22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tekeller hizaya çekilmeden enflasyon kontrol edilemez

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek TBMM Genel Kurulu’nda uygulanan ortodoks neoliberal politikaların meyvelerini 2024’te toplamaya devam edeceklerini açıkladı. Ortodoks politikalarla birlikte TCMB (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) rezervlerinde tarihi artış, cari açıkta nispi bir düzelme görüldü. Ancak beklenen yabancı sermaye girişinin olmaması neoliberallarin keyfini kaçırdı. Ekonomi yönetiminin kendi yayınladıkları raporlarla çelişki içine düştüğü ve ortodoks ezberlerle programını devam ettirdikleri görülüyor. Oysa enflasyonda durdurulamayan artışın kaynağının ne olduğu TCMB’nin raporlarında sabittir; tekellerin keyfi zamları. Konuyu daha detaylı inceleyelim.

HEM ŞİKÂYET ET HEM DE MANİPÜLASYON YAP

Türkiye’de büyük şirket sayısı toplam şirket sayısının içinde yüzde 0,3’tür. TÜİK verilerine göre büyük şirketlerin toplam cirodan aldıkları pay yüzde 67,5’dir. Büyük şirketlerin ekonomideki toplam üretim değeri yüzde 63,7’dir. Ekonomide istihdamın yüzde 70,6’sı KOBİ’ler tarafından sağlanmaktadır. KOBİ’lerin imalat sanayi içindeki payı son yıllarda artış göstermiş olmasına rağmen oldukça düşüktür. Büyük şirketler (tekeller diyebiliriz) devasa karlar elde etmiş, büyük sermaye birikimi yapmış, devletten büyük destek ve hibeler almış olmasına rağmen ısrarla düşük teknoloji mal üretimi yapmaya devam ediyor. İmalat sanayi içindeki büyük şirketlerin ürünlerinin yüzde 44,9’u düşük teknoloji, yüzde 29,1’i orta-düşük teknoloji, yüzde 23’ü orta ileri teknoloji ürünleridir. Yüksek teknolojinin payı sadece yüzde 3’tür. Düşük faizli kredi çekip arsa, konut, lüks araç yat, uçak alan büyük şirketler döviz manipülasyonu yaparken ülke ekonomisinin düşük teknolojili üretim yaptığından yüzsüzce şikâyet ettiler. Tekellerin ileri teknoloji için gereken Ar-Ge yatırımları yapmak yerine kolay para kazanma peşine düştükleri gün gibi ortadadır.

TEKELLER İTHAL İKAMESİNE İSTEKSİZ

TÜİK verilerinde dikkat çeken başka bir konu ise Türkiye’de ihracat ve ithalat yapan şirketlerin kompozisyonudur. 2022 yılında toplam ihracatın yüzde 68,4’ü büyük şirketler, yüzde 31,6’sı KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmiştir. 2022 yılında yapılan toplam ithalatın yüzde 84,6’sı büyük şirketler, yüzde 15,4’ü ise KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmiş. Bu tablo bize büyük şirketlerin büyük oranda ithalatçı olduğu ve ithal ikamesine dayalı üretim modeline neden istekli olmadıklarını gösteriyor. Zira ihracatçı büyük şirketlerin önemli bir kısmı aynı zamanda büyük ithalatçılardır. Bu verilerden çıkan diğer sonuç ise KOBİ’lerin yerli ve milli üretimdeki payının yüksek olduğu gerçeğidir. Türkiye ekonomisinin ithalata bağımlılığı yüksek, zira ihracatın ithalatı karşılama oranı ortalama olarak yüzde 70-80’lerde seyrediyor. Oysa bu oranın en az yüzde 100’lere çıkması ve yüksek ithalattan kaynaklanan döviz talebinin kontrol altında tutulması gerekir. Yüksek ithalat dönem dönem yüksek enflasyonda etken olan faktörlerden birisi olarak öne çıkabiliyor.

Tekeller hizaya çekilmeden enflasyon kontrol edilemez - Resim : 1

ENFLASYONU TEKELLERİN KEYFİ ZAMLARI KÖRÜKLÜYOR

2 Kasım 2023’te açıklanan TCMB (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) Enflasyon Raporu’nda enflasyona etki eden faktörler tek tek ortaya konmuş. Raporda yer alan grafiğe göre Eylül 2023’te enflasyona etki eden faktörler ve puan olarak etkisi sırayla şöyle; 19,9 puan döviz, 10,4 puan dönemsel fiyatlama davranışı, 10,3 talep, 8,8 ücret, 7,9 işlenmemiş gıda alkol tütün, 3,8 akaryakıt, 3,5 vergi. Seçimin hemen sonrasında yaşanan döviz atağı enflasyonda dövizin etkisini öne çıkarmıştır. Bunu bir kenara koyarsak, TCMB’ye göre ‘dönemsel fiyatlama davranışı’ olarak ifade edilen ama ‘tekellerin keyfi zamları’ olarak çevirebileceğimiz etken enflasyonun artışında önemli bir rol oynuyor. Yani tekellerin keyfi olarak yaptığı zamlar, buna bağlı olarak artan fiyatlar ve öne çekilen talep enflasyonu körüklüyor. Tekeller bu zamları yaparken kâh yükselen dövizi, kâh enerji giderlerini, kâh ücretleri bahane ediyor. Asgari ücrette yapılan artışın öncesi ve sonrasında görmeye alıştığımız zam yağmuru başladı bile. Hükümet bu konuda eli kolu bağlı durumdadır. Burada büyük şirketlerin yaptığı zamların KOBİ’leri ve esnafı zam yapmaya mecbur ettiğinin altını çiziyorum.

‘RASYONEL ZEMİNDE’ ENFLASYON YENİDEN YÜKSELMEYE BAŞLADI

Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in göreve gelmesinden sonra ‘rasyonel zeminde’ ortodoks politikalar hızla hayata geçirildi. TCMB’nin politika faizi yüzde 8,5’den yüzde 42,5’e kadar yükseltildi. Piyasada likidite çekildi ve yüksek tüketim talebi enflasyonun temel gerekçesi olarak gösterildi. Oysa TCMB’nin raporunda açıkça görülüyor ki son 3 yıl enflasyonun en temel etkenlerinden birisi tekellerin keyfi zamlarıdır. Bu zamların durdurulması için adım atılmazken ortodoks körlük içinde ısrarla talebi daraltan, ekonomik büyümeyi ve dolayısıyla ekonomik istikrarı tehlikeye atan adımlar atıldı. Bu süreçte enflasyon yüzde 38,2’den yüzden 64,8’e yükseldi. Bu dönemde düşen enerji fiyatlarına ve nispeten yavaşlayan döviz kuru artışına rağmen tekellerin zam yarışı yapmaya devam ettiği görüldü.

BAZI PATRONLAR SOROS’A ÖZENİYOR

Sonuç olarak, ortodoks politikaları savunanlar dahi sıkılaştırmanın enflasyonla mücadele için yeterli olmadığını itiraf ediyor. 1980 sonrasında uygulanan neoliberal politikalar sonrasında Türkiye ekonomisinde enflasyon, cari açık, devalüasyon ve dolarizasyon sorunu kronikleşmiştir. 1980 sonrasında tüm piyasalardan adeta silinen KİT’leri (Kamu İktisadi Teşekkülleri) bugün mumla arıyoruz. Eğer bu şirketler varlıklarını devam ettirselerdi tekellerin piyasalarda bu kadar keyfi at oynatmaları mümkün olmayacaktı. Tekellere karşı daha sert önlemler acilen alınmalı ve ekonomiyi uçuruma sürükleyen ortodoks neoliberal politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Ayrıca TÜSİAD’ın bazı şımarık patronlarının ve tetikçilerinin Soros’a özenip siyasi operasyonlar yapmaya kalktığı görülüyor. Servetlerini bu millete ve devlete borçlu olduklarını unutuyorlar. Türk devleti binlerce yılda kökleşmiştir, hafızası güçlüdür ve kendi eliyle büyüttüğünü yeniden yok etmesini de bilir.

Kaynakça;

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Kucuk-ve-Orta-Buyuklukteki-Girisim-Istatistikleri-2022-49438&dil=1

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tr/tcmb+tr/main+menu/yayinlar/raporlar/enflasyon+raporu/2023/enflasyon+raporu+2023+-+iv

Enflasyon