02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Topçu Kışlası irticanın simgesidir -(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Hükümetin Taksim Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etme isteğini sadece AVM inşa ederek bazı yandaşlara rant sağlama çabası, halkın buna tepkisini de sadece yeşili korumak olarak görürsek, yaşananları yanlış değerlendirmiş oluruz.

Taksim Kışlası yakın tarihimizde yaşanmış iki olayın simgesidir.

Bunlardan ilki, bir gerici ayaklanması olan 31 Mart İsyanı’nda yobazlar bu kışladan çıkarak isyanı başlatmışlardır. Yani kışla irticanın simgesidir.

İkincisi ise İstanbul’un işgali sırasında Fransızlar’ın emrindeki Senegalli askerlerin kışlası olarak kullanılırken aynı zamanda, bağımsızlıktan yana olanlara da işkence hane olarak kullanılmasıdır.

Bu binanın yeniden yapılmak istenmesi, yenileşmeye ve Cumhuriyete karşı duyulan düşmanlığın dışa vurumudur. İşte halk buna izin vermeyeceğini göstermiştir.

Yeter artık!

Dokuz bin yıllık İstanbul tarihinin gün ışığına çıkartılmasını, “Çanak Çömlek” diye izah eden bir kafa yapısının, “Topçu Kışlası”nın yeniden yapımını istemesini sadece yeşil katliamı olarak görmek büyük bir yanlıştır.

Bu laik ve demokratik Cumhuriyete duyulan düşmanlığın simgeleştirilmesidir.

Gerek Tayyip Erdoğan ve gerekse AKP yetkilileri, her ağızlarını açtıklarında, devletin temel değeri olan laikliği hedef alan söylemlerde bulunmaktadırlar.

Başbakan laikliğe aykırı bir şekilde, bir yasanın getirilme nedenini “dini” gerekçelere dayandırırken, Bakanı da, laikliği de içinde barındıran Anayasa’nın ilk üç maddesine ellenebileceğini söyleyebilmiştir.

Tayyip Erdoğan iktidarının ilk gününden beri yapmak istediği, adım adım laik Cumhuriyetin izlerini silmekti; ama halk buna izin vermeyeceğini, “Yeter artık” diyerek ortaya koydu.

Yeşil elbette çok önemlidir, onun korunması çağdaş insanın görevidir.

AKP iktidarının yeşile düşmanlığı sadece Taksim Gezi Parkı’yla mı sınırlı?

Atatürk’ün devlete bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan “Saray Yavrusu” için kesilen ağaçlarda bir katliamdır.

Dayanışma haklarından olan “Çevre hakkı” üçüncü kuşak insan haklarındandır. Elbette ona sahip çıkacağız.

Üçüncü Köprüye Atatürk adını vermeyip, aslında toplumun en azından bir kısmının tepkisini çeken Yavuz Sultan Selim’in adının verilmesi de iç barışı sabote etmeye yöneliktir.

Bir taraftan Genç Cumhuriyet’in kendisini koruma refleksini görmezden gelip, buradan hareketle Atatürk ve onun en yakın çalışma arkadaşlarını katliamcılıkla suçlayacaksın, diğer taraftan da, Alevileri hunharca katlettiği söylenen bir padişahın adını üçüncü köprüye vereceksin.

Cumhuriyet düşmanları

Bu davranış Türkiye’yi gerer, ayrıştırır. Türkiye’de bir dönem denenmiş ama başarılı olunamamış gerginliklerin tekrar yaşanmasına neden olabilir.

Bunların yapılmasının sebebi, laik Cumhuriyete, onun kurucularına ve laik Cumhuriyetin baştan beri sadık destekçisi olan insanlara duyulan düşmanca duygulardır.

İktidarın bu fütursuzluğunun sebebi, dayatmalarına, zorlamalarına karşı ortaya çıkıp “Ey efendi kendine gel, yanlış yapıyorsun” diyebilecek güçlü bir muhalefetin olmamasıydı, ama milyonlar kendiliğinden sokaklara dökülerek güçlü bir halk muhalefetinin varlığını iktidara da, muhalefete de gösterdi.

AKP Milli Bayramları iptal ederek, katılmayarak, Cumhuriyete ve onun kurucularına duyduğu nefreti en sonunda da “iki sarhoşun yaptığı yasa diyerek” ortaya koyması üzerine, milyonlar sokaklarda “Atatürk’ün askerleriyiz” diye slagonlar atarak artık bunlara göz yummayacağını, her şeyin farkında olduğunu gösterdi.

AKP iktidarı bilerek ve isteyerek toplumun dikkatini başka noktalara çekerek, Cumhuriyetin temel değerlerini tahrip ederken, bir kısım yandaş yardakçı, gerçeği halkın gözünden saklayarak, olayları başka noktalara çekerek AKP iktidarına hizmet etmek için birbirleriyle yarışmakta ve Türkiye’nin ileri demokrasiye geçtiği yalanını söyleyebilmektedirler.

Türkiye’de demokrasi ileri falan değildir. Gelişmiş, ileri demokrasilerin en önemli göstergeleri, tüm özgürlüklerin teminatı olan, bağımsız yargı ve özgür basındır.

Bugün Türkiye’de ne özgür basından ve nede bağımsız yargıdan söz edebilmek mümkün değildir.

İktidarın tek hedefi vardır; o da laik demokratik Cumhuriyeti ortadan kaldırmak, tek adam istibdadını hayata geçirebilmektir.

Milyonlar buna izin vermeyeceğini, Bursa konuşmasının gereklerini yapmaya başlayarak göstermiştir.