22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarihi yüksek döviz rezervi ve gerçekler

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

7 Aralık Perşembe günü Merkez Bankası rezerv miktarı açıklandı. Merkez Bankası toplam rezervi 140 milyar 149 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. Bu rezervin 46 milyar 916 milyon doları altın ve bakiye 93 milyar 233 milyon doları ise nakit döviz rezervinden oluşuyordu.
Bu köşede bir çok kez altının rezerv varlık olarak alınmasının ne kadar stratejik önemi olduğunu anlattım.
Bugün anlatmak istediğim,Mehmet Şimşek - Gaye Erkan ikilisinin döviz rezervlerini arttırma konusuna neden bu kadar önem verdikleri ve bunun propagandasını olabildiğince yüksek tonda yapmalarının nedeni.
Perşembe günü Merkez Bankası rezervleri açıklandıktan sonra, hem hükümete bağlı basın, hem de tüm neoliberal çevrelerden ciddi bir alkış yükseldi. Uzun yıllardan sonra rezervlerimiz 140 milyar dolar seviyesine yükselmişti. Bu olağanüstü bir başarıydı.

REZERV GEREKLİ Mİ?

Bu rezerv birikimi gerçekten gerekli bir uğraş mıdır? Neden toplum bu kadar hassaslaştırılmaya çalışılmaktadır? Bu bir algı operasyonu olabilir mi?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu döviz rezervi (altını kastetmiyorum) net rezerv değildir. Yani döviz rezervi, Merkez Bankası'nın mülkiyetindeki para değildir. Bu döviz esas olarak, bankaların munzam karşılık olarak yatırdığı ve yurt dışı kaynaklardan SWAP olarak alınan paralardır.
Türkiye’nin Haziran 2023 ayı itibariyle toplam dış borcu 475 milyar 768 milyon dolardır. Bu borcun 234 milyar 855 milyon doları özel sektör borcudur. Toplam borcun 240 milyar 913 milyon doları ise kamu borcudur. Bu borcun 46 milyar 234 milyon doları ise TCMB (Merkez Bankası'na) ait borçtur.
Şimdi şöyle tartışalım, diyelim ki 93 milyar 233 milyon dolar rezerv net yani Merkez Bankası'na ait rezervdir. Soru şu? Merkez Bankası bu kadar rezerv para tutacağına, neden borçlarını kapatıp, boşa faiz ödeme yükünden kurtulmaya çalışmamaktadır.
Zaten kendi parası yok, bu rezerv net rezerv değil tabi ki borçlanmak zorunda diyorsak, neden elin parası ile bu kadar sevinç naraları atıyoruz.
Şunu hemen belirteyim, AK Parti 2023 yılı genel seçimlerinden sonra yaptığı tercih ile Atlantik ekonomi sistemi içinde sorunlarını çözme yolunu seçti. Bu tercihin doğal sonucu olarak bu yolun gereklerini yerine getirmeye çalışıyor.
Türkiye’nin temel ekonomik sorunları var. Bunların başında işsizlik, düşük gelir seviyesi ve gelir dağılımındaki bozukluklar gelmektedir. Bu konuda bizim çözümlerimiz açık ve nettir. Karşı tarafın çözümleri de var olduğu söylenmektedir. Ancak 1940’lardan, özellikle de 1980’lerden bu yana, var olduğu söylenen bu çözümlerin ne işe yaradığı başka tartışma konusudur.

SICAK PARA GELECEK DE OLACAK?

Neden toplam rezervlerimiz rekor kırdı yaygarası yapılmaktadır. Hem kendimizin olmayan para ile övünüyoruz. Para kendimizin olsa da bu kez ayrıca borçlarımızı kapatmadan, bu paraları bir kenarda biriktiriyoruz.
İşin aslı şu; karşı tarafın çözümleri dedik. Karşı tarafın sözüm ona çözümlerinden biri, Türkiye’yi sıcak para için bir cennet haline getirme çabasıdır.
Sıcak para gelecek, enflasyon ve cari açık sorunu bitecek. Sıcak para bir ülkeye girmek için bir kısım koşullar istemektedir. Bunlardan bazıları, Türkiye gibi riski yüksek(!) ülkelere gelmek için, yüksek miktarda getiri olmalıdır. Merkez Bankası politika faizi yüzde 40’a yükseltildi. Londra ve New York tefeci sözcüleri bile bu orana şaşırdılar. Ama yine de gelmiyorlar. Başka ne istiyorlar? Sözüm ona demokrasi istiyorlarmış, Demirtaş ve Kavala serbest kalırsa gelirlermiş. Ayrıca gelince istedikleri zaman çıkma garantisi istiyorlar. Daha önce tecrübe ettiler. Yine AK Parti iktidarları sırasında sessizce kovuldular. Aynı muameleyi tekrar görmek istemiyorlar.

YETERİNCE DÖVİZ OLSUN Kİ

Daha birçok “yapısal neden” sayabiliriz. Gelelim rezerv meselesine. Neden rekor rezerv peşindeyiz? Londra ve New York tefecileri biz istediğimiz zaman çıkalım diyorlar ya. İşte çıkacakları zaman merkez bankası kasasında yeterince döviz olsun ki, biz kaçarken bize para ödeme, para bulma sorununuz olmasın diyorlar.
Rezerv miktarı için en az 3 aylık ithalatı finanse edecek döviz rezervin olması gerek vb gibi söylenilen gerekçeler ise alttaki temel nedenin sosu olarak kullanılıyor.
İşte karşı tarafın çözümlerinden birinin temel nedeni. Bu çözümün sonucu enflasyonun düşmesi ve cari açığın kapanması olacakmış. Bugüne kadar neden olmadığını kimse söylemiyor. Suç yine Türkiye’nin üzerine atılıyor. Biz oyun bozucu olmuşuz. Her şey düzgün giderken PKK ve FETÖ gibi demokratik (!) unsurları temizlemeye kalkmışız. Yargıtayımız terör örgütünün yasal temsilcisi HDP’yi kapatmaya direnen Anayasa mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş vb. gibi. Ülkemizi savunmaya çalışmak suçmuş onun için bu para sahiplerini ürkütmüş, kaçırmışız.
Türkiye’nin önü çok açık. Ayakları yere sağlam basıyor. Bunlar Türk Milletinin mücadelesi ile temizlenecekler.

TCMB Döviz