11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarihin tekrarı ve Lozan (2) (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Dünkü yazıda kaldığımız yerden devam edelim:

Ekim 1914’te Büyükelçi Rüstem Bey öğrendi ki; “Eğer Başkan Wilson’dan özür dilerse Washington’da kalabilecektir!” Onurlu bir diplomat olarak bunu içine sindiremedi ve ABD’yi terketti. Rüstem Bey, 9 Ekim günü bir İtalyan vapuruna binerken Sait Halim Paşa’ya bir telgraf çekti; 18 Ekim’de Napoli’de 25 Ekim’de İstanbul’da olacağını durumu hakkında bilgi alınamazsa, araştırma yapılmasını rica etti. Rüstem Bey İstanbul’a sağ salim döndü ama Sait Halim Paşa Roma’da bir Ermeni kurşunuyla şehit edilmişti. (Bkz- Ermeni Meselesi- B. Şimşir- s. 136)

Ermeni meselesi hâlâ ABD’de kesif propaganda halinde sürdürülüyordu. Tüm bunlar olup biterken henüz Ermeni tehcir meselesi ortada yoktu!

Gelelim Sevr ve Lozan’a

Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1922 yılının 26 Ağustos günü başlattığı Kurtuluş hareketini noktaladı ve Muzaffer Komutan olarak 1920’de açılan Meclis’in 1923’de Cumhuriyetin ilanını sağladı. Elbette çok kan ve gözyaşı dökerek. Lozan görüşmeleri başlamıştı. Gazi büyük söylevinde o günleri tarih gün vererek anlatmış ve Sevr ile Lozan’ı tanımlamıştır. Ülkenin Misak-ı Milli sınırları nasıl çizilmişti? Bu merkezi Ankara olan devlet Lozan’da itilaf devletlerine nasıl kabul ettirilmişti? Gazi’nin ağzından Kafkas sınırı şöyle anlatılıyor:

Kafkas Sınırı: “Sevr’de Türk-Ermeni sınırının tayini ABD Başkanı Wilson’a bırakılmıştır. Wilson, sınır olarak Karadeniz kıyısında Giresun’dan başlayan Erzincan’ın batı ve güneyinden Elmalı ve Bitlis ve Van Gölü’nün güneyinden geçen ve bir çok noktada Birinci Dünya Savaşı’ndaki Türk-Rus cephesini izleyen bir hattı göstermiştir. Mart 1921 teklifinde BM bir Ermeni yurdu kurulması için Doğu illerinden Ermenistan’a bırakılacak toprakların tespiti için bir komisyon kuracak Türkiye bu komisyonun kararını kabul edecek.

Lozan’da bu konu ortadan kaldırılmıştır. (NUTUK- s. 683-684)”. İsmet Paşa’nın Lozan’daki tavrını daha önce yine bu sütunda anlatmıştım.

İşte tarihi belgelerle durum böyle. Demek ki; Sayın Başbakan’a ya yanlış bilgi veriyorlar ya da gözünden kaçmış! O nedenle ne ahfadının şanlı tarihini ne de Cumhuriyet’i kuranları kötülemenin anlamı yok!

Gelelim; Atatürk’ün devrim anlayışına...

Gazi devrim anlayışını Ankara’ya gelişinde şöyle açıklıyor:

“Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya yükselen böyle bir kurum elbette köklü olur. Şüphesiz her işin başlangıcında aşağıdan yukarıya olmaktan çok, yukarıdan aşağıya olması zorunluluğu vardır. Birincisinin gerçekleşmesinde bütün insanlık için amaca ulaşmak kabil olurdu. Böyle olmanın pratik ve maddi olanakları henüz bulunamadığından bazı girişimciler, uluslara verilmesi gereken yönün belirlenmesinde aracılıkta bulunuyorlar. (ASD-2- s:11)”

Gazi yola çıkarken bunları biliyor ve mutlaka bir öncü takımın oluşmasını kabul ediyordu. Ya da önderin. Hâlâ geçerli olan bu tez günümüzde yok mu? AKP’yi kuranlar ve bir karşı devrimi başlatanlar için bu yol mübah da Gazi ve arkadaşları için neden günah?

İstiklal Mahkemeleri’ne gelince

İstiklal Mahkemeleri’nin Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapatmasının nedeni, dini bayrak yapanların devlete karşı ayaklanmasıdır. Şeyh Sait İsyanı (1925) böyledir. Dersim İsyanı da böyledir. İstiklal Mahkemeleri’nin mimarı devrim yasalarıdır. İstiklal Mahkemeleri de, orada görev alanlar da bu toplumu ümmet ve cemaat toplumundan demokrasiye götürmek için yapılan ulusal kurtuluş savaşı da, aynı zamanda bir devrim sayılmaz mı? O devrim kendisini koruyacaktır? Korunması olmayan devrim, devrim sayılabilir mi?

Cumhuriyeti kabul etmeyenlerin, ona karşı hareketlerini -isyanlarını- cezasız bırakmak doğalsa, neden suçları sabit olmayan sayısız aydın ve gazeteciyi bir yerlerde özgürlüklerinden yoksun kılıyor ve buna da “İleri demokrasi hareketi” diyorsunuz?

Sayın Başbakan’a arz ederim.