24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarım üzerine

Erkan Rehber

Erkan Rehber

Eski Yazar

A+ A-

Tarımın önemini yadsıyan kimse yok. Ancak, tarım hakkında çok yanlış değerlendirme ve uygulamalar yapılıyor. Türkiye’de üretici “köylünün” örgütsüz oluşu bunun temel kaynağıdır. Yıllar içinde olumlu gelişmeler beklenirken, uygulamalar tamamıyla çiftçinin aleyhine olmuştur. Atatürk döneminde temeli atılan, bitkisel üretimde ABD’nin yeni nesil kooperatifler diye ancak 1970’den sonra ortaya çıkardığı Tarım Satış Kooperatifleri çok önemli fonksiyonlar yerine getirmişlerdir. Hayvansal üretimde ise Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Yem Sanayi AŞ vb. kamu kurumları da birçok sorunlu yanlarına karşın üretici yararına yapılan gerçek uygulamaların aracı olmuşlardır. Ancak, özellikle 1980 sonrası Batı dayatmalı yeniden yapılanma politikaları, gerçek çiftçi örgütü olmasalar da bu önemli kurumları ya ortadan kaldırmış ve/veya etkisiz hale getirmiştir.

TARIMIN TEMEL SORUNLARI

Sorunları sadece sıralasak kitap olur. Tarıma 10 milyar TL kadar destek veriliyor. Bunu herkes biliyor ve dile getiriyor. Ancak sanayi ve hizmet sektörüne verilen desteklerin, bunun kaç katı olduğu bilinmiyor. Yardımların düşük kalması bir yana, mevcut duruma bakınca ne kadar etkinsiz oldukları da görülmektedir. Köylü kendi kaderini tayin edemez bir örgütsüzlük içindedir. Bir gecede sen şehirlisin, mahalle sakinisin derler iş biter. Köylünün eksik de olsa kendini yönetme hakkı elinden alınır. Yanlış ekonomi politikaları ile enflasyon azar, geçim zorlaşır, fatura tarıma kesilir. Gülünç bir şekilde mevsimi dışında kiraz fiyatları, patlıcan fiyatları daha da komiği yeşil soğan fiyatlarındaki artışlar gündeme getirilir.

Neredeyse tüm toplum, yaş meyve sebzede tarladaki fiyatla tüketicinin ödediği fiyat arasındaki büyük uçurumu sorgular. Yetkililerce cevabı bilindiği halde çözüm getirilmez. Şu soruyu soralım; ürününü komisyonla satan başka bir sektör var mıdır? Yani ürününü elden çıkarırken ne fiyata satılacağını kesin bilmeyen bir sektör var mıdır? Tarımdan, komisyoncu, belediye, borsa, hal, perakendeci zincirine; tarıma verdikleri hizmetin karşılığının çok üzerinde kaynak aktarılmaktadır. Hal sonrası perakende satışta ürün fiyatları neredeyse 2-3’e katlamaktadır. En azından bu farkın vergilendirilmesi bile gündeme getirilmemektedir.

Et, süt konusunda yukarıda değinildiği gibi işleyen yapı ortadan kalkmış, bu zincirde üretici örgütleri hiçbir şekilde var olamamıştır. Kanatlı üretimi sanayileşme ile birlikte sözleşmeli olmuş, üretici kümesini ve emeğini sanayiciye kiralar duruma gelmiştir. Sorunlu da olsa bu yapı bir ölçüde kontrol edilebilir durumdadır. Süt ve et konusunda ise üretici tamamıyla sahipsizdir. Sektörü yönlendiren üretici değil sanayicidir. Yani et üretiminin yetersiz olduğunu, ithal yapılması gerektiğini savunan sanayicilerdir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Sorunların tümünü sıralayamadığımız gibi çözümleri de bütün olarak ele almak bu yazının kapsamını aşar. Meclise sebze meyve getirmekle, meclis bahçesinde koyun gezdirmekle çözüm üretilemeyeceğinin altını çizelim. Umutlu olmasak da birkaç çözüm önerisi sıralayalım.

Tarıma verilen desteklerin, işletmeleri büyütmeye değil, aile işletmelerini yaşatmaya dönük olması gerekir. Bu nedenle, stratejik durumlar dışında ürün destekleri yerine, tüm kaynakların kırsal alandaki alt yapıyı hızla iyileştirme yönünde kullanılması gerekmektedir. Üreticinin kooperatif yapısında örgütlenmesi (Köy-kalkınma kooperatifleri) bizim de arzumuzdur. Ancak burada ürün işleme, depolama vb. konularda yatırımların tek bir köy kooperatifi tarafından yapılması kaynak kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle yatırımlar, yeterli ölçeği sağlayacak şekilde kooperatif birliklerince yapılmalıdır. Tarımın sanayileşmesi, yani ürünlerin işlenerek sağlıklı bir şekilde tüketiciye sunulması, kaçınılmaz bir gerçektir. Üreticinin olmadığı yerlerde bu alanda sanayicinin yer almasına karşı çıkmak gibi bir düşüncemiz olamaz. Bu yapı içinde, yaş meye ve sebze üreticisi ürününü tarla başında kesin satmalı ve ürünle ilişkisi sona ermelidir. Süt ve et üreticisi de belirli bir risk payını da içerecek şekilde ürününe alıcı bulabilmelidir. Yani üretici, ürününü değerine satma olanağını yakalarsa sorunlar çözülecektir. Üreticinin pazarlık gücünü elinde bulunduracak bir örgütlenme içinde olması çok önemlidir. Önerilen şekilde işleyen bir yapı kurulabilirse, hiçbir üretim desteğine gerek olmayacak ve bir üretim sorunu da yaşanmayacaktır.

Çiftçiden ve gerçek hayattan kopuk miras düzenlemeleriyle arazilerin daha fazla parçalanmasını önleyelim derken, ailelerin parçalanmaması dileğiyle yazımızı tamamlayalım.