TBB ve işçi hareketi -(TAMAMI)
Ülkemizde ki 80 bin avukatı temsil eden Türkiye Barolar Birliği (TBB) 26 Mayıs’ta yaptığı olağan Genel Kurulunda bir yönetim değişikliğine gitti. Yargının siyasallaştırılmaya çalışıldığı, yargıya güvenin dibe vurduğu, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin hukuksal güvencelerinin yok edildiği bir ortamda geçmiş TBB yönetimi, üyeleri için iyi şeyler yapmış fakat hukuk tanımaz bir siyasal güç karşısında yeterli direnç gösteremediği için genel kurul delegelerinin desteğini kaybetmiştir. Yapılan seçimlerde Prof. Dr. Metin Fevzioğlu ve listesi seçilerek TBB’de yeni bir dönemi başlatacaklarının sözünü vermiştir. Sayın Fevzioğlu verdiği ilk demeçte,” Ülkenin bölünmesinin ve diktatörlüğün karşısında olacağız. Barolar her türlü hak ihlallerinde bizi yanlarında bulacaklardır” diyerek izleyeceği rotayı kamuoyuna duyurmuştur.
Yargının önemli bir ayağı olan ve bu sürecin ayrılmaz bir bölümünü temsil eden savunma ve onun örgütleri, her demokratik toplumda insan haklarının en önemli güvencesidir. İnsan hakları deyimi elbette çalışma hakkını ve çalışanların örgütlenme, toplu iş sözleşmesi, iş güvencesi, işçi sağlığı ve güvenliği gibi temel hakları da kapsamaktadır. Barolar ve üst kuruluşlar bu hakların varlığından da sorumlu olmak durumundadır. Bu hakların yasalarda varlığı önemlidir ama daha önemlisi, bu hakların uygulanmasının denetimi ve bu amaçla Parlamento çalışmalarının ve bürokratik uygulamaların yakından izlenmesidir.
İstanbul Barosu ve başka bazı Barolar, İş Hukuku Komisyonları kurarak bu konudaki gelişmeleri düzenledikleri seminer ve sempozyumlarla değerlendirmektedir. TBB geçen yıl İnsan Hakları Günü dolayısı ile düzenlediği Uluslararası Sözleşmelerin Işığında Ülkemizde Çalışma Hakkı İhlalleri konulu bir panel yapmış ve konuyu ilk defa çalışmaları kapsamına alarak önemli bir adım atmıştır. Bu adım önemli ama yeterli değildir. Bu konuda TBB’ye daha büyük sorumluluklar düşmektedir.
Tüm demokratik ülkelerde çalışma koşullarının insan onuruna yaraşan bir biçimde uygulanması için Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yoğun çaba harcayan bir örgüttür. Bu örgüt yapısı içindeki komiteler aracılığı ile, her ülkede uygulamanın nasıl olduğu, ILO Sözleşme ve Tavsiye Kararları’na ne kadar saygı duyulduğu konusunda gözlemler yapar ve gözlemlerinin sonucunu üst kurullara bildirir. Her yıl Haziran ayında Cenevre’de yapılan ILO Konferası’nda (Genel Kurulunda) bu raporlar gündeme getirilir. ILO normlarına uymayan ülkelerin dikkati çekilir. Bu, bir anlamda o ülkelerin diğer devletler ve örgütler karşısında utanılacak bir duruma getirilmesidir.
T.C. hükümetleri ILO normlarına uyulması konusunda hep sınıfta kalmışlar ve süreki ILO tarafından uyarılmışlardır. Bunun bir nedeni, ülkemizdeki sendika ve konfederasyonların siyasi iktidar üzerinde baskı kurma gücünün olmaması veya güçleri olsa bile bu gücü iktidara karşı kullanmaktan kaçınmalarıdır. Bunun için Türkiye iş kazası ölümlerinde dünyada birinci; çalışma hakkının ihlali konusunda ILO konferanslarında sürekli eleştirilen bir ülke olmaktan kurtulamamaktadır.
İşte bu noktada devreye TBB’nin girmesi ve bu alanda ciddi bir sorumluluk yüklenmesi gerekmektedir. Bu sorumluluğu bugüne kadar yapmadığı bir biçimde ILO ile yakın ilişkiler kurarak TC hükümetlerini ILO kararlarının uygulanması konusunda mercek altında tutarak yerine getirebilir.
Savunmanın en üst düzey temsilcisinin desteğini almak, onun ilgi alanına girmek işçilerimiz, memurlarımız, işçi ve memur sendikalarımız için çok önemli bir güvencedir. TBB’nin de bu kişi ve kurumları kapsama alanı içine alması ülke demokrasisini güçlendirecek son derece önemli ve yerinde bir açılım olur.
TBB yeni yönetiminin bu konuyu önemseyeceğini biliyor, kendilerini buradan selamlıyor ve başarılar diliyoruz.