11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Telekulak karargâha da mı girdi?-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

İstifa eden Genelkurmay Başkanı Sayın Org. Işık Koşaner 2 yıl daha kalıp görevini tamamlayabilirdi. Ama tersini yaptı ve onurlu bir yolu seçerek, “Artık ben yargısız infaza tabi tutulan silah arkadaşlarımı koruyamıyorum. O halde bu makamda oturtmam gereksizdir” dedi ve görevini Jandarma Genel Komutanı Org. Özel’e bıraktı. Şimdi henüz devir töreni yapılmamış bu makamda, yani TSK’nın başında onun bir başka silah arkadaşı oturuyor. Uçaklar Kandil’i bombalıyor, bir tür savaş yapıyor TSK.


Sonra durum değişiyor. 30 Ağustos’ta yapılacak törenlerin şeklinden tutun, YAŞ’ta oturum şeklinden, henüz
tasarım halinde bulunan Genelkurmay Başkanlığı’nın MSB’ye bağlanmasına, TSK yasasında yer alan 35. maddenin ana muhalefetle ele ele verilerek kaldırılmasına, hatta Mümtaz’er Türköne tarafından dile getirilen bir Nizam-ı Cedit sisteminin kurulmasına, Genelkurmay’ın kuvvet komutanlıklarının kaldırılmasına dek. Arkasından Genelkurmay’ın yaptığı tüm askeri ve gizli konuşmaların dinlenmesine dek.

“Telekulak”ı bırakın, sivil-asker önüne gelenin bir merkez tarafından dinlemeye alınmasının örneği olarak
Genelkurmay Karargâhı’nda yapılan konuşmaların basına intikaline geçiliyor. Hedef küçülmüyor, tersine büyümekte. “Yakında Genelkurmay eski Başkanı hakkında soruşturma açılması süreci mi başlayacak?” diye düşünmemek elde değil.

Peki; bu marifeti kim yapıyor? Devlet mi yoksa yabancı güçler mi? Bunu uzun yıllar istihbarat örgütlerinde

çalışmış, bu tür işlerde mahir Prof. Mahir Kaynak Hoca’ya soruyorlar. Alınan yanıt ilginçtir:“Bu işlerde Amerika var. Bu onların metodudur. Avrupa ülkeleri de var. Biz zannediyoruz ki onlar bizimle mücadele ediyor. Ama bunun sadece yansıması var. Onların kendi içindekimücadelesinin askeri oluyoruz çoğu zaman.”

Hocaya tekrar soruyorlar: “Bu yabancı istihbarat kuruluşlarının yerli partneri var mıdır sizce?”Cevap: “Şu anki istihbarat kuruluşlarının yapısını tam olarak bilmiyorum. Geçmişte bize müdahale edenlerle düşmanımız ortaktı. Beraberce de çalışıyor olabilirler...” (Vatan) Bir ülkenin ordusunun en gizli konuşmaları dinleniyorsa ne yapmak gerekir? TSK’yi toptan terhis edecek ve Mümtaz’er Türköne’nin dediğini yapacaksınız. TC’nin ve TSK’nın ruhuna Fatiha okuyacaksınız ve artık TSK ABD’ye bağımlı güç olacak! Oysa daha pek çok bu tür olayın gizemi çözülemedi. Deniz Feneri 2 yıl sonra mahkemede ama hiç merak etmeyin o işi yapan savcı ve yargıçlar işten alınınca bir de bakacağız ki ortada delil filan yok. Alman makamları bizi işletmişler. Deniz Baykal’ın sesini öyle bir kestiler ki artık onun milletvekili olduğu partisi bile olayın takibini bir yana attı ve nisyana terk etti. Yeni CHP Başkanı, bu konuyla hiç ilgisi olmadığı gibi, o eski ateşin TV tartışmalarından
aldığı ünle oturduğu koltuk arasında kalmış, öylece durmakta. Dahası Kılıçdaroğlu artık emperyalizmin kuyusuna su çekmekte.Yalansa çıksın ve “Hayır” desin. İçerideki 2 milletvekilinin dışarı çıkması için Meclis’i boykot etti ama sonra tükürdüğünü yaladı. Bu arada kaya gibi bir adam ne yemin etti, ne Kılıçdaroğlu gibi tükürüğünü yaladı: İsa Gök. İşte milletvekili böyle olmalı.

Gelelim TSK’ya 1950’de DP iktidarının Milli Savunma Bakanı koltuğuna oturur oturmaz, ilk olarak müzedeki Enver Paşa’nın masasını Milli Savunma Bakanlığı’na taşımıştı. Niçin? İsmet Paşa’ya ve Atatürk’e karşı olmak için... Emekli Albay Seyfi Kurtbek, daha da ileri giderek orduyu ıslah için bir proje hazırlamıştı. Projeyi Başbakan Menderes’e verdi. Menderes de orduyu adam etme tasarısını Cumhurbaşkanı Bayar’a sundu. Bayar belki de istihza dolu şu sözleri söylemişti: “Yahu! Bu sanki yeni bir Nizam-ı Cedit olayı gibi..” Sonra o tasarı rafta kalktı ve Menderes kendisine yeni ordu yaratmayı sakıncalı bulduğundan kendine göre bir Genelkurmay Başkanı buldu. Unutulmaz ve ordu için kara bir leke olarak Yassıada’yı boylayan Orgeneral Rüştü Erdelhun... O isim TSK içinde hâlâ bir kabus gibi kuşaktan kuşağa anlatıyor! Ya Seyfi Kurtbek ne
oldu? Bir daha milletvekili de olamadı, bakan da...

Galiba Mümtaz’er Türköne ilhamını o kara lekeden almakta. Zaten bu iktidarın en büyük hatası TSK’nın yapısına dokunanın çok zarar görmüş olduğunu hâlâ anlayamamış olmasıdır. Sanılmasın ki Atatürk’ün ordusu yerine Nizam-ı Cedit’i koymak kolaydır. Türköne Çiller’in başını derde sokandı. Sayın Erdoğan’a bir inceleme yapmasını öneriyorum.

Koşaner’e yönelik yasa dışı ortam dinlemesini de hukukçular vatan hainliği olarak tarif ediyorlar. Ben de derim ki: Yeni CHP ile AKP kol kola girseler de bu işi yapan hainlerin peşine düşseler; zaaf değil, itibar kazanırlar. Tabii önce bu iş Yeni CHP’ye düşerdi. Onlarda da yürek yok yürek!


NOT: Ben Cumhuriyet’i kuran CHP’yi değil, Kılıçdaroğlu’yla ilgili gerçekleri yazıyorum. CHP tabanı benim
mücadelelerimin boşuna olmadığını bilir. Okurlarımdan da çok sayıda mesaj alıyorum. Kimilerinde övgü, kimilerinde de tehdit yer alıyor. Okurlarım merak etmesinler; sırada şimdilik Bay Kılıçdaroğlu var. Sonra sıraya başka ihanetler de girecek.