Tarihten kısa hisseler Kurtuluş çaresini ABD mandasında ve İngiliz himayesinde arayanlar
Yıl 1919.
“Düşman devletler Osmanlı devlet ve memleketine maddeten ve manen tecavüz halinde; imhaya ve parçalamaya karar vermişler.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.19, s. 29)
İşe bakın ki… Atatürk’ün de tanıklığıyla o zaman da böyle düşünenlerin olduğunu öğreniyoruz:
“Kurtuluş çaresi ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek esas gibi kabul olunmakta idi. Bu devletlerden yalnız biriyle dahi başa çıkılamayacağı vehmi, hemen bütün kafalarda yer etmişti.

“(…) Bu vaziyet ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl bir karar hatıra gelebilirdi?
“(…) üç nevi karar ortaya atılmıştı:
“Birincisi, İngiltere himayesini talep etmek.
“İkincisi, Amerika mandasını talep etmek.
“Üçüncü karar, mahalli kurtuluş çarelerine yöneliktir. Mesela, bazı mıntıkalar, kendilerinin Osmanlı devletinden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmamak tedbirlerine girişiyor. Bazı mıntıkalar da, Osmanlı devletinin imha ve Osmanlı memleketlerinin taksim olunacağını emrivaki kabul ederek kendi başlarını kurtarmaya çalışıyorlar.
(…)
“Benim kararım Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde isabet görmedim.
(…)
“Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne yardım talep olunmak isteniyordu?
“O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi?

BAĞIMSIZLIK VE MİLLÎ HÂKİMİYET
“Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli hâkimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti tesis etmek!
(…)
“Bu kararın dayandığı en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi:
“Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık olamaz. (age. s.c30)
HİMAYE KABUL ETMEK ACZ VE MİSKİNLİKTİR
“Yabancı bir devletin himaye ve kolayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından mahrumiyeti, acz ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.
Hakikaten bu derekeye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
“Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır!
Dolayısıyla, ya istiklâl ya ölüm!
İşte hakiki kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktı.
“(…) Türk ata yurduna ve Türk'ün bağımsızlığına tecavüz edenler kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silahlı olarak karşı koymak ve onlarla mücadele eylemek icap ediyordu. (s. 31)

ADIM ADIM YÜRÜMEK
(…)
“Bu mühim kararın bütün icaplarını ve zaruretlerini ilk gününde ortaya koymak ve ifade etmek, elbette isabetli olamazdı. Tatbikatı birtakım safhalara ayırmak ve vakalardan ve hadiselerden istifade ederek milletin hissiyat ve fikirlerini hazırlamak ve kademe kademe yürüyerek hedefe ulaşmaya çalışmak lazım geliyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ancak dokuz senelik faaliyet ve icraatımız bir mantık silsilesi ile incelenirse, ilk günden bugüne kadar takip ettiğimiz genel istikametin ilk kararın çizdiği hattan ve yöneldiği hedeften asla sapmamış olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
(…)
BAŞARI İÇİN EMİN YOL VAKTİ GELİNCE UYGULAMAK
“Muvaffakiyet için pratik ve emin yol, her safhayı vakti geldikçe tatbik etmekti. Milletin gelişmesi ve yükselmesi için selamet yolu bu idi. Ben de böyle hareket ettim. Ancak bu pratik ve emin muvaffakiyet yolu, yakın mesai arkadaşım olarak tanınmış zevattan bazılarıyla aramızda zaman zaman görüşlerde, muamelelerde, icraatta esaslı ve talî birtakım anlaşmazlıklar, kırgınlıklar ve hatta ayrılıkların da sebebi ve izahı olmuştur. Millî mücadeleye beraber başlayan yolculardan bazıları, millî hayatın bugünkü Cumhuriyet'e ve Cumhuriyet kanunlarına kadar gelen gelişmelerinde, kendi fikriyat ve ruhiyatının kavrayış sınırı bittikçe, bana mukavemet ve muhalefete geçmişlerdir.
(…)
“Bu son sözlerimi özetlemek lazım gelirse, diyebilirim ki, ben, milletin vicdanında ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir milli sır gibi vicdanımda taşıyarak, peyderpey bütün toplumumuza tatbik ettirmek mecburiyetinde idim. (age. s. 31-32)

MİLLETİN GELİŞME KABİLİYETİ BİLMEK E ÖNDERLİK ETMEK
İşte bugün de önümüzdeki görev milletin vicdanında ve geleceğindeki büyük gelişme kabiliyetini bilmek ve uygulamaya koymaya önderlik etmektir.
En hakiki yol gösterici budur!
ABD’nin 1919’da adil hükümet talebi
25 Temmuz 1919 tarihli Amasya’dan “5. Fırka Kafkas Kumandan Vekili Arif” imzalı Bekir Sami’nin (Kunduk) fikirlerinin aktarıldığı Erzurum’daki “Mustafa Kemal Paşa’ya mahsus” “Asayişle alakalı ve gayet acele” bir mektup gelir. Birlikte okuyalım:
“-Bağımsızlık, arzu ve tercihe şayandır. Ancak tam bağımsızlık talep ettiğimiz halde memleketin birçok mıntıkalara taksimi, kati ve şüphesizdir. Şu halde iki üç vilayetle sınırlı kalacak bağımsızlığa, memleketimizin bütünlüğünü temin edecek mandaterlik elbette tercih olunur.
-Osmanlı memleketlerinin hepsini kapsayan meşrutiyetimiz ve hariçte temsil hakkımız baki kalmak şartıyla belli bir müddet için Amerika mandaterliğini talep etmeyi milletimiz için en faydalı bir hal şekli kabul ediyorum.
-Bu konuda Amerika temsilcisi ile görüştüm. Birkaç şahsın değil, bütün milletin sesini Amerika'ya duyurmak lazım geldiğini söyledi ve aşağıdaki şartlar dairesinde Wilson'a, Senato'ya ve Amerika Kongresi'ne müracaatta bulunulmasını ifade eyledi.
a) Adîl bir hükümetin tesisi.
b) Genel eğitimin yaygınlaştırılması ve genelleştirilmesi.
c) Din ve mezhep hürriyetinin temini.
d) Gizli antlaşmaların kaldırılması.
e) Bütün Osmanlı memleketlerini kapsamak üzere Amerika hükümetinin mandaterliğimizi kabul eylemesi.
3) Bundan başka, Kongre'mizin seçeceği bir heyeti, Amerika'ya bir zırhlı ile ulaştırmayı da temsilci üstlenmiştir.” (s. 83)
SİZCE BUGÜN KİM BÖYLE BİR MEKTUP YAZAR
İnsanın aklına ister istemez “sizce bugün kime böyle bir mektup yazılırdı, kim nasıl cevap verirdi” sorusu geliyor doğrusu…
Mustafa Kemal Paşa’nın bu fikirlere karşı verdiği ancak ilk yanıtı sizlere aktarabiliyoruz…
Bu konudaki karşılıklı yazışmaları ve Erzurum ve Sivas Kongre’lerindeki çok anlamlı, bugüne de ışık tutacak uzun görüşme ve tartışmaları Atatürk’ün Bütün Eserleri’nden mutlaka okuyunuz..
Başarının yolu birdir.
Doğrusuyla yanlışıyla… ilkeler ve deneyler… ve bugüne kadar sürüp gelen iki çizgi mücadelesi!
Okudukça neredeyse isim isim tanıyacaksınız.
Bugünün koşullarını bileceğiz.
Cephemizi belirleyeceğiz.
Acil görevdir.
Devletin ve milletin bağımsızlığını savunanların yanıtı
Mustafa Kemal Paşa şu gerçeği saptayarak yanıtına başlar: “Bu Kongre’de şimdiye kadar olan müzakerelerde devlet ve milletin tam bağımsızlığı müdafaa olunmaktadır”!
Sonra tek tek her madde bu açıdan ele alınır:
a) Tam bağımsızlık talep edildiği halde memleketin birçok mıntıkalara taksimi kati ve şüphesizdir, buyuruluyor. Bu kanaatin kaynağı nedir?
b) Memleket bütünlüğünden maksat, memleketin bütünlüğü mü, yoksa hükümranlık hakları mıdır?
c) Osmanlı memleketlerinin hepsini kapsayan meşrutiyetimiz ve hariçte temsil hakkımız baki kalmak şartıyla mandaterlik talebini en faydalı bir şekil olarak kabul buyuruyorsunuz. Ancak temsilcinin ifade ettiğini bildirdiğiniz maddeler ile bu şekil birbirine zıt görünüyor.
Çünkü meşrutiyetimiz baki kalınca, hükümet kanun yapma kuvvetinin itimadına mazhar ve denetimine tabi bir heyetten ibaret olur ki, artık bu heyetin tesisinde Amerika'nın müdahele ve tesiri olamaz.
Şu halde ya meşrutiyet bakîdir, adil bir hükümetin tesisini Amerika'dan talebe mahal yoktur veyahut adil bir hükümetin tesisi Amerika'dan talep edilince meşrutiyetin devamı lafızdan ibaret kalır.
d) Genel eğitimin yaygınlaştırılması ve genelleştirilmesinden maksat nedir? İlk hatırımıza gelen, memleketin her tarafında Amerikan mekteplerinin tesisidir. Çünkü daha şimdiden yalnız Sivas’da yirmi beş kadar müessese meydana getirmişlerdir ki, yalnız bir tanesinde bin beş yüz kadar Ermeni talebe vardır. Dolayısıyla Osmanlı ve İslamî eğitimin yaygınlaştırılıp genelleştirilmesi ile bu teşebbüs nasıl bağdaştırılacaktır.
e) Din ve mezhep hürriyetinin temini fıkrası da mühimdir. Patrikhanelerin imtiyazları mevcut iken bunun fark ve manâsı nedir?
f) Temsilcinin beşinci madde olarak bahseylediği bütün Osmanlı memleketlerinin sınırları nedir? Yani harpten evvelki sınırımız mıdır? Eğer bu tabir içinde Suriye ve Irak dahil ise, Anadolu halkının Arabistan namına mandaterlik talebine hak ve salâhiyeti olabilir mi?
g) Mevcut hükümetin siyaseti nedir? Tevfik Paşa neden Londra'ya gitti? Amerikalılar gibi İngilizlerin de ayrıca bir mandaterlik takip ettiği görülüyor. Farkları nedir?
Hükümet Amerika mandasını nasıl görüyor? Yani buna meyilli mi, isteksiz mi?
Amerikalılar neden Ermenistan mandaterliğini terk ettiler? Amerikalılar mandayı almaya ne dereceye kadar meyilli ve arzuludur?