Tarihe doğru taraftan bakınca: Öteki ABD
Siyasi, ekonomik ve kültürel olarak, kaldırdığımız her taşın altından kafasını uzatan bir varlık var, çok uzun senelerdir: Amerika Birleşik Devletleri. Genellikle Türkiye’deki bilinen adı ile Amerikan Emperyalizmi ya da çok kısaca ve yanlışça kullanımı ile Amerika. Yanlışlık, Arjantin’den başlayıp Kanada’nın buzullarında sona eren tüm kıtaya Amerika derken, her taşın altından çıkanın sadece ABD olmasında. Yani Bolivya’nın, Uruguay’ın veya Guatemala’nın bu işte bir parmakları olmazken, onların taşlarının altından çıkan da bu ABD.
60’li veya 70’li senelerde, üniversitede okuyan hemen herkesin dilindeki “Yankee Go Home” sloganının hedefi de aynı Amerika idi. Bizler, Ankara’nın sokaklarında ölümle mücadele içinde öğrencilik yapmaya çalışırken, El Salvador’un delikanlıları da Şili’nin isyankâr kızları da aynı siyasi hengâme içinde gençliklerini yaşayamadan yaşlanmaktaydılar.
SOYKIRIMLA BAŞLAYAN SOYKIRIMLA DEVAM EDER!
ABD nedir, kimdir, neden vardır? Kristof Kolomb’un Hindistan’ı bulmak için yola çıktığı 1492 seferinde ilk yaptığı işin, Bahamalar adasındaki Arawak yerlilerini yok etmesi ile, şimdilerde dünyadaki her problemli taşın altından çıkan ABD’nin sosyolojik ve kültürel bağlantısı nedir? Soykırım temeli üzerine kurulan bir kültürün, 250 sene sonrasında bile o temelin üzerinde ve giderek artan şiddette soykırımcı olabilmesine hayret etmek gerekir mi? Bu fotoğrafta 350 milyon ABD nüfusunun yeri nedir? Amerikan emperyalizmi ile Amerikan halkı arasındaki ilişkiye, dünya açısından nasıl bakmak gerekir acaba?
Bu soruların cevabı, sadece bugünümüzün dünyasını ve Türkiye’sini değil, yarının hangi yöne gideceğini de açıklayan önemdedir. İçi doldurulamamış anti-emperyalizm sloganları ve genel Amerika tahlilleri ile fazla yol alınamayacağını, bu sloganların yüz binlercemiz tarafından atıldığı 1970’li yıllardan bu yana aldığımız “bir arpa boyu yol” ile, açıkça görmekteyiz maalesef. O zaman ne yapılmalı? Dünün tarihini bilemezsek, bugün olanlara şaşırırız ve yarın ne olacağını kestiremeyiz ve üstelik de tarihin bin bir türlü tuzağına düşebiliriz.
HOWARD ZİNN: ÖTEKİ ABD’NİN TARİHÇİSİ
O nedenle, ABD’nin bugünkü halini anlamak için, 12 Ekim 1492’nin o uğursuz günü, Bahamalar adalarından birine demir atan Kristof Kolombus ile başlayan bir tarihi, yepyeni bir bakış açısıyla öğrenmek gerek. Sadece, tarihi zafer kazananların yazdığı gerçeğini ters yüz edip, kaybedenlerin sesini de duyuracak bir tarih yazımı ile, aradan geçen 533 senenin bugünümüze ve yarınımıza etkilerini açıklayabiliriz. Bunu en iyi yapan da ABD’nin yetiştirdiği en büyük tarihçilerden biri olan Howard Zinn’den başkası değildir. Onun dünya tarih yazımına, yöntem ve anlayış açısından büyük katkı verdiği “1492’den Günümüze ABD’nin Halk Tarihi” kitabı, bu konuda bir başyapıt olarak okuyucusunu beklemekte. Howard Zinn, binlerce defa yazılmış ABD tarihini, neden kendisinin de kaleme aldığını soranlara şu cevabı verirken, bize de hem ABD tarihine hem de kendi tarihimize hangi yöntemle ve hangi açıdan bakmamız gerektiğini tavsiye etmekte:
“ABD'nin tarihini anlatırken benim bakış açım değişik: Devletlerin hafızasını kendi hafızamız olarak kabullenmemeliyiz. Uluslar ortak çıkarlara sahip topluluklar değildir ve hiçbir zaman da olmadılar. Bir ailenin tarihi olarak sunulan herhangi bir ülkenin tarihi, fatihler ve fethedilenler, efendiler ve köleler, kapitalistler ve işçiler, egemen ırk ve egemen cins ile ezilenler arasında -bazen su yüzüne çıkan ama çoğunlukla bastırılan- şiddetli çıkar çatışmalarını gizler.
TARİHÇİNİN HİKÂYE SEÇİMİ
Dolayısıyla, tarih içindeki seçimimden veya vurgularımdan kaynaklanan bu kaçınılmaz yer alışımda ben, Amerika'nın keşfini Arawakların bakış açısıyla anlatmayı tercih ediyorum; Anayasayı kölelerin bakış açısıyla, Andrew Jackson’u Cherokeeler’in açısından, Amerikan İç Savaşı'nı New York İrlandalılarına göründüğü gibi, Meksika Savaşı'nı Scott'un ordusundan firar eden askerlere, sanayinin yükselişini Lowell tekstil atölyelerindeki genç kadınlara, İspanyol-Amerikan Savaşı'nı Kübalılara, Filipinler'in fethini Luzan'daki siyah askerlere, Yaldızlı Çağ'ı güneyli çiftçilere, Birinci Dünya Savaşı'nı sosyalistlere, İkinci Dünya Savaşı'nı pasifistlere, New Deal politikalarını Harlem'deki siyahlara, savaş sonrası Amerikan İmparatorluğunu Latin Amerika'daki gündelikçilere göründüğü gibi anlatmayı tercih ediyorum.
HANGİSİ VATAN HAİNLİĞİ?
Yıllarca hep şu soruyla karşılaştım: Kölelik ve ırkçılığa, Kızılderili katliamlarına, işçi sınıfının sömürülmesine ve ABD'nin Amerika'nın asıl yerlilerini yok ederek yayılmasına dikkat çekmek vatan hainliği değil mi?... Evet, bu bir dürüstlük meselesi. Nasıl ki bireyler olarak kendi hatalarımızı düzeltmek için dürüst olmamız gerekiyorsa, ulusal politikalarımızı değerlendirirken de dürüst olmamız gerekir. Bana göre yurtseverlik hükümetin her yaptığını sorgulamadan kabul etmek değildir. Hükümetinizin yaptığı her şeyi kabul etmek, demokrasilere ait bir özellik de değildir. Öğrenciliğimin ilk yıllarında, bize hükümetlerinin yaptıklarını sorgulamayan bir halkın, diktatör ve totaliter rejimlerin bir işareti olduğu öğretildi. Eğer demokratik bir ülkede yaşıyorsanız, hükümetlerin politikalarını da eleştirme hakkına sahipsiniz demektir.”
HOLLYWOOD’UN AMERİKASI DEĞİL
İşte böyle bir yaklaşımla anlatılan ABD tarihi, Hollywood filmleriyle yaratılan bir masal ve rüya olmaktan öte, Amerikan halkının 250 senedir verdiği sınıf ve ırk mücadelesini, şimdilik bu mücadeleyi kaybetmiş gibi görünen, ama artık yavaşça ayağa kalkan 350 milyonluk büyük bir halkın gerçek tarihi olarak sunmaktadır. ABD’nin tarihini bu anlayışla gören bizler de günümüzdeki emperyalist saldırıları, ABD’nin sadece Asya’yı değil, Avrupa’yı da hegemonyası altında tutma çabalarını anlayabiliriz. ABD’nin iç siyasetindeki saldırgan Neo-Conlar ile, onlara karşı şimdilik zafer kazanmış olan Trump’çı içe-dönmeciler arasındaki farkı kavrayabilir ve buna göre siyasetler oluşturabiliriz. Yoksa, kuru sloganlar ile ne kendimizi ne de memleketimizi ve dünyayı düze çıkarabilmek mümkün olmayacaktır. Howard Zinn’in “ABD Halkının Tarihi” kitabı, çok şiddetle tavsiye edilir!