Yandex
31 Mart 2025 Pazartesi
İstanbul 15°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Terör döneminin sonu

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Öcalan’ın çağrısı toplumda olumlu yankılandı. Vatandaşlar bir yandan olan bitenin hikmetini ve bu işin ardında bir çapanoğlu olup olmadığını anlamaya çalışırken, öte yandan terörün bir biçimde biteceğini duymaktan hoşnutturlar.

Çağrı metni incelendiğinde, Öcalan’ın herhangi bir pazarlık ya da önkoşul ileri sürmeksizin, PKK’nın işlevini tamamladığını, zaten geçmişte de milliyetçi önyargı ve savrulmaların esiri olduğunu tespit ettiğini görüyoruz. Öcalan’a göre, ne federasyon ne özerklik ne de kültüralist taleplerin sosyolojik bir karşılığı yoktur. Yapılması gereken tek bir iş kalmıştır: PKK’yı feshedip Türkiye’nin milli birliği içinde yer almak.
Bu noktada iki hususu birbirinden ayırmak gerekiyor. Birincisi, Öcalan’ın çağrısı ve bu çağrının PKK hareketi üzerinde yaratacağı etki, milli menfaatlerimiz açısından tartışmasız olumludur. Bunun karşısında durup sanki PKK’nın silah bırakmamasını istiyormuş gibi bir pozisyona düşmenin kimseye faydası yoktur.
İkincisi, PKK’nın Öcalan’ı dinleyip dinlemeyeceği ya da ABD’nin nasıl bir tavır alacağı konularıdır. Basın toplantısının yapıldığı salonun heyecansız atmosferi ve kimi DEM Parti eşbaşkanlarının kendilerince pazarlıkta el yükseltme çabaları da gözlerden kaçmadı. Fakat PYD Lideri Salih Müslim’in Öcalan’ın çağrısına uyabileceklerini söylemesi de sürecin genel karakterine uygun. Terör döneminin sonuna geldik.

GELECEK SENARYOLARI

Meselenin PKK açısından bir mantığı var. Gelecek senaryolarını bu bakış açısının etkilediğini söylemek mümkün. PKK son elli yıldır bölgedeki ulus-devletlere karşı çatıştı. Bölücü, ayrılıkçı bir istikrarsızlık unsuruydu ve terör örgütü olarak faaliyet yürüttü.

Oysa şimdi onlar açısından da yeni bir durum var. PKK, tarihinde ilk kez yeniden kurulan bir devletin organik yani meşru bir parçası olma fırsatı yakaladı. Suriye kolu PYD üzerinden devletleştiriliyor. Daha üst örgütlenme düzeyine sıçramış yapıların, daha alt düzeydeki örgütsel aşamalara hitap eden stratejileri kullanmalarına gerek kalmaz. Bu koşullarda terör, PKK açısından artık antika bir mücadele yöntemine dönüştü. Üstelik silahlı mücadele stratejisinin Türk ordusu karşısında başarısız da olduğu PKK tarafından uzun zamandır görülüyordu. Yasal parti kurma, KCK adıyla paralel bir devlet düzeni oluşturma ve siyasallaşma çabaları, hep bu yüzdendi. Öcalan’ın açıklaması, aynı zamanda Türk ordusunun teröre karşı nihai zaferinin ilanıdır.

Ancak meselenin PKK ve onun arkasındaki güç ABD açısından da ele alınması gerekiyor. Gelecekte yeni Suriye Devleti’nin şu ya da bu şekilde, organik parçasına dönüşerek devlet otoritesinin ortağı olmuş bir PKK, Türkiye açısından ne ölçüde kabul edilebilir? Bu örgüte milyarlarca dolar yardım yapmış, eğitip donatmış olan ABD, önümüzdeki dönemde Türkiye ile bir anlaşmaya varmak zorundadır. Bu anlaşmada, ABD’nin hegemonik güç ve yeteneklerinin azalmakta olduğu gerçeğinin de etkisi olacaktır. Aksi halde Türkiye’nin kendi ulusal güvenliğini sınır ötesinde de aramasının meşruiyetini kabul etmek zorundadır.

DİĞER AKTÖRLER NE YAPACAK?

Şu iki boyutu birbirinden ayırmamız şart: Birincisi, Öcalan’ın açıklamasıyla başlayan yeni dönemde, konunun muhatabı olan bütün güçler gelişmeleri kendilerine göre etkileme çabasına devam edecek. İkincisi, bu açıklama ile gelinen yerin maddi düzlemde yani olgular düzleminde ne anlama geldiğini iyi anlamak gerekiyor. Aktörlerin niyetlerden bağımsız olarak, bu olay bizi nereye doğru götürme potansiyeline sahiptir?

DEM Parti ve Kandil, PKK’nın terör stratejisinin çoktan sınırlarına dayanmış olduğunu da, yeni Suriye’deki meşru devlet otoritesine kavuşma olanaklarını da görüyor. Bu nedenle Öcalan’ın çağrısını, Türkiye kamuoyuna kendi taleplerinin ne kadar “barışçı” ve niyetlerinin ne kadar “kardeşçe” olduğu mesajını veren bir fırsat olarak değerlendirdiler. Böylece hem toplumdaki siyasal meşruiyetlerini artıracak hem de yeni anayasa için el yükseltebilecekler.

Esasen DEM Parti’nin meşrulaştırılmasına, CHP’nin yerel yönetim ittifakının ardından MHP Lideri Bahçeli’nin yaptığı gönüllü katkı bu yönde büyük bir adım olmuştu. Kapatılması gereken parti, anayasa pazarlığı yapan güce dönüştürüldü. AK Parti Hükûmeti’nin yeni anayasa çağrılarının altından bu konuya ilişkin olarak ne çıkacağını ise hep birlikte göreceğiz.

Açıklama ile sürece yeni bir değişken eklenmiştir. Analizler şimdi bu değişkeni hesaba katılarak yeniden kurulacaktır. Son sözleri söylemek için henüz erken. Bütün riskler bertaraf edilmedi. Hatta bu aşamadan sonra, Hükûmet’in Kandil’e yeni Suriye’de edinecekleri meşru hukuki statüye işaret ederek, bir tür “kazan-kazan” formülü önermeye kalkması büyük hata olur. Yapılması gereken, ABD’yi bölgeden çıkarma, İsrail yayılmacılığını dizginleme ve Kandil’e beyaz bayrak çektirme nihai hedefine kararlılıkla yürümektir.

PKK Abdullah Öcalan
Yorumlar (2 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...