TRT ortak yapımı iki film
TRT ortak yapımı ve T.C Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmiş iki filmi, Derviş Zaim’in “Flaşbellek”i ile Maryna Er Gorbach’ın “Klondike”sini kısa süre arayla seyrettim. İki filmin de öyküsü bizi yakından ilgilendiren savaşların sürdüğü iki ülkeye, Suriye ve Ukrayna’da yaşananlara dair. En temel ortak nokta ise Zaim’in de Gorbach’ın da “TRT bakış açısına” sahip olması.
“Tabutta Rövaşata” (1996), “Filler ve Çimen” (2000), “Cenneti Beklerken” (2006), “Gölgeler ve Suretler” (2010), “Balık” (2014) gibi filmleriyle günümüz Türk sinemasının en verimli ve özgün yönetmenlerinden biri olan Derviş Zaim, boğazından yaralandığı için konuşma yetisini kaybetmiş, Esad rejimine bağlı bir subay olan Ahmed’in öyküsünü anlatıyor “Flaşbellek”te. Ahmed, geri hizmete çekilerek, öldürülmüş rejim muhaliflerinin cesetlerinin toplanıp “kalp krizinden öldü” gibi düzmece raporlarla kayıtlandığı morg-mezbaha benzeri yeni görev yerinde vicdanının sesini dinliyor ve rejimin işkencelerini dünyaya duyurmak için karısıyla beraber Türkiye’ye doğru harekete geçiyor. Esad’ın işkencecilerinin yapıp ettiklerini belgeleyen görüntülerin olduğu flaşbelleği kurtarmak amacıyla, yolda bir IŞİD grubuna esir düşmek gibi bin bir belayla ve savaşın dramını yansıtan pek çok olayla karşılaştıktan sonra insanlık görevini yerine getiriyor.
BEYAZ BARETLİ BİR FİLM
Tümüyle Arap oyuncuların yer aldığı “Flaşbellek”, Derviş Zaim’in önceki filmlerinin hiçbirine benzemeyen, başka bir yönetmenin elinden çıkmış izlenimi uyandıran bir çalışma. Usta yönetmen, “Flaşbellek”in “Arap ve İslam coğrafyası halklarını kendi ayakları üstünde duran, kaderi için karar alıp eyleme geçebilen tipler olarak” temsil ettiğini söylese de öyküsünü klasik iyi-kötü ayrımı üzerine kurmuş, Batı’da geçerli genel algının dışına çıkmamış, deyim yerindeyse günümüzün Arap ve İslam coğrafyasına dair büyük resmi göstermekten kaçınmış. Zaim gibi incelikli politik bakış açısıyla tanınmış bir yönetmenin Suriye’de olan bitenin nedenlerine ve sonuçlarına bakarken örneğin ABD ve işbirlikçilerinden hiç söz etmemesi, bölgede dalgalanan ABD bayraklarını görmemesi, “Katil Esad” söylemini tekrarlamakla yetinmesi doğrusu bana çok şaşırtıcı geldi. Sonuçta, ne yazık ki “beyaz baretli” bir film olmaktan kurtulamamış “Flaşbellek”.
ÖLÜMCÜL KARDEŞLİK
Maryna Er Gorbach’ın 41. İstanbul Film Festivali’nin ulusal yarışma birincisi seçilip Altın Lale kazanan filmi “Klondike”, ödülü hak eden estetik yetkinliği, sinematografik sağlamlığı, dikkat çekici oyunculuk performansları ve güncel konusuyla dikkat çeken bir yapım.
Eşi Mehmet Bahadır Er’le birlikte çektiği “No Ofsayt” (2009), “Sev Beni” (2013), “Omar ve Biz” (2019) gibi filmlerle tanıdığımız Ukraynalı yönetmen Gorbach, Ukrayna-Rusya sınırında yaşayan ve Rus yanlılarınca bombalanmış evini terk etmek istemeyen hamile bir kadının mücadelesine odaklanıyor “Klondike”de. Rusya’nın askeri operasyonu öncesinde Ukrayna’da çekilen ve 2014’te bölgede Malezya’ya ait bir yolcu uçağının düşürülmesine de odaklanan film, çarpıcı finaliyle bir tür “ölümcül kardeşlik” mesajı da iletiyor neticede ama “Flaşbellek”teki kötü adamlar gibi, bu kez tüm suçu Donbass’ta Rus yanlılarına ve özellikle de bölgeye taşınan Çeçenlere yüklemeyi tercih ediyor.
“Klondike” kendi içinde tutarlı, hedefine ulaşan, festivalde aldığı ödüle hiç şaşırmadığım bir film. Öte yandan, tüm dünya Ukrayna’da olan biteni tartışırken daha ikinci cümlede NATO’dan söz ediyorken, bu meselelere hiç girilmemesi dikkat çekici. Bir savaş ve doğurduğu acılar elbette ki en yakında yaşananlardan yola çıkılarak anlatılmalıdır ama kameranın arada bir “geniş açı” yapmasında, büyük resmi göstermesinde de yarar vardır.