Tanrı’sız ahlak anlayışı
İnsanlık dünyaya gelip düşünmeye başladığında nereden gelip nereye gittiğini sorgulamaya başlar. İşte bu sorgulamada dinler ve felsefe yol gösterici olur.
Dinler İbrahim peygamberden itibaren tek tanrılı dinler halinde insanlık aleminin yaşamına girmiştir. Tanrı peygamberler vasıtasıyla insanlara kitaplar göndererek emirler vermiştir. Ancak her peygambere tek kitap gönderilmesine rağmen dinler çok farklı mezhepler doğurmuştur. Bu da insanlığın sürekli birbiriyle didişmesine yol açmıştır. Tarih, farklı dinlere ve mezheplere sahip olanlar arasındaki sürekli ve kanlı savaşları yazar. Yakın tarihte ise İslam coğrafyasında bu kanlı mezhep çatışmalarını yoğun biçimde görüyoruz.
Mezhep ve din savaşları, yaşanan insanlık dramları ve doğanın zaman zaman büyük acımasızlığı insanları Tanrı kavramını tartışmaya itmiştir. "Tanrı’sız Ahlak Felsefesi” birçok toplumlarda yaşam biçimi olmuş ve teknoloji çağı ile birlikte dinler ve Tanrı kavramı sorgulanmaya başlamıştır.
KORONA İLE YENİ DÖNEM
Korona’nın insanlığı bu denli sarsmasının ve neden olduğu acıların şu tartışmayı gündeme getireceğini düşünüyoruz.
Birinci önermemiz; Tanrı yoldan çıkan insanlığı hizaya getirdi ve cezalandırdı. İnsanlık bu ceza ile kendine gelecek dünyaya sevgi, barış ve doğruluk hâkim olacak.
İkinci önermemiz; Tanrı neden insanlığın bu kadar telef olmasına ve yıkıma uğramasına engel olmadı? Tanrı bu işlere karışmıyor mu? Yoksa Tanrı yok mu?
Ortaçağ’da veba salgını nasıl ki kiliseleri zayıflattıysa bugün de acaba korona din inanışlarını zayıflatır ve Tanrı inancının sorgulanması yaygınlaşır mı?
Çünkü hiçbir güç Kâbe’nin kapanmasını, camilerde namaz kılınmamasını, Papa’nın yalnız başına dua etmesini sağlayamazdı. Doktorun ve ilacın duadan daha önemli olduğuna inanıyorum, diyen insanların çok olacağını düşünemezdik.
Şu tartışmaya bile tanık oluyoruz. Dünya ekonomisini dev ulus ötesi şirketlerin sahipleri olan Musevi aileler yönetiyor. Korona ile bu egemenlik sona erecek.
TANRISIZ AHLAK
Hindu, tanrı ve tanrıçaların insanlığın acılarına çare olmamasıyla hayal kırıklığına uğramış ve Buda, tanrısız mezhep (Budizm) kurmuştur.
İnsanın iyi, doğru, ahlaklı olması için Tanrı’dan medet ummamasını, O’nun bize ahlaklı olmak için ödül veya ceza vermesine gerek bırakmamızı başaramayız mı?
Yoksa çıkarı olan ülkeler, toplumlar, bireyler dini aslından uzaklaştırıp milyarlarca insanı kandırıyor mu? Dinin tüm özü iyilik ve doğruluk emirler olduğuna göre “dini ahlaktan” uzaklaşmaya gerek yok mu? Dinlerde reform mu gerekiyor? Yoksa yozlaşan din kurumlarını tasfiye mi etmek daha doğru?
Bu soruların cevabı ilahiyatçılara, ahlakçılara, bilim adamlarına bırakıp doğru olmak için Dört Asil Hakikat ve Sekiz Katlı Yolu size hatırlatalım.
DÖRT ASİL YOL
Buda’nın aydınlanmasının kalbinde dört asil hakikat vardır.
- Birinci hakikat; korunaklı geçen çocukluk döneminden sonra acı çekme olacaktır.
- İkinci hakikat; bu acının bir nedeni vardır. O da “arzu” dur.
- Üçüncü hakikat; aslında acı yoktur. Bir hal vardır. Acıdan kurtulmak için bu hali yaratan istekten çıkmak lazımdır.
- Dördüncü hakikat; istekten çıkmak için sekiz katlı yola girmek şarttır.
SEKİZ KATLI YOL
Sekiz katlı yol, bir kişinin nirvanaya ve aydınlanmaya ulaşması için kat etmesi gereken bir dizi kurallardır.
Doğru Bakış: ön yargılardan ve hayal kırıklıklarından kurtarır.
Doğru Düşünme: hastalıklı iradeden kurtulmayı sağlar.
Doğru Konuşma: bize yalan söylemememizi telkin eder.
Doğru Eylem: barışçıl olmamızı, çalmamamızı ve öldürmememizi emreder.
Doğru Geçim: yaşamı dürüst yolla kazanmak anlamı taşır.
Doğru Çaba: cahilliği ortadan kaldırmak, kendi egolarımızın üstesinden gelmek için sürekli çabayı öngörür.
Doğru Farkındalık: duygularımızın ve zihinsel hareketlerimizin farkında olmamızı ister.
Doğru Konsantrasyon: tüm varlıklarda “ışığa” odaklanmayı tavsiye eder.
YENİ BİR DÜNYA ŞART
İnsanlık sevgiyi, barışı, iyi ahlakı koronayı milat sayarak yeniden keşfetmeli.
Hangi dinle, hangi ahlak sistemi ile bunlara ulaşacaksa ulaşsın. Yeter ki akıl ve bilimin ne kadar değerli olduğunu unutmasın.