Tanrının çocukları satılık değil
Alajandro Gomez Monteverde Meksikalı-ABD’li sinema yönetmenidir. Yönetmen ve film yazarı Alajandro Monteverde, kendisi gibi Meksika doğumlu olan, Birdman filmi ile Oscar ödülü kazanan yapımcı, yazar ve yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu’nun yakın dostudur. Her iki yönetmenin kökleri, “Çağrı” ve “Ömer Muhtar” filmlerin yapımcısı Mustafa Akad gibi Arabidir. Suriye asıllı yönetmen Lütfü Ömer Akad’ın akrabasıdır. 46 yaşındaki Alajandro’nun ismi, El-Khandro diye okunur. Aleksandr’ın (El-İskender) İspanyolcasıdır. Güney Amerika sınırlarını aşıp ABD’nin en etkili silahından biri olan Hollywood sahasında uluslararası ödül getiren bir başarıyı yakalamak kolay değil. Henüz 29 yaşındayken yönetmenliğini ve Patrick Million ile birlikte yazarlığını üstlendiği Bella filmi ile Toronto Uluslararası Film Festivalinde “halkın seçtiği film” ödülünü kazanır. Aynı yıl, ABD 1998 Güzellik Kraliçesi Ali Germaine Landry ile evlendi. Ali ismi ABD’de kız ve erkek çocuklarına verilmektedir.
Dramatik süreçlerden geçen bir dayanışma, sevgi ve aşk hikâyesini perdeye aktaran Bella filmi genelde Amerika kıtasında özelde ABD’de gördüğü ilgi siyasilerin gözünden kaçmaz. Entelektüel kapasitesi sınırlı olan Bush Oğlu Bush’un üstünde, asıl işi devlet ilkokulunda 2. sınıf öğretmeni ve kütüphane çalışanı olan eşi Laura Bush’un etkisi büyüktür. “Tanrı ile sevgi bağını koparma, zarar verme, iyilik yap, aile ve çocukları koru” felsefesini temel ilke olarak benimsediklerini iddia eden Hristiyan Metodist mezhebi mensubu olan Bayan Laura “Bella” filminin verdiği mesajlar ve kitleler üzerinde bıraktığı etki sebebiyle yönetmen Alajandro ve güzellik kraliçesi eşi Ali’yi 2007’de kocası Bush’un Kongre salonundan yapacağı Ulusa Sesleniş oturumuna davet eder.
HOLLYWOOD’DA İNFİAL YARATAN FİLM
“Size doğrusunu söyleyeyim, eğer hardal tanesi kadar imanınız varsa, bu dağa, 'Buradan şuraya çekil' diyebilirsiniz, o da hareket edecektir" (Matta 17:20). Nefret besleyen kimseye inancın faydası yoktur. Mesihi itikadında olan Yönetmen Elejandro Nisan 2015’te İkinci Dünya Harbinde geçen Little Boy (Küçük Çocuk) filminde ABD’nin savaşta olduğu Japonya sebebiyle ABD’de yaşayan Japon ve Asyalı Amerikalılara yönelik Hitlervari toplu kamplar inşa etme ve faşist-ırkçı uygulamalara meydan okuyan bir Amerikalı çocuk ile Japon asıllı Amerikalı Hoshimoto arasındaki dostluğu da işlemektedir. Film Hollywood egemen zihniyeti ve ana akım medya gibi birçok kesimde infial yaratır.
Eylül 2015’te yönetmen Alejandro’nun babası Juan Manuel Gomez Fernandez ve kardeşi Juan Manuel Gomez Monteverde, Meksika uyuşturucu kartellerinin kiralık katilleri tarafından kaçırılır. Talep edilen fidye ödenmesine rağmen işkenceyle öldürülürler. Meksika Federal Polisi olayla ilgili altı kişiyi tutuklar. Aile fertlerinin öldürülmesi yönetmen Elajandro’ya ve filmlerine bir mesaj olarak değerlendirilir. Bu vehim ve acı olay Elajandro’ya geri vites yaptırmaz. Aksine uyuşturucu kartellerin kirli bağlantılarını deşifre eden 2023 yapımı “Tanrıların çocukları satılık değil” mottosuyla “Özgürlüğün Sesi”, filmini yapar. Film gerçek bir hikayeye dayanıyor. Çocuklara yönelik istismar ticareti yapan çetelerin izini sürmek ve kaçırılan çocukları kurtarmak için, ABD İç Güvenlik Bakanlığında çalışan Tim Ballard adındaki ajanın gerçek hayatta yaşadıklarını konu alıyor.
Filmde küçük çocukları acımasız çetelerin elinden kurtaran ajanı ise Jim Caviezel canlandırıyor. Sübyancılık (pedofili) sektörünün prensi olarak kabul edilen Amerikalı milyarder Jeffry Eppstein, arkadaşı ve ortağı olan Ghislaine Maxwell, Epstein'in adını taşıyan ve bir dizi skandal ve yasal sorunla anılan Karayipler'deki ABD Virgin Adaları'nda bulunan iki adadan oluşan bir takımadada 5 yıldızlı resortlar inşa etmişti. Buraya gelenleri, sübyancılıklarını kayıt altına alıyor ve bunları CIA ve MOSSAD’a veriyorlardı. İstihbarat örgütleri de bu kasetleri şantaj olarak kullanıyordu. Manidardır ama kaset şantajları ülkemizde de revaçta.
ÇETELERİ TEDİRGİN EDEN PARALELLİK
Bill Clinton, Prens Andrew ve siyasetten, sanat dünyasına, basından, borsa holdinglerine ve daha nice mahlûkların sübyancılık yaptığı ada misali yönetmen Elajandro filminde kaçırılan bir Honduraslı kızı ve diğer çocukları bulmak uğruna bir adaya bir resort inşa eder. Bu paralellik uyuşturucu, seks trafiği, çocuk kaçırma ve cinsel istismardan milyarlar kazanan çeteleri ve arkalarındaki güçleri tedirgin eder. Bu sebeple senaryosu 2015 yılında yazılan filmin çekimleri 2018’de tamamlanmasına rağmen yayımlanmadı. Filmin dağıtımını satın alan Disney, Türkiye’de yayın hayatını sürdüren önce Fox şimdi Now ismini alan televizyonun sahibi, yaklaşık beş yıl boyunca filmi yayınlamayarak rafa kaldırdı. Filminin yapımcıları uzun yıllar filmin dağıtım haklarını geri almak için mücadele etti ve Özgürlüğün Sesi filmi, 2023 yılının mart ayında Angel Studios tarafından satın alınarak, temmuz ayında sinema izleyicileri ile buluştu.
TEHDİT EDİLEN SANATÇILAR
Filmin baş oyuncusu Jim Caviezel, ünlü oyuncu, yapımcı ve yönetmen Mel Gibson’un filmi Tutku’da (The Passion) Hz. İsa’yı canlandırmıştı. Ünlü aktör Marlon Brando, Mel Gibson, Jim Caviezel gibi sanatçılar Siyonist Hollywood ve Siyonist Netanyahu destekçisi ABD sisteminin tekelci holdinglerinin para ve güç için her yol mubah zihniyetini, kirli ilişkilerini ve dünyadaki başta İsrail olmak üzere diktatörler, sübyancılık, uyuşturucu ve pornografi ticaretini yeren söylem ve eylemleri için sürekli tehdit edildi. Anti-Sami veya Yahudi karşıtlığı ile itham edildi.
Özgürlüğün Sesi filminin başrol oyuncusu Jim Caviezel’in katıldığı yayında, Donald Trump’ın ulusal güvenlikten sorumlu üst düzey danışmanı Michael Flynn de vardı. Flynn, Rusya ile bağlantıları iddiaları ardından görevinden istifa etmişti. Hollywood oyuncusu Caviezel, söz konusu programda; “dünyanın en büyük pedofili (sübyancılık) örgütünü CIA’nın yönettiğini” iddia ederek, bu iddiasını değiştirmesine yönelik tehditler aldığını fakat korkmadığını ifade etti. Bu açıklamaların ardından film ve oyuncularına yönelik, “aşırı sağcı örgütlerle bağlantılı, fanatik, Trump sempatizanları, Yahudi düşmanları, İncili ve gerçekleri çarptıran tehlikeli unsurlar” ithamları zirve yaptı.
YERALTI DEMİRYOLU OPERASYONU
Filmin gerçek kahramanı, Timothy (Tim) Ballard ve eşi Katherine’nin 9 çocuğu var. Her ikisi de “Hz. İsa ve İncil’e sadık bir yaşam” sürmek ve bu öğretileri yaymak için mücadele ettiklerini söylüyor. Bu çocukların ikisi Tim ve eşi tarafından evlatlık edinildi. İki çocuk da Haiti’de bir operasyonda kurtarılmıştı. Tim Ballard seks ve çocuk kaçakçılığıyla mücadele eden bir örgüt olan Yeraltı Demiryolu Operasyonu'nun (O.U.R.) kurucusudur. Çalışmaları ve söylemleri ABD sisteminde ve İsrail dostlarında ciddi bir rahatsızlık yarattı. Filmin yayınlanmasından sonra, kendisine karşı “kadınlara cinsel taciz” iddialarıyla suçlamalar yapıldı, davalar açıldı. Ana akım medyada kendisine karşı “sistematik ve organize bir saldırı” başlatıldı. Kurduğu örgütün zarar görmemesi için istifa etti. Tüm baskılara, şantajlara ve tehditlere rağmen çalışmalarına ve mücadelesine devam ediyor. Tüm bu karalamalara rağmen ilham kaynağı olduğu film mali getirim ve seyirci sayısıyla izlenme rekorları kırdı.
“İnsan ve çocuk kaçakçılığı yılda en az 150 milyar doların döndüğü bir sektör. ABD kaçırılan çocukların ve genç kızların en çok getirildiği ve en çok talebin olduğu ülkelerin başında yer alıyor. Bugün tarihte hiç olmadığı kadar insan köleliğe maruz kalıyor. Hatta köleliğin yasal olduğu dönemlerden bile daha fazla. Bu kölelerin milyonlarcası çocuk.” Bu ifadeler filmin sonundan. Milyonlarca çocuğun ne kadarı Suriye savaşının maliyeti olan kamplardan, ne kadarı Gazze’den, ne kadarı Türkiye’den kaçırılan çocuklardan, ne kadarı deprem sonrasında ortadan kaybolan çocuklardan bunu bilmiyoruz. Ancak şu kadarını gayet iyi biliyoruz. Ekonomik sorunlar, iş ve aş ihtiyacı bataklığı kurutulmaz ise bu bataklığın pisliğinden fayda sağlamak isteyen sinekler, çıyanlar, yılanlar ve ruhlarını iblise teslim etmiş hasta tipler, üretmeden, üretilene çökerek, uyuşturucu, silah ve seks ticareti azalmaz çoğalır.
Filmin “Biz, tanrının çocuklarıyız, satılık değiliz” mesajı toplumsal duyarlılık taşıyan, sanatını ve görevini kokuşmuş sisteme teslim olmadan, o sistemin barbar saldırılarından korkmadan, tehdide, şantaja, öldürülmeye, itibar suikastına meydan okuyarak neden iblis ve araçlarıyla savaşmanın ona teslim olmaktan daha önemli ve insan olmanın asli görevi olduğunu anlatmaktadır.