TOKİ evi verecekmiş!
Beyefendi buyurmuş:
“Suriyelilere vatandaşlık da veririz, TOKİ konutlarına da yerleştiririz!”
Siyasetçi değil de; ülkenin sahibi sanki!
***
Neyi veriyorsun hemşerim?
Senin ülkende on milyon vatandaşın açlık, otuz milyon vatandaşın da yoksulluk sınırının altında yaşıyor!
İnsanlar karı koca otuz yıl çalışıyor da yine de bir “TOKİ evi” alamıyor!
Bu Suriyelilerin özelliği ne ki durmadan veriyorsun?
***
Vatanlarındaki savaştan kaçtılar; hepsini aldın bizim kesemizden besledin!
Peki; ne düşünüyoruz diye bize sordun mu?
Fikrimizi aldın mı?
Hayır...
Şimdi tutturdun; “İlle de vatandaşlık vereceğim. Yetmez... Bir de TOKİ evi vereceğim!”
***
Veremezsin! Ne vatandaşlık verebilirsin; ne de ev verebilirsin!
Verdiklerin yeter...
Aradan beş yıl geçti:
Bugüne kadar bu ülkeye gelenler, bizim sadece konuğumuzdu ve öyle de kalacaklar!
Açlardı; doyurduk.
Hastalardı; iyileştirdik.
Üşüyorlardı; giydirdik.
Ama bu kadar!
Hiçbir ev sahibi, evinin tapusunu misafirinin üzerine yapmaz!
***
Bu vatan bizim; Recep Tayyip Erdoğan!
Babamın kuşağı babasız, benim kuşağım dedesiz yetişti bu ülkede...
Niye biliyor musun?
Dedelerimizin her biri, bir cephede öldü de ondan...
Onların kanıyla, ninelerimizin, annelerimizin gözyaşlarıyla hak ettik biz bu vatanı!
Onlarca yıldır verdiğimiz vergilerle hak ettik...
Karlı gecelerde nöbet tuttuk; ciğerimizin yarısını verdik!
“Öl” dediniz öldük!
Sen şimdi diyorsun ki, “Suriyeliler de bizimle aynı hakka sahip olsun! Hatta sen evini çalışıp kazanıp al; ama o Suriyeli... Ona bedava TOKİ evi verelim!”
***
Var git işine Recep Tayyip Erdoğan!
Var git, günaha sokma bizi!
ÇELİŞKİ!
Başbakanlığı döneminde sürekli “iç güvenlik paketleri” çıkararak polisin yetkilerini genişleten Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de tırmanan toplumsal olaylar hakkında konuşmuş ve polise geniş yetkiler verilmesini “Hayra alâmet bir gelişme değil” diye yorumlamış... Bunu söylerken, Gezi direnişinde polis tarafından öldürülen Berkin Elvan’ı, Ethem Sarısülük’ü, Abdullah Cömert’i ve Ali İsmail Korkmaz’ı unutmuş...
***
Ne diyordu Gezi Direnişi sırasında, çocuklarımız enselerinden, gözlerinden vurulurken?
“Polise talimatı ben verdim!”
Şimdi ne diyor?
“Polise sınırsız bir yetki tabii ki olamaz!”
***
Ne yani; şimdi bu durumda, “Tayyip Gezi’ye teslim oldu” mu diyeceğiz?
GÜNAYDIN!
Alman ilahiyatçı Martin Niemöller’in meşhur sözlerini bilirsiniz:
“Naziler, Yahudiler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim.
Komünistleri topladıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler yine sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı da değildim.
Benim için geldiklerinde ise... Ses çıkaracak kimse kalmamıştı.”
***
Yıllardır bu ülkede yurtsever aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler, askerler komploya hedef oldu; yüksek yargı sadece seyretti!
Hukukun üstünlüğü ayaklar altına alındı; yüksek yargı sustu!
Güçler ayrılığı ilkesi yok edildi; yüksek yargı aldırmadı!
Şimdi sıra onlara geldi:
Yeni düzenlemelerden sonra “ıskartaya çıkacaklarını” anlayan yirmiye yakın Yargıtay ve Danıştay üyesi, nihayet suskunluklarını bozmuş ve yeni düzenlemelere tepki göstermek için dün bir basın açıklaması yapmış...
Sözüm onlara:
Çok geç kaldınız beyler!
Geçmiş olsun!
GÜNÜN SORUSU
Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasına yönelik tartışmalar yine bitti.
Ne oldu; Erdoğan diplomasını mı gösterdi; yoksa biz mi bıktık?
Başlıktaki Arapça cümlede, “Ali topu at” yazıyor. Eğer yazım hatası varsa; Google’ın suçu!
Nereden mi çıktı bu Arapça başlık?
Anlatayım!
***
AKP, ‘dindar ve kindar nesil’ yetiştirmek için yeni bir hamle hazırlığındaymış:
2016-2017 öğretim yılından itibaren ikinci sınıf öğrencilerine “dil dersi” kapsamında, Arapça dersi verilecekmiş...
Ancak gelin görün ki bu “dil dersi”nin içeriğini, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü hazırlıyormuş...
“Arapça” dersinde, ayet ve hadisler öğretilecekmiş...
Bu dersin zorunlu olup olmayacağı ise daha sonra kararlaştırılacakmış!
***
Ulan morkolozlar!
Kendi çocuklarınız İngilizce öğrensin diye “Remzi Amca” burslarıyla ABD’ye göndereceksiniz...
Bizim bebelere Arapça’yı dayatacaksınız!
Kendiniz Miami’de, Paris’te, Londra’da, Viyana’da zıkkımlanırken, bize Arabistan’ı layık göreceksiniz!
Üstelik bunu yaparken araya bir de “din”i sıkıştıracaksınız!
***
Arapça’da “Top” yok mu, “At” yok mu, “Tut” yok mu?
Başlıkta yazdım işte... Var!
İyi de o zaman neden ille de kutsal kitabı alet ediyorsunuz?
156+356!
Abdullah Gül’e “yazmaya” devam ediyoruz. Sıra Nilgün Karataş’ta:
“Yağ satarııııım... Bal satarııııım... Ustam bıktı, ben satarıııım!
Huber’deki masraflaraaaaa ne olduuu Abdullah Beeeey?”
GÜNÜN İSYANI
Avrupa Futbol Şampiyonası sona erdi. Şampiyon olan Portekizli futbolculara 275’er bin Euro prim verilmiş... Gruplardan bile çıkamayıp elenen bizim futbolcular ise 650’şer bin Euro! İsyanım Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’e:
Babanın parasını mı dağıtıyorsun?