Transeksüel dönüşüm ve nefret suçu
Geçen günlerde New York Moda Haftası’nda 10 yaşındaki “trans çocuk” Noella McMaher podyumda yürütüldü. Eşcinsel evlilik yapmış ebeveynlere sahipti. Erkek doğmuş ama söylendiğine göre daha 2 yaşındayken “Baba, ben kız gibi hissediyorum” demişti. Ama çocuk yetiştiren herkesin bildiği üzere, iki yaşındaki çocuklarda kavram gelişimi tamamlanmamıştır. En yakınında olan ve güvendiği kimseler “kendini zürafa gibi hissediyorsun değil mi?” diye sorsalar, ona da olumlu cevap alabilirler. Karşınızdaki bir bebedir çünkü. Kendisini kadın veya erkek olarak hissetmez. Nitekim Noella’nın o yaşında kendisini kız gibi hissettiğini söylemesine de gülüp geçmek gerekirdi. Cinsel kimliğini bulmasına daha yıllar vardı. Ama öyle olmamış. Ebeveynler, iki yaşındaki çocuğun “beyanını” yeterli görmüşler ve derhal “transeksüel dönüşüm sürecini” başlatmışlar. Haberde aynen böyle deniyor. Transeksüel dönüşüm süreci… Noella 4 yaşındayken “trans cinsiyet değiştirme tedavisine” başlatılmış. Dönüşüm süreci devam ediyormuş. Bir şeyin kanırta kanırta, zorlaya zorlaya yapılması illa zorbalıkla olmak zorunda değil. Psikolojik şiddet de bir baskıdır. Noella’nın ebeveynlerine güvendiği ve onları taklit ettiği açık. Ama çocuğun kendi cinsel mecrasını bulmasına izin verilmiyor. İki yaşında akıl baliğ kabul ediliyor ve ne olduğunu anlamadan cinsiyetini dönüştürmek için işlemler başlatılıyor. Bu süre boyunca ebeveynleri ve evine gelip giden insanlar tarafından tebrik ediliyor, hediyeler veriliyor, övülüyor, ne kadar doğru bir karar verdiği telkin ediliyor.
Noella örneğinde lgbt çevrelerinin başlıca itirazı şu olabilir mi: Heteroseksüel normlar üzerine kurulu toplumlarda ileride eşcinsel olacak bireylerin de kendi mecralarını bulmalarına izin verilmiyor. Erkek veya kadın olmaya şartlanıyorlar. Bu da aynı şey!
Lgbt nedir? Kamuoyunun bir kısmında bu konuda bir cehalet hüküm sürüyor. Lgbt hareketinin eşcinsel bireylerin uğradıkları haksızlıkların giderilmesi için çalıştığı zannediliyor. Oysa lgbt hareketi, teorik olarak kuir (queer) diye adlandırılan bir bakış açısına dayanıyor. Bu teorinin esasını biyolojik cinsiyetlerimize meydan okumak oluşturuyor. Bu nedenle Noella’nın cinsiyetinin alelacele “dönüştürülmesi” bir eşcinsellik hakkı oluyor. Kuir teorisine göre, kadınlık ve erkekliği “normal” diye tanımlayamaz, eşcinselliği normal-dışı, sapma diye tarif edemezsiniz. Doğuştan gelme erkek ve kadın yoktur. Ama insanlar kadın ve erkek olarak yetişmeye “zorlanmaktadır.” Bu durumda eşcinseller de evlat edinerek, kendi nüfuslarını çoğaltma hakkına sahiptirler. Lgbt hareketinin teorik temelinin sonucu olarak eşcinsel çiftlerin evlat edinme hakkı, trans çocuk imal etme hakkı olarak kullanılmaktadır. Noella buna bir örnek.
Lgbt çevreleri ve onların tuzlukçusu liberaller, kuir teorisinin çerçevesini bilmedikleri için meseleyi hala eşcinsellere yönelik baskı ve nefret ekseninden alıyorlar. Baskı ve nefretin varlığı gerçektir. Buna karşı mücadele etmek gerekir. Ama nasıl? Kültürel önyargılara karşı demokratikleşme mücadelesi mi vereceğiz yoksa biyolojik cinsiyeti inkâr mı edeceğiz?
Kuir teorisinin lgbt hareketinin mantığını kurduğunu iyi anlamak lazım. Eşcinselliğin hak ve hukuku üzerinden bir mücadelenin yetersiz olmakla kalmayıp, eşcinselleri heteroseksüeller karşısında tabi, onlardan hak isteyen ikincil bir konuma mahkum ettiği iddiası, kuir teorisinin özünü oluşturur. Mesele hak-hukuk meselesi değildir, mesele cinsiyet hiyerarşisinin yok edilmesidir. Lgbt hareketine göre, erkek ve kadınlığın normal olduğu iddiası üzerine kurulmuş bir cinsel politika sistemi ve cinsel yönelimler hiyerarşisi vardır. Eşcinsellik politik olarak aşağı itilmiştir. Daha da aşağıya itilmiş başka cinsel yönelimler de vardır: Fuhuş ve pedofili gibi… Aslında bunların hepsi meşru cinsel yönelimlerdir, aralarında daha makbul olan-olmayan ayrımı yoktur. Ama yapay bir biçimde hiyerarşik hale getirilmişlerdir. Lgbt hareketi, bu dayatılmış cinsel piramidi ortadan kaldırmayı amaçlar.
Lgbt’ye karşı her eleştiriyi “nefret suçu” diye damgalamaya kalkan tuzlukçu liberal demokratların kafasının basmadığı şey şu: “Cinsel olan politiktir” dediğinizde ve bir cinsel politikanın varlığını iddia ettiğinizde, meseleyi eşcinsel bireylerin uğradığı kişisel baskıların ötesine taşımış ve ideolojik mücadele alanına çıkmış olursunuz. İdeolojik olan iddialara başka ideolojik konumlardan yapılan itirazlara eleştiri denir, nefret suçu değil!