26 Kasım 2024 Salı
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarih dersleri-(TAMAMI)

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Sovyetler Birliği’nin kapitalist sistemin üstünlüğünü ilan ederek dağılmasıyla, dünyanın geniş bir bölümü savunmasız biçimde kapitalizmin sermaye ihracına açıldı. Sınıf mücadelesinin, ideolojilerin, tarihin ve bilimin sonuna gelindiği ilan edilerek, kapitalizme sonsuzluk atfedildi. O zaman nasıl oldu da ABD ve kapitalist sistem, bu kuvvet aşısına rağmen, 20 yıl gibi kısa bir süre içinde çöküşe geçti?

Roma ve Kartaca

Roma’yı M.Ö. 100’lere kadar diri tutan, Kartaca ile olan rekabetiydi. Bu dönemde, Roma Senatosu’nda konuşan bütün hatipler, sözlerine “Kartaca mutlaka yıkılmalıdır” diye başlarlardı. Kartaca’nın yıkılması, Roma’daki köleci sistemin gerici özünün dışavurumunu hızlandırdı. Roma’daki köle isyanlarının Kartaca’nın yıkılmasından sonraki dönemde başgöstermesi, bir rastlantı değildir.

Sezar zamanında bir yıldaki resmi gösteri günü sayısı 80 civarındayken, bu sayı yüz sene içinde 180’lere çıktı. Çünkü Roma’nın artık insanını seferber etmeye değil, onu oyalamanın yollarını bulmaya ihtiyacı vardı. Bir sistem, kendi insanının insani özünü fuzuli hale getirip, bütün meseleyi sistemin sürdürülebilirliği açısından toplumsal patlamaları önlemeye indirgiyorsa, o sistemin kendisi tarihsel olarak artık fuzuli hale gelmiş demektir. Önünde kurulacak bir gelecek tasarısı kalmayan Roma, kendilerine bir gelecek kurmaya çalışan kavimler tarafından yıkıldı.

Çürümenin hızlanması

“Küreselleşme” öncesinde iki süper devlet arasındaki rekabet, İkinci Dünya’daki merkezkaç eğilimleri, Üçüncü Dünya’nın bağımsızlık, kurtuluş ve devrim mücadeleleri, aynı zamanda kapitalist sistemin kendi içindeki çürümeyi yavaşlatan bir etkide bulunmaktaydı. Bu etkinin ortadan kalkmasıyla, emperyalist sistemin ar damarı iyice çatladı. Asalaklaşma ve çıplak zor, dizginlerinden boşandı. ABD emperyalizmi nihayet üretmeden tüketmenin, dünya efendiliğinin rantını toplayarak asalaklığını zirveye çıkarmanın yolunu bulduğunu sandı. Plan basitti. ABD ordusu rakipsiz dünya jandarması olacak, mali sermaye araçlarıyla dünyanın gerisinde yaratılan zenginlikler ABD’ye pompalanacaktı. Geleceği kim belirliyorsa, “gelecek piyasaları”nın da onun tarafından yönlendirilmesi doğal olduğuna göre, bu “devr-i daim makinesi” işletilebilirdi. Ama hesap tutmadı.

Devrimi, tutmayan hesaplar tetikler

Aslında insanlık tarihindeki bütün önemli sıçramaların mevcut sistemin hesabının tutmadığı dönemlere denk düşmesi, bir rastlantı değildir. Avcı ve toplayıcı insan topluluklarının dünyanın değişik bölgelerinde varlıklarını hâlâ sürdürebilmeleri, bugüne kadar kendilerini yeniden üretmelerine engel olan ciddi zorluklarla karşılaşmamış olmaları nedeniyledir.

Güneydoğu Anadolu’nun bir bölümünü de içeren Altın Hilâl’in Tarım Devrimi’nin ilk gerçekleşmiş olduğu yerlerden biri olmasının nedeni, dünyada buzul çağının sona ermesiyle bu bölgede mevsimler arası farklılığın keskinleşmesi ve kurak mevsimin uzamasına yüklenmektedir. Özellikle kurak mevsimde toplayıcılık ve avcılık, hayatı sürdürmeye yetmez hale gelmiştir. Bu durum, insan topluluklarını çevreleriyle olan edilgin konumdan, çevre üstünde etkin bir edimde bulundukları bir konuma, yani tarıma geçmeye zorlamıştır.

Tarım Devrimi’ne yol açan birikim

Bir zorluğun üstesinden gelmek, kuşkusuz yeterli bir birikime sahip olmayı gerektirir. Tarıma geçmek de yabani bitkiler konusunda belli bir bilgi düzeyine ve bir biçimde tohum ile bitki arasındaki ilişkiyi yeterince gözlemlemiş olmaya dayanıyordu. Tarım, yerleşik bir düzene, yerleşik düzen de, yeterli düzeyde besin maddesini bozulmayacak biçimde muhafaza etmenin yöntemlerine ihtiyaç göstermekteydi. Bu birikime sahip insan toplulukları sayesinde, bu dönem, tarihe insan türünün varlığını tehlikeye sokan bir dönem olarak değil, Tarım Devrimi olarak geçmiştir.

Kurak mevsim geçicidir

Tarihsel gelişme açısından son yirmi yıla damgasını vuran da, emperyalizmin insanlığı ebedi bir kurak mevsime mahkum etmesi değil, Ezilen Dünya’nın kendi içinden emperyalist sisteme alternatif bir Gelişen Dünya’yı çıkarmış olmasıdır. 1990’ların başında Çin Komünist Partisi, çıkış yolunu bulmak için, “açık kapitalizmin savunulması”na da izin veren önemli bir tartışma başlattı. Bu tartışma sonunda Mao’nun Çin’i kapitalizmi değil, mevcut koşullar çerçevesinde Atatürk Devrimi’nin devlet öncülüğünde karma ekonomisini yeniden keşfetti. Atatürk’ün Türkiyesi’nin de yeniden Atatürk Devrimi yoluna girmesi uzak değildir.