29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tayyip Usta’nın tarihe geçmesidir -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

R.T. Erdoğan artık, kesin olarak tarihin en mümtaz sayfasına geçmiştir. Efes’teki Artemis Tapınağı’nı yakan Erostrates’in, atını senatör yapan Caligula’nın, Roma’yı yakan Neron’un, Emevi halifelerinin yanında seçkin yerini almıştır. Daha fazla saymayalım, nazar değer!

Bu eşsiz adam, ikinci baskısını Ağustos 1993’te yapan “İkinci Cumhuriyet Tartışmaları” (Metin Sever-Cem Dizdar, Başak Yayınları) adlı kitapta “Halka rağmen iktidar olunamaz. Tarihe baktığımız zaman totaliter rejimlerin hep halk tarafından yıkıldığını görürüz. Eğer halk totaliter rejim istiyorsa buna saygı duymalıyız. Ama rejim geldi ve halk memnun değil, bunu değiştirecek olan yine halktır” (s.420) diyordu.

Bir sayıklama, falcılık, bir vahiy sanki. Hangi halk totaliter rejim ister? Totaliter rejim isteyen halka halk mı, sürü mü denir? Demek ki, bindirme birlikler halinde alanlarda toplayıp tespih taneleri gibi sıraladığı yalanlarla tahrik ettiği, “benim halkım” dediği halkın kendisini bir istibdat rejiminin başında bir müstebit olarak görmek istediğini düşünüyor. Demek ki, demokrasi treninden Taksim durağında resmen inecekmiş.

Yalan üzerine

Kuran’da insanın insana yalan söylemesi hakkında ne yazık ki yeterince âyet yok. Biz olanlarla idare edelim ve Prof. Dr. Süleyman Ateş’in “Kur’an-ı Kerim’in Yüce Meali”nden aktaralım:

-”Artık o pis putlardan ve yalandan kaçının.” (Hac, 30)

-”Her yalancı, günah yüklü kimseye yuh olsun!” (Casiye, 7)

Ve yalana dair üç hadis:

-”Yalan nifak kapılarından biridir.” (İbni Adiy)

-”Yalandan sakının, yalan fücura (günahkârlık), fücur ise cehenneme götürür. (Buhari)

“Münafıklık (nifak sokan, ikiyüzlülük) alametlerinden biri de yalan söylemektir.” (Buhari)

Ama bizim postmodern Müslümanlar tek ayak üzerinde, belgesiz, kanıtsız yüzlerce yalan söylerler: Polis zulmünden kaçan gençlerin camide içki içtiklerini, orada fuhuş yaptıklarını, bir taze gelinin yerlerde sürüklendiğini, üzerine işendiğini iddia ederler. Cami müezzininin ve gelinin kayınpederinin olayı yalanlamasına rağmen. Topçu Kışlası’ndaki camiyi İsmet İnönü’nün yıktırdığını yeminle söyler. Oysa camiyi, Fransızlara satan Vahdettin yıktırmıştır.

Bir deyyus, Gezi Parkı çadırlarında prezervatif bulunduğunu iddia eder. Bundan doğal ne var?! Seni gidi kıskanç deyyus?!

Başvekilci kişi, Gezi Parkı’na inadına Topçu Kışlası dikeceklerini yemin billâh söyler ve ertesi gün söylediklerini inkâr eder.

Çünkü referansları Kuran değil, amaca giden her yolun mübah olduğunu söyleyen Makyavelli’dir.

2000 yılında “Vallahi billahi değiştim, Milli Görüş gömleğini çıkardım”, 2013 yılında ise “Ben asla değişmem!” derler. Dönemin müflis solcuları, liboşları (bir kez de ben yazayım) alkış tutarken, biz Milli Görüş’ün gömlek değil deri olduğunu söylüyorduk. İnanmadığımızı yazıyorduk.

Veyl o gafil budalalara ki bunlara inanırlar!

Zulüm ve zalimler

Zulüm ve zalimlerle ilgili epeyce âyet var Kuran’da. Ama ne yazık ki hiçbiri insanın insana, güçlünün güçsüze, iktidarların vatandaşlarına yaptığı zulümle ilgili değil.

Artık çok geç mi?

Gazetelerde çıkan yazıları hayretle okuyorum. Televizyonlarda yapılan konuşmaları dehşet içinde dinliyorum. Gezi Parkı’nda olanların zırnığını anlamamışlar. Felsefe yapıyorlar, psikolojik yorumlar yapıyorlar. Bu olanlar iki dünyanın, 21. yüzyıl ile ortaçağın çarpışmasıdır. Bir ortaçağ artığı, 21. yüzyılda şu ya da bu şekilde iktidara geldi; şimdi kendi dogmalarını, kendi anakronik değerlerini 21. yüzyıl insanına zorla kabul ettirmeye çalışıyor.

AKP, iktidara gelmek için demokrasiden yararlandı. İktidarını ebedî kılmak için her türlü teknik hileden yararlandı. Müslümanlıkla ilgisi olmayan türbanı kullandı. Yeterince palazlanıp, iç ve dış desteği sağlayınca, 12 Mart, 12 Eylül’de seleflerine kol kanat geren TSK’yı tongaya düşürdü. Güya demokrasinin yolunu açacaktı. Gezi Parkı’na geldi.

AKP’nin değiştirdiği bütün yasalar, İslam şeriatına giden yolu temizlemek amaçlıdır. Hukuk deformasyonu, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ırzına geçilmesi, devlet kadrolarının ele geçirilmesi, polisin SS kıtalarına dönüşmesi, Taksim-Gezi Parkı günlerinde ortaya çıkan SA birliklerinin hazırlanması; toplumun vahhabi ve selefî usulü İslamileştirilmesi...

Bunların tamamı iktidara geldikten sonra bir daha geri gitmemek içindi. İktidara geldikten sonra demokrasiyi geliştirmek iddiasıyla yola çıkan ve yurtiçindeki ve dışındaki destekleyicilerini aldatan AKP ebedî iktidarını sağlama almak dışında hiçbir şey yapmadı. Örneğin, yurtiçinde muhalefetin, ilerici cephenin, yurtdışında Avrupa Birliği’nin Avrupa Parlamentosu’nun eleştiri ve baskılarına karşın askerî rejim ürünü Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Yasası’nı ve yüzde 10 barajını değiştirmedi.

Şimdi, nihayet gözü biraz açılıp AKP iktidarını eleştirme alıştırmaları yapan Ahmet İnsel, 10 yıl önce, AKP’nin eğitim-öğretimle ilgili yıkımlarını desteklediği için tarafımdan kıyasıya eleştiriliyordu. (Hürriyet, “Bir kez daha pedagoji dersi”, 02.11.2003)

***

Tarihe not düşmek için yazıyorum: Devlet tamamen AKP ve ortaklarının denetimine girmiş, çete diktası kurulmuştur. Bundan sonraki hedef, Anayasa’nın tek parti ve tek adam diktasına uygun biçimde yazılmasıdır. 2014’ten sonra yapılacak ilk seçimde R.T. Erdoğan için “Ömür boyu devlet başkanı” unvanını masaya sürecekler. Gerekirse bunun için iç savaşı göze alacaklar. R.T. Erdoğan ve AKP tarikatı çetesinin Taksim-Gezi Parkı savunmasına karşı gösterdiği tepki bütün körlerin gözünü açmalı.

NOTA BENE: Yüzde 10 barajı kalkmadan seçime giren muhalefet partileri Cumhuriyet’e ihanet eder!