Terörizmi ‘hümanizmle’ aklamaya çalışanlar
CHP’nin “HDP meşrudur” çıkışından sonra Zülfü Livaneli ve Soner Yalçın “Selahattin Demirtaş'ı aklama” kampanyasına girişti. İkisinin de temel vurgusu “insancıllık.”
UMBERTO ECO KLİŞE DEMİRTAŞ USTA KALEM
Livaneli ile başlayalım.
Temmuz ayında CNN Türk'te bir programa katılan Livaneli, “Atatürk solcu değildi” dedi. Deniz Baykal'a da öfkeliydi. Çünkü Baykal ona göre “CHP'yi, Avrupa Birliği’ne düşman bir parti yaptı.” Bu Livaneli türü solculara göre affedilmez bir suçtu. Yani Livaneli'ye göre solculuğun ölçütü Batı ve Avrupa Birliği. Ne antiemperyalizm var ne millî devleti savunmak. Bu yüzden düşünce dünyasında Atatürk'ün solcu olmaması onun için doğal. Çünkü Atatürk, “Biz Türkiyalılar Asyaî bir milletiz, Asyaî bir devletiz.”(1) diyordu.
Livaneli dün de sosyal medyadan bir paylaşım yaptı. Selahattin Demirtaş'ın imzalı kitabı vardı görselde. Üstüne şöyle yazmıştı: “Edebiyatımızın usta kalemlerinden Selahattin Demirtaş’ın son romanını zevkle okuyorum. Teşekkürlerimle.” Bununla da kalmadı Livaneli, devam etti: “Zor koşullarda, uzun sürelerde verdiği, insancıllık ortak temalı, 4 eserini de okumanızı öneriyorum. Giderek gelişen bir dil ve derinleşen konular.”
Huzursuzluk romanında Mardin'i DEAŞ (IŞİD) şehri gibi gösteren Livaneli’nin, 35 vatandaşımızın öldüğü 2 polisimizin şehit düştüğü 6-8 Ekim olaylarına tepki göstermemesi ve 2017'de basılan romanına dahil etmemesi, bize zaten bir fikir veriyor. Huzursuzluk romanında, DAEŞ'liler şehirde gruplar halinde geziyor, roman kahramanlarını kurşuna tutuyor. Bu bir kurgu tabiî. Ama o sıralarda yaşanan bir gerçek vardı. 6-8 Ekim olaylarında sadece Mardin'de 6 kişi yaşamını yitirdi, 29 sivil ile 22 polis yaralandı, 14 otomobil, 69 polis aracı, kaymakamlık binaları, emniyet binaları, 36 okul, 6 siyasi parti ve 69 bina zarar gördü. Bu durumu Livaneli romanlarında görebiliyor muyuz? Hayır. Çünkü Livaneli kurgusuyla, gerçekliği örtme görevini üstlenmişti.
Aynı Livaneli, Edebiyat Mutluluktur kitabında, Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla bilinen, Ortaçağ konusunda en iyi estetikçilerden olan Umberto Eco'ya “klişe” diyor. Eco'nun klişe olduğu bir zihinde, Ankara bombacısının hayatını yazan ve onu masummuş gibi gösteren Demirtaş, usta yazar olarak çıkıveriyor!
TÜCCARDI HÂLÂ TÜCCAR
Bu nitelemeler, bir politik tavrı yansıtıyor. Burada amaç kapanma aşamasındaki HDP'yi kurtarmak, Demirtaş'ı parlatmak... Yalçın Küçük’ün Livaneli için: “Livaneli'yi ben hiç bir zaman bir sanatçı olarak düşünemedim. Bana hep bir tüccar olarak göründü; soldan yetişmiş büyük tüccarlardan birisidir.”(2) diyordu.
Doğrudur. Tüccarımız şimdi ününü, adını, varlığını Demirtaş ve HDP hissesine yatırıyor. Bu yüzden HDP'yi ve Demirtaş'ı kurtarmak için adeta yırtınıyor. HDP ve Demirtaş kazanırsa, ABD ve AB kazanacak. Böylece AB solcusu Livaneli kazanacak. Kazan-kazan formulü bu kendisi için.
DEMİRTAŞ PİŞMAN DEĞİL YA SİZ SONER YALÇIN?
Livaneli'yle aynı zamanda Soner Yalçın da, Demirtaş'ı aklama kampanyasına omuz verdi. Sözcü'de dün yazdığı “Övgü ve sövgü” yazısında Aydınlık'a yüklendi. Sebep, Aydınlık'ın Başak Demirtaş'ın Fox TV'de İsmail Küçükkaya'ya katıldığı programı eleştirmesi. Bunu “Demirtaş'ı aklama kampanyası” olarak sunması. Yalçın yazısında şöyle diyor: “Gazeteciliğe Aydınlık'ta başladım. Bırakın kadını-çocuğu, eli kolu bağlı yanıt veremeyecek durumda cezaevinde bulunan kişilerle ilgili yorum-haber yapılmazdı. Bugün Aydınlık gazetesi Başak Demirtaş'ın 'Kızlarım babalarına 19 aydır sarılamıyor' sözünü haber yapan Odatv'ye saldırıyor; 'mağduriyet sosuna sarılmış' propaganda yapılıyormuş!”
Evet aslında tam bunu söyledik. Çünkü haberimizde ne Başak Demirtaş'a ne de kızlarına dair bir kelime dahi yoktu. Programa yapılan tepkiler haberleştirilmişti.(3)
Yalçın habercilikte atılan başlıkların, birçok unsur arasından tercih ve sunuş meselesi olduğunu, en önemli siyasi mesaj olarak neyi gördüysen onu aktarmak olduğunu iyi biliyor. Aydınlık'ın kırmızı çizgi olarak “emek, namus, vatan” önceliğini de anlayabilecek durumda. Ama kırmızı çizgiden bahsederken bir şeyi atlıyor. Demirtaş'ın eli kolu bağlı değil. Terör hükümlüsü her gün twitler atıyor, gazetelere röportajlar veriyor. Yani kendini rahat rahat anlatıyor. Eli kolu bağlı bir durum yok.
Peki Soner Yalçın, 6-8 Ekim olaylarının yıldönümünde Yasin Börü'nün ailesinin, 37 vatandaşımızın annesinin, babasının, eşinin, kardeşinin değil de emri veren Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'ın ekranlara çıkarılmasının ne demek olduğunu bilmiyor mu? Hadi bunu geçtik, “Selahattin de ben de yaptıklarımızdan pişman değiliz.” demesini haber değeri olarak görmüyor mu? Odatv niye bu meydan okumayı başlığa taşımıyor da, aile pozunu tercih ediyor?
Yalçın, kırmızı çizgiler duymuş ama Aydınlık'tan kopunca böyle oluyor. O kırmızı çizgiler silikleşiyor. Unutuluyor. Yerini yeşil çizgilere bırakıyor. Demirtaş'ı mağdur gösterme ve HDP'yi kurtarma kampanyasına “geç” ışığı yanmış oluyor. Bakmayın siz Yalçın'ın yazısının sonunda, “Demirtaş'ın romanıyla ilgili haddinden fazla övgü okumak, siyasetin edebiyatı teslim aldığını gösteriyor” sözlerine. “Mağdur Demirtaş” söylemini bir kere propagandaya döktüğünüzde dönüşü olmuyor. Siyasi çizginiz Livaneli ile birleşiyor. Teslim alınan siz oluyorsunuz. Livaneli gibi tüccar oluyorsunuz.
Aydınlık'ın kırmızı çizgisi siyasette de edebiyatta da tüccarlara geçit vermemektir.
DİPNOTLAR:
(1) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, 3. basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2015, s.297; Hâkimiyeti Milliye, 5 Mart 1922.
(2) Yalçın Küçük, "Ve çeliğe su...", Yeni İnsan, Şubat 1994.
(3) Aydınlık, Demirtaş'ı aklama yarışına girdiler,
7 Ekim 2021