Tevfik Fikret’in hikâyeleri
Türk edebiyatında derin izler bırakmış ve halen yankılanmakta olan şiirlerinin yanında epeyce gölgede kalmış olsa da Tevfik Fikret’in hikâyeciliği, külliyatında ilginç bir yer tutuyor. 1894-1899 yılları arasında“Malumat”, “Maarif”, “Servet-i Fünûn” dergilerinde hikâyeler yazan Tevfik Fikret, hikâye alanında kendisini pek başarılı bulmayarak bu türde kalem oynatmaktan vazgeçmiş ve şiire yoğunlaşmış.
Erol Gökşen’in hazırladığı “Tevfik Fikret-Toplu Hikâyeleri / Senin İçin” (Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 2020) okuru ünlü şairin hikâyeleriyle buluşturan önemli bir çalışma. Hemen belirtelim ki Nâzım Hikmet Polat’ın yayına hazırladığı 1750 sayfalık “Tevfik Fikret-Bütün Eserleri-Eleştirel Basım” (Yapı Kredi Yay. 2021) adlı kitap da bu açıdan çok zengin bir kaynak.
“Senin İçin”de günümüz Türkçesiyle 10 hikâye ve beş mensûre yer alıyor. Hikâyelerin Osmanlı Türkçesiyle yazılmış özgün versiyonlarına da kitapta ayrıca yer verilmiş. “Bütün Eserleri-Eleştirel Basım”da ise şiir, hikâye ve düzyazı türündeki diğer eserlerin her birinin altına sözlükçe yerleştirilmiş durumda.
REALİST BAKIŞ AÇISI
Dayısının kızı Nâzıma Hanımla pek yolunda gitmeyen bir evlilik yapıp sonradan pişman olduğu bilinen Tevfik Fikret’in bu dönemki ruh hali ve kafa karışıklığı, hikâyelerine (ve şiirlerine) yansımış elbette. Zaten Fikret’in tüm hikâyelerinde kasvetli, hüzünlü, kötümser, ağır bir havanın egemen olduğunu söylemek mümkün. “Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer” dizesinin şairi, evlilik ilişkilerine özel bir önem vermiş doğal olarak. Erol Gökşen kısa sunuş yazısında, hikâyelerdeki romantik eğilimin yanında göze çarpan realist tutuma değiniyor ve şöyle diyor:
“Bu bağlamda dönemin önemli sorunlarından biri olan erken yaşta ya da görücü usulüyle evliliği eleştiren konulara satır aralarında değinmesi, onun sözü geçen konular hakkındaki realist bakış açısını verir. Yine realist bir bakışla bazı hikâyelerinde dönemin önemli hastalıklarından biri olan veremin hem birey hem de aileler üzerindeki yıkıcı etkisini anlatır. Aynı şekilde Tevfik Fikret’in şiirlerinde ele aldığı en önemli temlerden biri olan tabiat, hikâyelerinde de kendisine yer bulur.”
MESUT BİR BOLLUK
Kendi adıma, kitaptaki 10 hikâye içinde Tevfik Fikret’in geniş açılı gözlemciliğini yansıtan “Jean” ve “Tarlada”yı ayrı bir yere koydum.
“Geçen gün Sirkeci’de Spiro’nun Birahanesi denilen ve temizlikten başka her şeyi hatta iki küçük köpeği bile bulunan mekânda yemek yemenin acı mecburiyeti içindeydim. Bu birahanede sulu etlerin, sebzelerin, tatlıların yenmesi hemen hemen mümkün değildir. İyi peynir bulunmaz, meyvelerin çoğu çürüğünden seçilmiştir. Birayı soğutmak için içine kar atarlar!” satırlarıyla başlayan “Jean”, lokantaya gelen ihtiyar bir adamın tasvirini yaparak kapalı mekânda bir çelişki üzerinde gelişiyor.
Yazarın “Bunlar burada hep başkaları için yoruluyorlar, terliyorlar, ölüyorlardı. Bu kocaman tarlayı –ihtimal ki böyle bir yerde bir tarlası bulunduğundan haberi bile olmayan- şanslı bir varisin hesabına ekip biçmişlerdi; ihtimal ki bunu ondan kiralayıp kendi hesaplarına ekmişler, fakat heyhat! İşte ziyandan, üzüntüden başka bir şey biçememişlerdi” diyerek değerlendirdiği rençberleri anlattığı “Tarlada” hikâyesi de karamsar bir tablo çizer. Fikret’in en sade dille yazılmış hikâyesi olan “Tarlada”nın karamsarlıktan kurtulup iyimserliğe geçtiği nokta ise finalinde belirir. Yaşlı rençber, “Allaha bin şükür” demekte, ekinlerin gayet iyi olduğunu söylemekte, yazara da “Şimdi gözümde demetler kabarıyor, kabarıyor; tarladan mesut bir bolluk ve bereket taşıyordu” dedirtmektedir.
“Bir Çocuk Mezarı İçin” şiiri ile “Validelik” adlı hikâyesinde olduğu gibi, araştırmacıların Tevfik Fikret’in şiirleri ve hikâyeleri arasında bolca paralellik kurabileceği verimli bir alan var önümüzde. Büyük şairimizi hikâyeleriyle de tanımak sevindirici.