Tahrir ve Taksim Dersleri -(TAMAMI)
Ezilen Dünya’nın milli devletlerini yıkmaya girişen emperyalizmin karşısına Atatürk, Nasır,
Bin Bella ve milli devrimler dikiliyorsa, o zaman “tarihsel ömrü”nü tüketmiş olan milli devletler değil, emperyalizmin kendisidir. Bir sistemin ne kadar uğraşırsa uğraşsın başa çıkamayacağı şey, tarihtir. Varlığını sürdürmesi tarihi silmeye bağlı hale gelmiş olan sistemler, tarih tarafından silinir.
‘Amerikan İslamı’nın çöküşü
Mursi’nin Tahrir Ayaklanması’yla devrilmesi de tarihin bu hükmü çerçevesindedir. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi, bu bölgedeki milli devletleri yıkma projesidir. O zaman öncelikle bu ülkelerin milli devrim birikimi tasfiye edilmelidir. Bulunan çözüm, devletin temelinden “millet”i çıkarıp, yerine “ılımlı İslam”ı geçirmektir. Bu “Amerikan İslamı”nın ülkemizdeki temsilcisi AKP, Mısır’daki temsilcisi de “Müslüman Kardeşler”dir. Bu Amerikan icadının, bir taşla iki kuş vurması hedeflenmektedir. Hem milli devrim birikiminin “sil” tuşuna basılacak, hem de İslam’ı kapitalist dünya piyasası ile bütünleşmeye engel olan bütün öğelerinden arındıran yeni bir “İslam tefsiri” yürürlüğe konacaktır.
ABD projesi iflas etmiştir
ABD’nin bu projesi çökmüştür. Suriye’de Beşar Esad kayasına çarpmıştır. İşgal ettiği Irak’ta ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden sağlamaya çalışan Maliki hükümeti, ABD planlarının önünde engeldir. İran, ABD karşısında dimdik ayaktadır. Afganistan’dan “yüz kızartıcı olmayan” bir çekilişi sağlamak için Taliban ile masaya oturmaya çalışan ABD’dir. Türkiye’de ayağa kalkan halk, BOP Eşbaşkanlığı için sonun başlangıcını ilan etmiştir. Şimdi de Mısır halkı, Tahrir’de Mursi’yi azletmiştir.
Büyük Ortadoğu Projesi iflas etmiştir. Çünkü bu projenin üstüne kurulu olduğu denklemlerin hiçbirinde, bu projeyle sınırlarının yeniden çizileceği ilan edilen 24 ülkenin milletleri yer almamaktadır. Çünkü ABD, bu ülkelerin Karen Fogg’un yakındığı tarihleriyle baş edebileceğini sanmıştır. Çünkü ABD, her ezdiği ülkenin diğerlerini daha kolay ezmesine yol açacağı yanılgısına düşmüştür. Oysa bugün milletler ayağa kalkmakta, tarihlerinden güç almakta ve emperyalizme karşı direnerek kazanılan her başarı, diğer ülkelerin milletlerinin ayağa kalkması için yeni bir dayanak oluşturmaktadır.
Demokraside millet ‘hakem’ değil, ‘hakim’dir
Tahrir’in ve Taksim’in birlikte verdiği çok önemli iki ders daha vardır. Ne Erdoğan’ın, ne de Mursi’nin milleti birleştiren tek bir edimi bulunmaktadır. Attıkları her adım, milleti başka bir doğrultuda ortadan ikiye bölmeye yöneliktir. Her ikisinin de “yüzde 50”yi dillerine pelesenk etmeleri bu nedenledir. Siyasetleri, görev gereği, bölünmeyi ve iç çatışmayı kışkırtma üstüne kuruludur.
İkinci önemli ortak ders demokrasi konusundadır. Demokrasi, “ayaklarla baş” arasındaki farkın ortadan kalkmasıdır. “Ayaklar” ne kadar “hadlerini” bilmez ve “baş” olmaya yönelirlerse, o kadar demokrasi olur. “Baş” ne kadar halklaşır, milleti üstünde tepinilecek “ayaklar” olarak görmekten vazgeçerse, o kadar demokrasi olur. Millet demokrasinin “hakemi” değil, “hakimi”dir. Demokrasi, milletin dört yılda bir emperyalizm ve uzantılarının belirlediği adaylar arasında “hakemlik” yapmasından değil, her Allah’ın günü ülkenin bütün temel denklemlerinin baş öğesi haline gelmesinden geçer. 21. yüzyılın bu “yeni halk demokrasisi”ne herkes kendini alıştırmaya başlasın. Tahrir’in ve Taksim’in diğer bir ortak iletisi de budur.