Tekalif-i Milliye Hatırlatması Neyi Gösteriyor?
‘’Görüldüğü gibi ülkemiz bir tehditle karşılaştığında devlet ve millet el ele vererek tüm imkânlarını seferber etmektedir. Bugün de yaptığımız işte budur. Devletimiz milletiyle el ele vererek ülkenin tüm imkânlarını salgın döneminin yol açtığı sıkıntılar ve tehditlerle mücadele için harekete geçirmiştir. Her ne kadar bazı kafalar bu dayanışma kültürünü kavramakta zorlanıyor olsa da hamdolsun milletimiz gerçekleri görmekte, üzerine düşenleri bihakkın yerine getirmektedir.’’ Diye de ekledi.
Cumhurbaşkanımızın bu devrimci açıklamasından ve Tekalif-i Milliye hatırlatmasından ötürü kutluyoruz.
Tekalif-i Milliye hatırlatması, tarihi bir gerçekliği ortaya koyuyor.
O da Atatürk’ün çözümlerinin hala geçerli olduğudur.
Milletimizin tarihinde yatan büyük dayanışma ve fedakarlık örneğini bugün hatırlatmak oldukça yerinde ve isabetlidir.
Milletimizin en geniş kesimleri tarafından karşılık bulacağına da eminiz.
Bu dayanışma kültürünün kavramakta zorlananlar elbette oldu.
Kimlerdi onlar;
Yılmaz Özdil, Fatih Portakal, Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu gibi kendisini Atatürkçü diye tanıtan isimler.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, HDP kontejyanından milletvekili seçilen Barış Atay ve bazı FETÖ hesapları.
Hepsi yek bir ağızdan Tekalif-i Milliye çağrısına muhalefet yürüttü.
Bu isimlerin hemen hemen bütün konularda yan yana geldiğini de unutmamak lazım.
İstanbul İşgal Altında mı?
Dillerindeki en büyük söylem; ‘’Tekalif-i Milliye emirleri savaş zamanında çıkarıldı, İstanbul işgal altındaydı’’ oldu. Bu hatırlatma oldukça yersizdir. Şu an İstanbul’un işgal altında olmadığı yadsınamaz bir gerçek fakat savaşta olmadığımız söylemi büyük bir hata.
Şu an sadece Türkiye değil, dünya bir savaşın içerisinde. Koronavirüs salgını dünyamızı tehdit ediyor. Bütün devletler salgına karşı önlemler alıyor. Bizim gibi bağımsızlık savaşı vermiş köklü devletler ise tarihinden çıkan devrimci çözümleri gündeme getiriyor.
Tekalif-i Milliye hatırlatması, devrimci çözüme işarettir.
Tekalif-i Milliye, Sakarya Meydan Muharebesinden hemen önce çıkarıldı.
1921 yılında Sakarya Muharebesinde esas tehlikede olan askerler ve subaylar iken şu an bütün Türkiye’de tehdit altında. Muğla’daki esnaf ve Adıyaman’daki terzi belki evlerinde oturuyor fakat şu an ikisi de düşmanın hedefinde. Yani 1921 yılında olduğu gibi savaşın ön cephesi Sakarya değil, bütün Türkiye.
Milli Dayanışma Kampanyası, Tekalif-i Milliye emirlerine yaslanarak hazırlanmıştır. Arkasındaki büyük güç buradadır.
Milli Dayanışma Kampanyasına şiddetli bir şekilde muhalefet yürütenler aslında Tekalif-i Milliye seferberliğine muhalefet yürütmektedir.
1921 yılında gerçekleşen seferberliğine, 2020 yılından katılmak çok kolay.
Tarihi geri alamazsınız, 1921 yılına dönüp, iki öküzünüzün birini veremezsiniz.
Önemli olan bugünün savaşındaki konumunuz ve tutumunuzdur.
Bugün yürüyen kampanyaya şiddetle muhalefet edenlerin 1921 yılındaki seferberliğe nasıl yaklaşacağı da ortadadır.
Karşılıksız Fedakarlık
Şunu da unutmamak lazım; 1914-1922 yılları arasında gerçekleşen Kurtuluş savaşımızda Tekalif-i Milliye kısa bir dönemi kapsıyor. Bu kararlar açıklanmadan önce de karşılıksız verilen nice yardımlar ve destekler vardı. Kimse, yaptığı yardımların geri gelmesini bekleyerek yardımda bulunmadı.
O nedenle bugün ‘’Atatürk, aldığı malları savaştan sonra geri verdi’’ hatırlatması da doğru değildir ve tek başına taraflıdır. Milletimizin tarihinde nice karşılıksız fedakarlıklar vardır.
Tekalif-i Milliye de bu fedakarlığa yaslanılarak çıkarılmıştır.
Atatürk Hatırlatmasından Neden Rahatsızlar?
Tekalif-i Milliye hatırlatmasına ve Milli Dayanışma Kampanyasına muhalefet yürütenlerin başında kendisine ‘’Atatürkçü’’ diyenlerin, PKK yandaşlarının ve FETÖcülerin olduğunu görüyoruz.
Kampanyaya muhalefet yürüten bazı Atatürkçülerin, sözde Atatürkçü olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Tekalif-i Milliye hatırlatması bir Atatürkçünün yüreğini kabartması ve gurur duyması gereken bir olaydır. Tabi eğer amacımız Atatürk’ün çözümlerini uygulamaksa.
Türkiye, Kemalist Devrimin 100. Yılına girerken devrimci çözümlerin uygulandığı ve daha da uygulanacağı bir döneme giriyor.
Koronavirüs salgını, devrimci, kamucu çözümlerin zorunluluğunu bir kez daha ortaya koydu.
Tarihimizden aldığımız büyük kuvvetle hareket ediyoruz.
Ufkumuz açıktır.