22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tom Miks, Teksas, Zagor, Tenten günlerine geri mi dönüyoruz yoksa?

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Bu başlıktan bir anlam çıkarmak için yaşınızın en az 50 civarında olması gerek. Çünkü bugünün nesilleri bu tür yayınlara geç kaldılar. Ya da şöyle diyelim; cep telefonu geldi cep fotoromanları gitti! Bir zamanlar, adına çizgi roman, foto-roman, resimli roman denilen bu yayın turu, tüm dünyayı kasıp kavururdu. Herkesin cebinde ya da çantasının bir köşesinde bunlardan bir tane bulunurdu.  Kadınlar daha çok foto-roman adı verilen aşk hikayelerini tercih ederken, erkekler ve daha küçük yaşta olanlar Tommiks, Teksas, Zagor, Tenten adlarındaki çizgi romanları taşırlardı ceplerinde.

Biz de, tarih kitabının içine ustaca yerleştirdiğimiz Teksas ve Red Kit’leri, oturma odamızın ortasındaki evin tek sobasının etrafında kümelenmiş olan ailemizle, anne ve babamızın gözünün içine baka baka, büyük bir sahtekarlıkla okurduk! Belki de Teksas’ın kırmızı üniformalı İngiliz sömürgeci askerlere karşı verdiği milliyetçi mücadele, sonraki yıllardaki devrimciliğimizin ilk işaret fişeği bile sayılabilir, kimbilir!

Tom Miks, Teksas, Zagor, Tenten günlerine geri mi dönüyoruz yoksa? - Resim : 1

MÜTEMMİM CÜZ: CEP TELEFONLARIMIZ!

Bu girişten sonra, foto-roman günlerine geri dönüş endişesine nereden düştüğümüze gelsin sözün sırası. Cep telefonları, insanlarımızın ve özellikle de genç nüfusumuzun elinde, gövdelerinin “mütemmim cüz”ü haline gelmiş durumda. Bu deyim sözlüklerde şöyle tanımlanmakta, daha iyi anlaşılması için belirtelim: “Mütemmim cüz olarak kabul edilen ayrılmaz parça öyle bir niteliktedir ki, asıl parçaya, bütüne zarar vermeden, kırmadan, parçalamadan bu parçayı bütünden ayırmanız söz konusu olamayacaktır. Bu kapsamda örnek teşkil edecek olan parçalar; bir evin kapıları, pencereleri; bir arabanın tekerlekleri, vb. örneklerdir.”

İnsanlarımız, vücutlarına, kalplerine ve beyinlerine böylesine bütünleştirmiş oldukları cep telefonları ve üzerindeki sosyal medya uygulamaları sayesinde, zaten yıllardır toplumsal olarak problematik bir varlık gösteren okuma alışkanlığını toptan kaybettiler. Gözler sadece “fotoğraf veya videolara” kısmen bakan iki tane kara delik olarak başlarımızın üzerinde durmakta. Bir “futurist”, yani gelecek-bilimci ressamın çizdiği gibi, yavaşça kulaklar, ağızlar ve diller küçülürken, gözlerimizin delikleri kocamanlaşacaktır, önümüzdeki kısa bir sürede. Çünkü okumuyoruz,  ama sadece bakıyoruz!

Herkesin zaten bildiği bu gerçeği kendi deneyimlerimize dayandırmak için, basit bir deney yaptık son bir haftada. Bu deney ile amacımız, zaten yıllardır şüphelendiğimiz bir gerçeği, hayatın kendisine onaylattırmaktı ve de tam beklediğimiz gibi gerçekler bizi onayladı.

Tom Miks, Teksas, Zagor, Tenten günlerine geri mi dönüyoruz yoksa? - Resim : 2

FOTOĞRAFA EVET, FOTOĞRAFIN ANLAMINA HAYIR

Bir aydır, yaklaşık 3500 “arkadaşımızın” olduğu Facebook’ta, Hindistan’dan, Endonezya’dan, Güney Kore’den fotoğraflar ve anılar yayınlamaktayız. Haftada bir de, Aydınlık gazesindeki bu okuduğunuz (ya da es geçtiğiniz!) köşemizde, gittiğimiz yerlerin tarihi, sosyal, kültürel ve sanatsal gerçeklerini yansıtan yazılar da yazmaktayız. Bu yazıları da, akademik analizlerden ziyade, kolay okunabileceğini düşündüğümüz, günlük konuşma dili ile yazmaya gayret etmekteyiz.

Bu yazıyı hazırladığımız 5 Ocak’ta, Facebook’taki yayınlarımızın bir istatistiğini çıkardık. Ve gördük ki sadece fotoğraftan ibaret olan tüm yayınlarımıza, 3500 civarındaki “arkadaşlar”ımızın sırasıyla 105, 302, 264 ve 227 kadarı zahmet edip “beğen” düğmesine basmışlar. Bu sayılardaki küçüklük veya büyüklük de, koyduğumuz fotoğrafların “olağan ve tipik” olup olmamalarına bağlı. Yani, içinde çok değişik egzotik fotoğraflar olan yayınlara daha fazla kişi “beğen” tercihi kullanırken, normal fotoğraflar o kadar da ilgi görmemiş oluyor.

Tom Miks, Teksas, Zagor, Tenten günlerine geri mi dönüyoruz yoksa? - Resim : 3

TİKTOK, İNSTAGRAM VS: BUGÜNÜN TEKSAS, TOMMİKS, TENTEN’LERİ

Ama işin daha da dramatik ve insanı karamsarlığa sürükleyen tarafı, Aydınlık gazetemizdeki köşemizde yazdığımız iki daktilo sayfası kadar kısa olan, ama yukarda bahsettiğimiz fotoğrafların arkasında yatan kültürel gerçekleri açıklayıp, tahliller önerdiğimiz ve okuyanın hayatını zenginleştireceğini zannettiğimiz yazılara gösterilen ilgi, ya da ilgisizlik! En beğenerek yazdığımız ve defalarca okuduğumuz yazılarda bile, 3500 “arkadaş”tan sadece 15 tanesinin o meşhur “beğen” düğmesine basmış olması, sosyal bir probleme işaret etmekte bizce. Mesela, geçen hafta özene bezene yazdığımız ve kendi hayatımızın olduğu kadar, 12 Eylül dönemini yaşayan milyonlarca kişinin hatırasını da canlandıracağını düşündüğümüz, “Hayatın Anlamı” ile ilgili yazımızda, sadece “16” kişi okuduğuna dair tek işaret sayılacak olan “beğen” düğmesine dokunmak zahmetine girmiş.

Elbette bir eser yaratırken, bu tür rakamların o kadar da önemi olmaz. Bunu, geçen seneler içinde yaptığımız 5 CD, ve bir kitabın üretimindeki tecrübemiz ile de bilmekteyiz. Ama, insanlarımızın zahmet edip yazı ve kitap okumak konusunda, giderek endişe verecek bir duruma gelmiş olması, bu yazıdaki başlangıç noktamız. Dolayısı ile, buradaki telaşımız, bizim elli sene önce resimli romanlara, çizgi romanlara daldığımız gibi, bugünün insanının, kendisini sadece fotoğraf ve video ile sınırlandırmasına. Bu yazı ile ortaya atmaya çalıştığımız itiraz, TikTokların, İnstagramların, Facebookların; insanımızda zaten problematik seviyelerde olan kitap okuma “alışkansızlığını”, çok daha kötü seviyelere getiren bir rol oynuyor olması. Böyle giderse, yeniden Tom Miks, Teksas, Red Kit günlerine geri dönmemiz kaçınılmaz gibi. Halbuki geçen elli senede, bu okuma alışkanlığı konusunda, bir arpa boyu bari yol gitmiş olmamız gerekmiyor muydu?