Tatar edebiyatı
Taş devrinden beri İdil-Ural bölgesinde yaşayan Türkler Tatar, Kazan lehçesi konuşan Kıpçaklar, Bulgarlar, Başkurtlar ve Çuvaş gibi boylardan meydana gelir. Kazan Tatarları çoğunlukla Müslüman, Kıpçaklar ise çoğunlukla Ortodoks’tur. Öyle ki bu mezhep 4. yy. da Göreme/Ihlara Vadisi yakınında bulunan, Aksaray’ın ilçesi Güzelyurt’ta yaşayan Aziz Gregorius tarafından kurulmuştur. “Mübadele” ile Yunanistan’a göç eden Konya’nın Silleli Ortodoksları Kıpçak Türkleridir. Kazan lehçesi konuşan bu ahalinin dili Türkiye Türkçesi ile büyük benzerlik gösterir. Kazanka nehrinden adını alan Tatar Türkleri’nin kurduğu Kazan Hanlığı 1552’de Rus egemenliği altına girer (Bkz. Kazan Hanlığı Dizisi; TRT AVAZ)
30 yıl önce ilan ettikleri özerklikleri Rusya tarafından tanınmayan Kazan Tatarlarının, Latin’lerin Etrüsklerden öğrendiği “Türk” alfabesine geçmesi 2001’de engellemiştir. Şimdi ise Ukrayna’daki Kırım Tatar Türkçesinin korunması ve Türk ABC’si ile yazılması için 2021 yılında 78 sayılı kararname Zelensky tarafından imzalanmıştır (1). Yazılı basın olmamasına rağmen yüzyıllardır Tatar milli kimliğinin korunması, baskı altına alınamayan sözlü masallar, türküler, oyunlar, şiirler sayesinde kuşaklar boyu aktarılması sayesindedir. İşte size bir masal:
BİLGİLİ KIZ
Çok eski zamanlarda bir delikanlı varmış. O, herkes gibi evlenmek için bilgili bir kız arıyormuş. Yolda yaşlı bir adama rastlayınca peşinden gider. Uzun bir sessizlikten sonra ihtiyar ona sorular sorar, genç adam yanıtlar. Böylece ikili, ihtiyar adamın köyüne varır. Adam, sorularına verdiği cevaplardan yanındaki gencin deli divane olduğuna hükmeder ama yine de evine misafir eder. Durumu karısına ve kızına anlatır. Kızı gencin sorulan sorulara verdiği yanıtları merak eder. İhtiyar anlatmaya başlar: “Ardımdan gelip, yetişse de, çok vakitler bana selam vermeden, konuşmadan giden” deyince, kız: “O delikanlı kendine yarayacak akıllı kişiyi aramaya çıkmış. Divaneler öyle dolaşmaz” der. İhtiyar “İkincisi o bana ‘sen yorulursan ben seni kaldırırım, sen yorulursan beni sen kaldırırsın’ dedi. Ben yaşlıyım ve gücüm yoktur ki” deyince kız: “Hiç tuhaf değil. Sen söylediğinde ben dinlerim, ben söylediğimde sen dinlersin, demek o söz” der. Adam “Bunun üzerine ‘Sen erkek misin, kadın mısın?’ diye sordum, ‘bilmiyorum’ dedi, deyince Kız: “Halk için yiğitlik gösterdiğim yok, gerçek erkekler halk için iş görenlerdir’ demek o söz baba” diye yanıtlar. “Annen baban var mı? diye sorduğumda ‘Yok yerden bitip büyüdüm ben’ diye cevap verdi” der. Kızı “Yersiz bir soru sormuşsun, baba. Annen baban sağ mı demeliydin. Çok doğru yanıtlamış; anne babasız kişi dünyaya gelir mi hiç?”der. İhtiyar: “O bana ne sordu biliyor musun? Büyüyen ekinleri göstererek ‘Dede bu ekinler yenmiş mi? Kız: “Doğru soru sormuş. Fakirler bu ekin üstünden borç alıp, çoktan beri yiyorlar” der. “Ne ile uğraşıyorsun diye sorunca cebinden kirli bir mendil çıkartıp gösterdi” der babası. “Ekin işiyle uğraşıyorum demektir alın terini sildiği o mendil” der kızı. “Ama cenazeye konan kişiyi ‘Ölmüş mü, diri mi?’ diye soruyor” der İhtiyar. “Yaşayan çocukları kalmış mı? diye sormuş senden, baba” der kız. İhtiyar, kızın sözlerini delikanlıya söyleyince, delikanlı: “Bana aile olacak kız senin yanında olgunlaşıp, yetişmiş; ben bu kızı arıyordum” der (2).
(2) Mustafa Gültekin, 2013, Kazan Tatar Masalları, Atatürk Kültür Merkezi Yayını 430, Araştırma İnceleme 101. Ankara s.820-823 (www.akbm.gov.tr)