Tarımda Alevi-Sünni modeli
18 Şubat 2017’de, ‘Kehanetin Gerçek Oldu Ya Muhammed’ başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Hz. Muhammed istihbarattan sorumlu sahabesi Huzeyfe El-Yemeni’ye hitaben; “Bir gün gelecek Kur’an’dan bir resim, İslam’dan bir isim, Müslümandan sadece bir cisim kalacak. Birçok kişi maddi çıkar için dinini feda edecek. Kazanç, belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek. Fitne egemen olacak ve tecrübesizler başa geçecek… İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak. Hilesiz iş yapılamayacak, tacirler ve yazarlar artacak, kalem bollaşacak. Büyükler merhametsiz, küçükler hürmetsiz olacak. Hainlere emin, emin olanlara hain denilecek. Kişiye, şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Sözler hep yalan ve birbirine muhalif olacak. Amir ve memur çok, doğru iş yapan az olacak.” demişti. O günleri yaşıyoruz.
Bu âlemde aklına mukayyet olabilene ne mutlu. AK Partili Akçakale Belediye Başkanı “Sünni” Mehmet Yalçınkaya bir televizyon kanalında TKP’li Tunceli Belediye Başkanı “Alevi” Fatih Maçoğlu ile yaptığı bir görüşmeyi anlatmış. Sohbet esnasında konu tarıma gelmiş. “Sünni” Başkan, tarımda başarılı projelere imza atan “Alevi” Başkandan bunun sırrını(!) öğrenmek istemiş. Belki kendisine ve belediyesine bir faydası dokunurmuş. “Alevi” Başkan 5 dönümde ekecek olan çiftçiye nohudu, mazotu ve üreticiye ihtiyacı olan ne varsa veriyormuş. Hasatta da çiftçi ürettiğini geri getiriyormuş. Belediye olarak alınmasına satılmasına yardımcı oluyorlarmış. Yani belediye işin başından sonuna kadar üreticiyi destekliyor, koruyor, kolluyor, ihtiyacı nedir takipte kalıyor ve çiftçinin huzuru ve kazanması için destek veriyormuş.
“Sünni” Başkan bu modelden çok etkilenmiş. Benimseyecek ve uygulamaya koyacak ama. Evet, bu işin çok ciddi bir aması varmış. Zira bu tarım tarzı bir Alevi modeliymiş. “Sünni” Başkan harfiyen, “Alevi inancı çok sağlam bir inanç. Yani, hakkı, hukuku bilen adamlar. Adam biliyor. 5 dönüm nohut ekecek. Gitti, beş dönümün nohudunu aldı, mazotunu aldı. Getirip veriyor, Başkan da pazarlıyor. Parasını veriyor, karını veriyor. Şimdi ben versem ne mazotu alabilirim ne nohudu alabilirim. ‘Ne olmuş baba yani bize 5 kilo nohut verdin diye başımıza her gün kakirsin’ derler. Bu Tunceli modeli burada olmaz. Biz kendimize göre model bulmalıyız’” demiş. Bu garabete bakar mısınız? Hangi Sünni inanç sana çiftçiyi destekleyen, rahatlatan, koruyan, zenginleşmesini sağlayan politikalardan uzak durmanı telkin ediyor?
Hangi Sünni inanç kendisine, ailesine ve çevresine bereket, bolluk ve huzur getiren bir modeli uygulayan belediye başkanına, “bize beş kilo nohut verdin diye başımıza her gün kankirsin” zihniyetini telkin eder. Hangi aklı başında bir Sünni çiftçimiz, ‘beni ihya etse de Alevi inancından geldiği için böyle bir tarım modelini kabul etmem’ der? Ak Parti Belediye Başkanı, “biz kendimize göre bir model bulmalıyız” demiş . Güler misin ağlar mısın? Yahu çiftçi ve üreticinin menfaatine olan model için Leonardo Da Vinci şifresini çözmek gerekmiyor. Ekerken, biçerken ve pazarlarken senin şefkatli, rahmetli, vicdanlı ve adaletli elini görmek dışında gölge etme başka bir şey istemez. Her şey de olduğu gibi tarıma da Alevi-Sünni modeli soktunuz ya İslam’dan bir isim, Kuran’dan bir resim ve Müslümandan bir cisim yaratmayı başardınız ya. Allah sizi ıslah etsin.
“Sünni” Başkan belki istemeden sözleriyle birçok pot kırarken Tunceli Belediye Başkanını “Alevi” sanarak Alevi inanca içten gelen latife sözlerle iltifat etmiş. ‘İnancınız sağlam, hak, hukuk biliyorsunuz, biz Sünniler de böyle olmalıyız am henüz bunu başaramadık inşallah bir gün biz de böyle sağlam, hakkı ve hukuku uygulayıp kabul ettirebileceğimiz bir topluluğumuz olur temennisinde bulunmuş ve Alevileri onurlandırmak istemiş. Tunceli belediye başkanı bu modelin Alevi inancı ile bir alakasının olmadığını söylemiş. Maçoğlunun şu maço kibri cevabına bakar mısınız; “Sayın Başkan Alevi inancı diyor ama biz öyle bakmıyoruz”. Yani adaleti, hakkı ve hukuku tesis etmek için Alevi olmak gerekmiyor demeye getirmiş. Doğruluk payı var. Ancak bir Sünni Başkanın Alevilikte gördüğü cevheri, sağlamlığı, adalet, hak ve hukuk prensiplerine “Alevi” bir kökenden gelen, Alevi bir toplumun muhabbeti ve oylarıyla başkan yapılmış bir başkanın kendi toplumunun inancına bu derece hoyrat ve la-mübala bir bakış açısına sahip olması rencide edici ve üzücüdür. Alevi dernek, kuruluş ve federasyonların bu cevabına bir sözlerinin olmaması da manidardır. İnsan merkezli felsefenin piri olan Ali’nin inancında olmadan da belki çiftçiye maddi bir huzur ve zenginlik sağlayabilirsin. Ama asıl mesele üreticinin eken, biçen, yiyen ve tüketen bir makine olmadığını, manevi huzurun bu maddi hayatın çatısını oluşturduğunu anlamak ve telkin etmektir.