22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Taşlaşan acılar ve saçını tarayanlar

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Eski Yazar

A+ A-

Gazze’de yaşanan acı artık anlatılamaz bir boyuta vardı.

Asgari bakım koşulları sağlanamadığı için bebekler ölüyor…

Anneler öldüklerine cesetleri ayırt edilebilsin diye çocuklarının kollarına bacaklarına isimlerini yazıyor…
Hastanelerde anestezi olmadan ameliyatlar yapılıyor…

Üstüne açlık, susuzluk, elektrik kesintisi ve yukarıdan yağmur gibi yağan bombalar….

Artık canlı yayınlarda bağlantı kurduğumuz insanlara soru sormaya utanıyorum. Geçen bir canlı yayında çaresiz bir ses tonu ile hastanesindeki durumu anlatan Gazzeli bir başhekim, “şu an evimdeyim, çünkü evimde su yok, çocuklarıma su getirmek için hastaneden birkaç saatliğine ayrılmak zorunda kaldım” dedi. Bu cümleleri duyduğum anda gözlerim yayın sırasında ihtiyacımız olur diye önümüzdeki sehpalara konulmuş olan paketli sulara takıldı… Boğazım düğümlendi.

Gerçi akşamları bu can pazarını konuşup telifleri cebe indirdikten sonra, sabahları köşe yazılarında falanca belediye başkanına yalakalık yapmaktan zerrece utanç duymayan arkadaşlarımız da var ama, insan kalabilenlerin sayısı hala çoğunlukta, insan kalabilenler hala var güçleri ile mazlumlar için bir şeyler yapabilmenin derdinde. O rezillikleri görüp, “demek ki bu da Allah’ın bir imtihanı” diyoruz, işimize, gerçeğin ve mazlumların davasına dönüyoruz.

İKİ ÖNEMLİ DEĞİŞİM

Gazze’deki kıyım, hem dünya hem de Türkiye ölçeğinde iki önemli değişime yol açtı.

Birincisi sağ-sol, iktidar-muhalefet, yandaş-fondaş vs. diye ayrılan pek çok insan aynı ortak insani duyguda buluştu. Misal ben, bizim içimizden çıkan “fondaşları” görmüş olduğum için kendi hesabıma hem şakın hem de mutluyum. Bugüne dek Batının yanında duran ama, şimdi insanlığı galip gelen çok gazeteci de oldu, onları görmekten de çok mutluyum, var olsunlar.

Benzeri dünyada da oldu. Küreselcilerin kayığına binmiş giden pek çok insan, İsrail işleri bu noktaya vardırınca “durun bakalım” dedi. Güya küreselcilere karşı gelen ABD’li bazı Trump destekçilerinin ve her işe “insani boyutu” ile yaklaşan kimi Batılı solcuların İsrail’e desteği ise utanç verici idi. Yunanistan’ın eski ekonomi bakanı Varoufakis ve PODEMOS Genel Sekreteri Ione Belarra’yı bizi olumlu anlamda şaşırtan iki insan olarak anmalıyım. Bu isimler, sadece insanlığın değil, Batı solunun da onurunu kurtaran hareketler sergilediler.

Sözünü ettiğim diğer büyük değişim Batı’daki “barbar Doğulu” algısının yıkılması ile ilgili. Hamas’ın elindeki bazı savaş esirlerini, insani sebepleri gözeterek ve karşılık beklemeksizin serbest bırakması Batı kamuoyunu, kafasındaki ezberler konusunda şüpheye düşürdü. Üstüne bir de esirlerin tanıklıkları gelince, o ezberler yerle bir oldu. Sözde “barbar Müslümanlar”, onlara hiç de kötü davranmamış hatta özel bir ihtimam göstermişti!

Bir yandan bu tanıklıkları, diğer yanda İsrail’in öldürdüğü çocukları izleyen ortalama Batılı, artık kendisine anlatılan hikayeleri sorgulamaya başladı.

Gazze Filistin İsrail