08 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Teknoloji mutluluk getirmiyor

Halit Deringör

Halit Deringör

Eski Yazar

A+ A-

Teknoloji akılları durduracak şekilde değişmeye devam ediyor. Dilimize pelesenk olmuş. Yeniliklerin arkasından koşmak ve de onu yakalamak çok zor. Daha bir yeniliği iyice kavrayamadan başka bir yenilik geliyor. Cep telefonları Bunun en güzel örneği El kadar cihaz için yapılan yarışlar ve kısa süredeki gelişmelere akıl sır ermiyor. Zengin, fakir demeden  herkesin elinde.  Geçenlerde akşam karanlığında sokakta yürürken çöp konteynırından çöp toplayan bir adam duvar kenarında oturmuş, sırtını duvara dayamış, mır mır mır bir sesler çıkartıyor. Nedir bu derken bir de baktım ki telefonla konuşuyor. Elinde telefon hem de akıllısından. Bu, cep telefonu  teknolojisinin bir yönü. Bir başka yönü var ki sormayın gitsin.  Dolandırıcılara bu teknoloji sayesinde gün doğdu.. Bir sürü hikaye var.Teknolojinin gelişmesi bazı alanlarda çok büyük yarar da sağlamıyor değil. Özellikle tıpta kullanılan görüntüleme cihazları ile bankacılıkta kullanılan sistemler ilk etapta aklımıza gelenler. Tabii insanlar bu teknolojiye ulaşabiliyorlarsa.  Bütün bunlar güzel de insanlar mutlu mu acaba? Eskiyi arayan çok insana rastlıyorum. Sadece bizim ülkemizde mi? Hayır tabii ki. Diğer ülkelerde de eski aranıyor. Örneğin, Fransızlar, yeni jenerasyonun Fransız dilini iyi kullanmadığından şikayet ediyorlar. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi. Daha bir çok örnek sayabiliriz. Dertler ortak gibi görünüyor.Uygarlık, ya da moda deyimle teknoloji ne yazık ki mutlulukla ters orantılı gidiyor. Teknoloji ilerlerken etik değerler de değişiyor. Teknoloji bir bakıma etik değerler ile ters düşüyor. Bu, hem bizim ülkemizde böyle hem de yabancı ülkelerde. Bunu Muhtelif yıllarda yurt dışına yaptığımız seyahatlerde de gördük.Lafı futbola getirirsek, futbolda 2015-2016 Süper Ligi’nin ilk devresi bitti. Lig sıralamasında Beşiktaş’tan sonra Fenerbahçe geliyor. Galatasaray bir hayli gerilerde kaldı. Oynanan futbol eskisinden daha mı iyi? Aslında herkes şikayet ediyor. Kimi görsek, “nerede o sizin zamanınızdaki futbol?  Ve yine kimi görsek bu günkü yaşamdan şikayetçi  “ah nerede o eski günler” diye dert yanıyorlar.Hani nerde Fenerbahçe’nin Cihat’ı Fikretleri, Müjdat’ı, Beşiktaş’ın  Baba Hakkı’sı Şeref’i ve Şükrü’sü. Hani Galatasaray’ın Gündüz Kılıçı, Metin Oktay’ı, Rehaları, Bülentleri? Daha da ileriye gidersek, nerede eski Brezilya takımları? Nerede  Avrupa takımları?Bu günkü kuşak onları tanımadığı için işin pek ayırtına varamıyorlar. Hatta çantadan yetişmiş ve kendini profesör geçinen kimseler, “eskiden futbol mu vardı ki” gibi tuhaf değerlendirmeler yapıyor. Ama bu şartlanmış kimselere eski futbolu anlatmak mümkün değildir. Tıpkı Atatürk’ün yaptıklarını anlatamadığımız gibi.Bu vesile ile tüm okuyucularıma yeni yılda esenlikler dilerim..2016’da görüşmek üzere.. Mitomanyak toplum haline geldikÖyle bir toplum olduk ki herkes birbirini kandırıyor. Babalar çocukları, çocuklar babalarını, marketler müşterilerini, müşteriler marketleri, devletler devletleri kandırıyor. Medyadan izliyoruz ki uçak düşürme hadisesinden sonra Rus devleti özür dilememizi istiyor. Bizim devlet başkanımız da Türk devleti özür dilemez diyor. Biz de gururlanıyoruz. Çok geçmeden Rus devlet başkanından özür dileniyor ancak Rusya’nın devlet başkanı benden değil Rus devletinden özür dilenecek gibi bir tavır sergiliyor. Hangisi doğru bilemiyoruz. Boşuna dememişler “yalan dünya” diye. Şarkısı bile var... Bunlar karşılıklı  olanlar. Listeyi daha da uzatmak mümkün. Bir de tek yönlü kandırmalar var ki insanları paranoyak yapan.Bilindiği gibi Anadolu ateş içinde. Aynı ülkenin nüfus kağıdına yeni adı ile kimlik kartına sahip olan insanlar birbirlerini yiyor. Silahlı olayların, ölümlerin arkası gelmiyor. Bıktık artık bayrağa sarılı cenaze görmekten.Devlet operasyon yapıyormuş..Ne demek bu? Bir iç savaş değil mi. Suriye de olaylarını operasyon şeklinde açıklandı. Ne operasyonu? O da bir savaş. Literatürde tanımı ve anlamı için tam bir mutabakat sağlanamadığı için iç savaş adı anılmıyor ama taraflardan birinin devlet olması, şiddet içermesi, iki grubun da organize bir gurup olması insana ister istemez bunu düşündürüyor.Savaş kelimesi kullanılmasına kullanılamıyor ama mızrak çuvala sığmaz ki. 1975 yılındaki Kıbrıs olaylarında Başbakan Ecevit’in emri ile Rumların üzerine bomba yağmıştı. Haklıydı değildi onu tarihçilere bırakıyorum ama O da Kıbrıs’a barış götürmek istiyordu. Böyle barışa can kurbanFutbolda da öyle değil mi? Yabancı futbol ajanları kulüpleri kandırıyor. Menejerler futbolcuları kandırıyor. Futbolcular da onu kandırıyor.1952 yılında futbolu bıraktım. Antrenör Skelly idi. İsrail’deki milli maçta kendisi ile sorun yaşamıştık. Sonradan Fenerbahçe’ye antrenör olunca durup dururken “benim 3 çocuk sahibi olduğumu futbolu bırakacağımı” söyleyiverdi. Kocaman bir yalandı. Ne 3 çocuğum vardı ne de futbolu bırakmak gibi bir niyetim. Ama futbolu bırakmama sebep oldu. 2. defa Mustafa DenizliMustafa Denizli 1-1 berabere kaldığı Kayseri maçı sonrası, Galatasaray’ı yırtık bir bohçaya benzetip, tamir edilmesi gerektiğini söylüyor. Doğru Mustafa Hoca ama ekranlarda çok rahat bir şekilde futbolu, futbolcular için eleştiriler yapıyorsun.Maç sonrası verdiği demeçleri salim kafa ile bir izlese herhalde kendi de yanlış konuşmalarının farkına varır. Teknik direktör ya da antrenör demek, futbolun dahisi demek değildir. Bu intibayı verecek konuşma ve davranışlardan kaçınılması gerekir. Verdiği demeçler bunu gösteriyor.Bana göre; bir takım ne kadar büyük olursa olsun..En büyük futbolculara sahip olsa da  sürekli başarı kazanamaz. Bazen bir bakarsınız her şey düzgün ve güzel giderken birden takımın içine bir virüs girer ve onu yaprak gibi titretip döker. Bu duruma gelen takımı kurtarmak çok zordur. Keşke Mustafa Hoca iddialı ve büyük konuşmaları yerine, “Ben bunları yapmaya çalışacağım ama düzelmesi için zamana ihtiyaç var. Biraz uzun sürer” gibi ya da benzeri mütevazi bir açıklama yapsaydı. Bu mesleğin zorluklarının olduğunu çok iyi biliyorum.  Bu nedenle de genellikle teknik direktörleri pek eleştirmem. Mesleki özgürlüğü ile görevini yerine getireceğine ve bilgisine inanırım çünkü. Ama ondan öteye bir futbol adamının herhangi bir başarısından ya da başarısızlığından dolayı medyada gereksiz değerlendirmelerde bulunduğunu gördüğümde de  üzülürüm. Tesadüf bu Mustafa Hoca hakkındaki bu ikinci eleştirisel yazım. Hem tesadüf hem de değil. Çünkü, Mustafa Hoca’nın açıklamaları, ömrümü verdiğim bu futbol olayında kulaklarımı tırmalıyor.