01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tehlike geliyorum diyor

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

30 Ekim tarihinde Viyana’da, aralarında İran ve Irak gibi şeriat hükümlerine göre yönetilen ülkelerin de bulunduğu, 17 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen, Suriye konulu toplantı bildirisinin birinci maddesine, “Suriye’nin laik geleneği esastır” hükmünün konulması Türkiye açısından da çok önemlidir. Zira; laiklik ilkesi Orta Doğu ile ilgili uluslararası bir metne ilk defa giriyor. Bu kayıt Paris’te gerçekleştirilen insanlık dışı vahşi IŞİD saldırısından evvel olduğu için, bugün çok daha önemli hale geldi.Türkiye demokrasiyle yönetilen, nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan, ama laik bir devlettir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “terörün, dini, mezhebi, etnik kökeni, milliyeti yoktur, terör terördür, terörist teröristtir” sözü lafzen doğrudur ama, ister hoşumuza gitsin ister hoşumuza gitmesin, son dönemlerde gerçekleş- tirilen terör, maalesef İslami terördür. Bu terör faaliyeti, elbette bütün Müslümanları ve İslam âlemini hedef göstermeyi, bir nefret söylemi geliştirmeyi haklı kılmaz. Terör her gün yöntem değiştirerek ve hedef büyüterek bu noktaya geldi. Uçak kaçırma, bireysel şiddet noktasından kitle halinde insanların katline dönüştü.Teröre karşı dünya ortak bir tavır geliştirmedi. Çünkü her terör grubu bazılarının işine geliyordu. Türkiye ASALA ve PKK terörüyle boğuşurken, bugün IŞİD katliamına hedef olan Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri bunların sırtını sıvazlıyordu. Bunlarla masaya oturun, geçmişinizle yüzleşin safsatalarını bize anlatıyorlardı. O zaman bize telkinleri “güvenlikçi tedbirler değil, özgürlükleri genişletin” oluyordu. Terör belası bumerang gibi boyunlarına dolanınca şimdi, özgürlükler ülkesi Fransa’da “güvenlikçi tedbirlerin” alınacağı söyleniyor ki, onlardan, bizde olduğu gibi ülkelerinin bölünmesinin yolunu açacak bir toprak talebi de söz konusu olmamasına rağmen bu terör saldırısını “savaş ilanı” olarak kabul ediyorlar.Orta Doğu’nun enerji kaynaklarına egemen olabilmek için bölgeyi istikrarsızlaştırıp, kan gölüne çevirerek, bu terör ikliminin oluşmasının ve dolayısıyla bölge insanın yıllardır terör belası ile iç içe yaşamasının sorumlusu Batılılardır. Ülkemizde ve bölgedeki etnik veya mezhepsel terörün sorumlusu Batılılar olmasına rağmen, Türkiye, zaman geçirmeksizin uluslararası İslamcı hareketlerle ilişkisini kesmelidir. Dünyanın terör listesine aldığı adamları burada ağırlamaktan vazgeçmelidir.
PAKİSTAN, AFGANİSTAN VE İRAN ÖRNEKLERİTürkiye, laikliğin içini Anayasa hükmüne, AYM ve AİHM kararlarına rağmen boşaltmaya devam ederse, bizde de geçmişte Pakistan’da, Afganistan’da ve İran’da da yaşandığı gibi büyük felaketler yaşanabilinir.Bugüne kadar dini sömürerek gelmiş AKP’den böyle köklü bir dönüşüm beklemek hayal âleminde yaşamak olur. Türkiye içinde laiklik temelinde sert bir muhalefet yükseltmek için hem iç ve hem de dış koşullar çok uygundur.Ülke çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayken, özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu laik muhalefeti yükseltmesi gerekmektedir.Cumhuriyet Halk Partisi kendi iktidarında, bugün AKP’nin uyguladığı dinci/mezhepçi dış politikadan dönüp, bütün komşuları ile iyi ilişkiler kuracağını, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibini hayata geçireceğini ilan etmelidir. Birilerinin kuyruğuna takılıp komşu ülkelerin iç işlerine karışmaktan vazgeçmelidir. Esad’ın görevde kalıp kalmayacağı Türkiye’nin değil, Suriye halkının bileceği bir iştir. Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin, bugüne kadar yaptığı gibi, her önüne gelene mavi boncuk dağıtarak, ne laik bir muhalefeti ve ne de onurlu dış politikayı gerçekleştirmesi mümkün gözükmemektedir. Onun için Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir an evvel özüne dönmesi gerekmektedir.Geniş kitlelere laikliğin dinsizlik olmadığını, tam aksine, gerçek Müslümanların din ve vicdan özgürlüğü kapsamında, ancak laik bir düzende mutlu olabileceklerini anlatabilir, anlatmalıdır. Hemen yanı başımızda din adına işlenen cinayetler halka anlatılarak, milyonların desteği sağlanabilir. Türkiye’de yükselecek sert bir laik muhalefet, terör gerçeğiyle yüzleşen batının da desteğini alacaktır. Bütün bunlar yapılmazsa tehlike geliyorum diyor.