Tarım 4.0 ve köylerimiz
Endüstri 4.0 terim olarak dördüncü sanayi devrimi anlamına gelmektedir. İlk sanayi devrimi su ve buhar gücünün üretimde kullanılması, ikinci sanayi devrimi elektrik enerjisinin kullanımıdır. Üçüncü sanayi devrimi ise dijital devrimle elektronik sistemlerinin endüstri başta olmak üzere her sektörde kullanımının yaygınlaşmasıdır. Endüstri 4.0 terimi ilk olarak 2011 yılında gündeme gelmiştir. Anlamı bilişim teknolojileriyle birlikte üretimin yaygın otomasyonu olup, bunun ucu açıktır. Bu konu her sektör gibi tarım sektörü ile de ilgilendirilerek, bu amaçla Tarım 4.0 veya akıllı tarım deyimleri kullanılmaktadır.
AKILLI TARIM
Akıllı tarım uygulamalarının başında hassas tarım ve tarımda otomasyon uygulamaları gelmektedir. Hassas tarım için farklı terimler de kullanılmaktadır. Kullanılan terim hangisi olursa olsun hassas tarım, üretimle ilgili geniş bir veri tabanı ile dijital bilgi işlemi bir araya getirerek bir sistem yaklaşımı ile üretimin yönlendirilmesi anlamındadır.
Halen uygulamada yer alan duyarlı algılayıcılar tarım alanında izlenebilirlik, bitkisel ve hayvansal üretimde tanı koyma, tarım makinelerinin durumunu izlemede etkili olarak kullanılmaktadır. Hava ve toprakta nem ve su durumunu gösteren araçlar, traktör gibi mekanik araçlarda arıza ihtimalini gösteren algılayıcılar vardır. Bunlar traktörler arası uyum için de kullanılmaktadır. Hayvancılıkta radyo frekansı ve yer belirleyen alıcılı tasmalar çok önemli bilgiler sağlamaktadır. Benzer şekilde bitkisel üretimle ilgili duyarlı alıcılar (GPS, RFID), örneğin gübre uygulamalarında ihtiyaç duyulan miktarı gösterme gibi çok önemli görevler yerine getirmektedir. Optik alıcı veya insansız hava araçları arazideki bitki sağlığını saptayabilmektedir. Bunlar yanında, yapılarla ilgili duyarlı algılayıcılar vardır. Bu araçlar yapıların tamir ve bakımlarıyla ilgili yaşamsal bilgiler vermektedir. Sıralanan algılayıcıların birçoğu günlük yaşamda kullanılırken, bazıları henüz yaygınlaşmamıştır.
Otomasyon alanındaki gelişmeler de oldukça çarpıcıdır. Mevcut konum belirleme teknolojilerine dayalı olarak, tohum, mineral, gübre ve yabancı ot ilacı kullanımında, dağılım kontrolü yapan araçlar halen kullanılmaktadır. Girdilerin uygulanacağı arazilerde daha önceden arazi eğimleri ölçülerek, arazilerin verim farklılıklarını dikkate alarak farklı oranlarda girdi uygulaması olanağı yaratılmaktadır. Diğer bir otomasyon uygulaması geleceğin yeniliği tarımsal robotlar veya kısaca agbots’ lardır. Robotların hasat, meyve toplama, sürüm, toprak ıslahı, yabancı otla mücadele, dikim ve sulama vb. uygulamalarda yaygın olarak kullanılacağı öngörülmektedir.
UYGULAMALAR VE KÖYLER
Akıllı tarım uygulamalarının çevre koruma, verimliliği artırma gibi öne çıkan yararları söz konusu iken, emek yoğun tarımda işsizliği artırması, üretimde doğallıktan uzaklaşma vb. risklerinden de söz edilmektedir. Gelişmiş Batı bu konuları gündeme alıp projeler yürütürken Türkiye’de de konu gündeme taşınmış olup, özellikle tarım fuarlarında bu yeniliklerin bazıları halka sunulmaktadır. Ancak tarımsal faaliyetin yer aldığı köylerimizin durumuna bakıldığında akıllı tarımla mevcut koşulların nasıl bağdaşabileceği sorusu akla gelmektedir. En yakın örneğini bir depremle yaşayarak gördük. Şubat başlarında Çanakkale Ayvacık’ta en büyüğü 5.4 büyüklüğünde olan çok sayıda deprem meydana geldi. İlçeye bağlı birçok köyde can kaybı olmasa da deyim yerindeyse şapka düştü kel göründü. Nereden baksak sorunluyuz! Konunun bir yönü, Japonya gibi deprem ülkelerinde 7 şiddetinde depremde bile birkaç cam kırılırken, bizim yapıların tamamen çökmesidir. İkincisi ve daha da vahimi, depremde yıkılan veya hasar gören adına bina denen taş yığınlarıdır. Maalesef Türkiye’nin en gelişmiş bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde bu durumda birçok köyümüzün olduğu gerçeği televizyonlarda yayınlanmış oldu. Görece geri bölgelerimizdeki durum daha da vahimdir. 50-60 yıldır tarıma ve kırsal alana milyarlarca dolar ayıran ve yıllık harcamalarını 15 milyar doların üzerine çıkarabilen Türkiye’de, önemli sayıda köyümüzde vatandaşın yaşadığı barınaklar, insanca yaşanabilir temel niteliklere sahip olmanın çok uzağındadır. Köyleri mahalle yapıp, Türkiye’nin yüzde 92.3’ü şehirlerde yaşıyor efsanesini dile getirmenin kimseye bir yararı olmayacaktır. Madem, bu köyleri mahalle yapıp büyük şehirlere bağlıyoruz, büyük şehirlerimiz acilen bu konut sorununa çözüm üretmelidir. Aman, köylere de TOKİ apartmanları dikmeyelim. Olduğu gibi, olduğu yerde ve planda, köylünün gereksinimlerine uyacak şekilde; betonarme, depreme dayanıklı, insanca yaşanabilir yuvalar yaratalım.