Tehdidi doğru belirlersek doğru uçağı seçeriz
Önceki yıldı, uçak yolcusuyum. Yanımdaki koltuk boş. Bir beyefendi geldi, görüşmek istediğini belirtti, kendisini tanıttı. Hepimizin gurur duyduğu “Türk Yıldızları”ndan, Hava Kuvvetlerinde subay. Konu, savaş uçaklarına geldi. ABD’nin F dizisi uçaklarıyla Rusya’nın SU dizisi uçaklarını karşılaştırmasını rica ettim. “Biz Türk pilotları hepimiz biliriz, Rus uçaklarının savaş yeteneği ABD uçaklarından üstündür” dedi ve nedenlerini anlattı.
E Tümg Beyazıt Karataş komutanımız da Aydınlık ve Ulusal Kanal’da kamuoyunu bilgilendiriyor. ABD, bizi F-35 Projesinden çıkartırsa, kaybeden Türkiye olmaz. Türkiye, F-35’e ayıracağı kaynakları kendi savaş uçağının üretiminde değerlendirir.
Türkiye, savaş uçağını nereden alırız tartışmasından önce, bağımsızlığımıza ve vatanımıza tehdit nereden geliyor sorusuna açık bir yanıt vermek durumundadır.
STRATEJİK SÜREÇ VE MEVZİLENME
Ülkemiz, 2014 yılından bu yana Atlantik sisteminden ayrılmakta ve Avrasya’daki bağımsız konumuna yerleşmektedir. Bu, Ak Parti iktidarının iradesini de belirleyen zorunlu bir süreçtir. Çünkü Türkiye, Atlantik sistemi içinde borç batağında boğulma, bölünme ve Mavi Vatanındaki yaşamsal haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Birleşen ve Üreten Türkiye’yi ancak Avrasya ikliminde inşa edebiliriz. İçinde bulunduğumuz stratejik süreç budur.
İç cephedeki ve dış cephedeki saflaşmayı belirleyen de bu süreçtir. Türkiye’nin bağımsızlığından, bütünlüğünden ve Üretim Ekonomisinden yana olan güçler, Türkiye cephesinde mevzilenmektedirler. Atlantik’e bağımlı kalmamızı isteyenler ise, ABD cephesindeler. Babacanların, Abdullah Güllerin, Ahmet Davutoğluların mevzisi de apaçık Türkiye’yi tehdit edenlerin cephesindedir.
Dış cephede ise, Türkiye Avrasya güçleriyle birliktedir. Atlantik sisteminin tepesinde bulunan ABD ise, artık Türkiye için bir dost değil, fakat baş tehdit konumundadır.
TEHDİT NEREDEN GELİYOR
ABD, daha 2000’li yılların başında, Türkiye’nin çıkarlarının Asya’da olduğunu saptamıştı. Bu konudaki raporları sürekli yayınladık. Türkiye’ye yönelen tehditler ve ittifak gizilgücü de bu süreçle bağlantılıdır.
Fırat’ın Doğusuna ve Batısına bakıyoruz, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’e bakıyoruz, iç cepheye bakıyoruz, tehdit ABD ve İsrail’den geliyor. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi, bu ikilinin aleti olan devletlerdir. PKK ve FETÖ terör örgütleri de, yine ABD ve İsrail’in üzerimize sürdüğü oyuncak örgütlerdir. Türkiye, millî savunma stratejisini bu tehdide karşı kuracaktır.
UÇAK SEÇİMİ
Türkiye, manavdan domates alır misali savaş uçağı seçmekten önce, içinde bulunduğu stratejik süreci ve bu sürecin belirlediği tehdidi saptamak durumundadır.
Tehdit ABD merkezli olduğuna göre, biz savunmamızı ABD ile birlikte kuramayız, ABD tehdidine karşı mevzilenmekten başka çaremiz yok. Nitekim artık Türk Ordusunun savunma stratejisi de böyledir.
Türkiye’nin ABD silahlarıyla donanma dönemi arkada kalmıştır. O silahlar, ABD stratejisinin emrindeydi.
ABD uçağıyla ABD’ye karşı güvenliğimizi koruyamayız.
Bu koşullarda Türkiye, öncelikle kendi savunma sanayisini inşa edecek, kendi silahını ve uçağını yapacaktır. Ve aynı zamanda bu süreç içinde Avrasya’daki dostlarının birikiminden de yararlanacaktır.