23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tahvilde ayı piyasasına girilmesi ne anlama geliyor?

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Geride bıraktığımız hafta içinde küresel tahvil piyasalarında yaşanan öncü nitelikteki dalgalanmalar ile bunu tetikleyen gelişme ve sorunlar önemliydi! Bu konuda yaşananlar pek çok kesimin ilgi alanına girmeyebilir; fakat bu tür sarsıntılarının büyüyerek kronik hale gelmesi, tüm kesimlerin yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir! Zira tahvil piyasaları, orta ve uzun vadeli borçlanmalar konusunda küresel ölçekteki en önemli pazardır; burada yaşanabilecek tıkanıklıklar, tüm ekonomik ve siyasi gelişmeler üzerinde belirleyici olabilir.
Geride bıraktığımız hafta başında, Japon Merkez Bankası’nın on yıl ve daha uzun vadeli tahvil alımlarını azaltacağı yönündeki haber piyasalara düştü. Daha sonra Çin’in ABD tahvillerini daha az cazip bulduğu, alımlarında azaltma veya durdurmaya devam edebileceği yönündeki sonradan yalanlanan haberler piyasaları sarstı. Bu süreçte en büyük tahvil fonunun yöneticisi, tahvilde ayı piyasasına girildiğini açıkladı. Bu gelişmeler kafaları karıştırdı, sistemik risk algısı yeniden tavan yapmaya başladı ve riskten kaçınma eğilimini güçlendirdi; öncü nitelikte bir finansal sarsıntı rahatsızlık yarattı, tüm vadelerdeki tahvil getirilerinde yukarı yönlü dalgalanmalar yaşandı.
Ne olup bittiğini anlamak için biraz geriye gitmek yararlı olabilir! 2013 yılı Mayıs ayında ABD para otoritesinin yaptığı açıklamalar sonrasında, sistemik risk algısı güçlenmeye başlamıştı. Tahvil alımlarının azaltılarak sonlandırılacağı, daha sonra önce faizlerin kademeli olarak yükseltileceği ve devamında bilançonun tedrici olarak küçültüleceği açıklanmıştı; bu sürecin geneline ise normalleşme adı verilmişti.

TEHDİT OLARAK GÖRÜLEBİLİR

Piyasalar bu yaklaşımın riskten kaçınma eğilimini güçlendirerek yıkıcı olacağının farkında idi ve ilk tepkiler de bu yönde oldu. Gelişmiş ve gelişen ülkelerin tahvil getirileri yükseldi, sermaye ve emtia piyasaları satış baskısı altında kaldı, Amerikan doları diğer paralara karşı değerlenmeye başladı; tüm piyasalarda ciddi sayılabilecek derinlik kayıpları yaşandı. Bu ilk tepkilerden sonra bir düzeltme ve durulma sürecine girildi!
Sistemi oluşturan kurumsal yapının öngörülenden daha fazla zamana ihtiyacı vardı ve bu nedenle ABD para otoritesine eylemlerini yavaşlatması için mesajlar yollandı. Fakat tüm büyük oyuncular benzer türde büyük pozisyonlar taşıdığı ve azaltılamayan güvensizlik nedeniyle karşı talep yaratılamadığı için, kazanılan zaman yeterli olmadı. Piyasalar ile ABD para otoritesi arasındaki gerginlik sinsice büyüdü, uzlaşmazlıklar derinleşti. 2017 yılı genelinde ise her iki taraf ta kendi oyununu oynadı; para otoritesi faiz ayarlamalarını hızlandırarak bilanço küçültmeye başladı, piyasalar ise bunları görmezden gelip iyimser senaryoları kalkan yaparak gelişmeleri görmezden geldi.
Fakat geride bıraktığımız yılın üçüncü çeyreğinin sonunda, kazan kaynamaya ve piyasaların etekleri ateş almaya başladı! Sırası ile uzlaşı arama ve görmezden gelme eğilimlerinin ardından tehdit aşamasına geçildi! Dünyanın en büyük tahvil fonu yöneticisinin, tahvilde ayı piyasasına girildiği yönündeki söylemi ciddi bir tehdit olarak görülebilir! 2018 yılı sonuna ilişkin bazı kurumların tahminleri ile yapay piyasa eğilimleri de bu olasılığı güçlendiriyor!

BİLANÇOLAR YIPRANIR

Finans profesyonelleri genelde pozisyon ayarlaması yapmadan ciddi zararlara yol açabilecek söylemlerden kaçınırlar. Gerek küresel koşullar ve gerek ise tahvil pazarındaki fiyatlamalar, söz konusu büyük fonun risklerini azaltamadığı kanaatini destekliyor. Durum böyle olunca, söylemin tehdit içermesi ve rest çekilmesi anlamında olabileceğini hesaba katmak gerekiyor. Belli ki gerginlik büyümeye devam edecek, ilişkiler inceldiği yerden kopma aşamasına geldiğinde para otoritesi ciddi yan tesirlere rağmen geri adım atmak zorunda bırakılacak!
Tahvilde ayı piyasasına girilmiş olması, her çeşit ve tüm vadelerde tahvil getirilerinin yükseleceği, riskten kaçınma eğiliminin güçleneceği, bu piyasada yeni borçlanmalar yapılabilmesinin daha zor ve maliyetli olacağı anlamına geliyor. Bu süreçte bilançolar yıpranır, borç-alacak zincirinde tehlikeli kırılmalar yaşanır, menkul kıymetlerin bir kısmı batık hale gelebilir. Başka bir deyişle yeni bir küresel kredi krizinin tetiklenmesi, ABD para otoritesini yaklaşımını tam aksi yönde değiştirmek zorunda bırakır. Sistemik çözülmeyi ve istikrarsızlaşmayı durdurmak ise çok zorlaşır ve hiçbir şey eskisi gibi olamayabilir!