26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarih yapma görevi

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Her toplumsal sistemde siyasal iktidarların temel dayanağı, silahlı güç ve yaptırım tekelini ellerinde bulundurmalarıdır. Ama belli bir eşiğin üstünde “toplumsal rıza”yı sağlayamayan iktidarlar, sürdürülebilir olmaktan çıkar. Sürdürülebilirlik, sisteme olan itirazın toplumun kıyısına sürülmesini gerektirir. Sistemin ister zoraki, ister gönüllü biçimde toplumun geniş kesimleri tarafından kabullenilmesinin sağlanması, bu sürece eşlik eder. Devrimci yönetimler, gönüllü kabulü esas alırken, karşı devrimci iktidarlar zoraki rızaya dayanır. Çünkü toplumsal ilerleme, halkın seferber edilip gücünün açığa vurulması yoluyla sağlanır. Zoraki kabullenme ise, toplumun geniş kesimlerinin tarih sahnesine çıkmasının önünde engel oluşturur.

MİLLETİN YENİDEN TARİH SAHNESİNE ÇIKMASI

Bugün ülkemizde devrimin temel gücü, millettir. Devrimin yolu, ülkenin yeniden Atatürk Devrimi rotasına sokulmasıdır. Emperyalizme bağımlılık ve parçalanma, karşı devrimi; toprak bütünlüğünü koruyan, bağımsız, üreten ve gelişen Türkiye ise devrimci toplumsal sistemi simgelemektedir. Karşı devrimci sistem hızla sürdürülebilir olmaktan çıkmaktadır. Emperyalizme bağımlılığı savunan ve parçalanmaya hizmet eden siyasetler güç yitirmektedir. Milletin desteğine gereksinim duyanlar, emperyalizme karşı durmaktan ve ülkenin toprak bütünlüğünü savunmaktan başka çare bulamamaktadır. Uluslararası düzlemde Atlantik Sistemi’nden uzaklaşıp Avrasya’ya yaklaşma, bu sürece eşlik etmektedir. Özetle millet, yeniden tarih sahnesine çıkmaktadır.

TARİH SAHNESİNİN İKİ DÜZLEMİ

Milletin tarih sahnesine çıkması, kendini iki değişik düzlemde gösterir. Birinci düzlem, milletin mücadelesiyle iktidarın izlediği siyasetlere yön vermesidir. Millet ne kadar örgütlüyse ve bir milli iktidar programına sahip ne kadar güçlü bir öncüye sahipse, milletin tarih sahnesinin bu düzlemindeki ağırlığı kendini o kadar çok duyumsatır. Bu süreç, programatik bir değişimin önünü açar, ama kendiliğinden iktidarda programatik bir değişimi beraberinde getirmez. Bu durum, milletin tarih sahnesinde “hesaba katılması gereken bir güç” olarak yer almasına karşılık gelir.

Bugün ülkemiz böyle bir süreçten geçmekte olduğu gibi, Arap Baharı’nın özü de budur. Kimi ülkelerde ister “turuncu devrim”in ABD tarafından tetiklenmesiyle, isterse kendiliğinden başlamış olsun, Arap Baharı, Kuzey Afrika ve Ön Asya’da milletlerin tarih sahnesine çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Bu ülkelerin milli geçmişinin yeniden canlanarak maddi bir güce dönüşmesine yol açmıştır. Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’ne temel aldığı denklemde “ezilen milletlerin bağımsız gücü”ne yer yoktur. BOP’un yenilgisinin temel nedeni de budur.

TARİHİ YAPAN ÖRGÜTLÜ MİLLETLERDİR

Tarih yapmak için ezilen milletlerin denkleme dahil edilmesi gereken bir güce dönüşmeleri yetmez. Tarihi yapacak kökten ve kalıcı sonuçlar, ancak milli bir programa sahip bir öncünün önderliğinde örgütlenen milletler tarafından elde edilebilir. Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet Devrimimiz bu tarihsel gerçeğin en duru örneklerinden birini oluşturmaktadır. Önce meclisi, ordusu ve programıyla bir milli devlet kurulmuş, kurtuluş bu kuruluşu izlemiştir. Belki daha da önemlisi, milleti “ağırlığı pazarlık kozu olarak kullanılabilecek bir etken”e indirgeyenlerle, milli devleti “milletin örgütlenmiş hali” olarak görenler arasındaki ayrışmanın bütün Cumhuriyet Devrimi sürecine eşlik etmiş olmasıdır.

Ülkemiz bugün yeniden tarih yapmanın eşiğindedir. Emperyalizme ve bölücü teröre vurulan her darbe, milletin özlemlerini yansıtmakla kalmamakta, aynı zamanda bu özlemleri “geri dönülemeyecek” biçimde pekiştirmektedir. Kalıcı ve kökten çözümler artık milletin gündemine girmiştir. Bu çözümlere yan çizmek, yan çizenlerin güç yitirmesine ve kendi içlerinde ayrışmalarına yol açacak bir etken haline gelmiştir. Bu koşullarda milletin özlemini ancak milletin bütününü kucaklayarak örgütleyecek bir milli iktidar programına sahip olanlar karşılayabilir. Onun için Vatan Partisi bugün tarih yapma göreviyle karşı karşıyadır.