

Bu tartışmanın güncel konuların ötesinde bir anlamı ve değeri var. Milli devlete yönelik küresel saldırının başarısı, onun sadece yürütme ve yasama gücünü etkisizleştirmeye değil, yargının toplumsal güvenilirliğini de zedelemeye bağlı. Bu nedenle milli devleti savunmak, yargının saygınlığını korumaktan bağımsız düşünülemez.

İBB
Yorumlar (14 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...