Trump'ın salam taktiği işe yarayacak mı? Brzezinski'nin hayaleti Washington'da!
Dolar 5 liraya doğru gidiyor, ekonomik krizin düğmesine basıldı.
ABD-İsrail-Yunanistan ve GKRY, 26 Mart -5 Nisan arasında Doğu Akdeniz ve Ege’de Türkiye’ye karşı ortak tatbikat düzenledi.
İsrail, Suriye’yi vuruyor, Suudiler ise Yemen’i...
Lübnan ve Irak da hedefte.
Ama asıl hedef İran ve Türkiye.
ABD, Türkiye’yi ekonomik kriz tehdidiyle hizaya getirmek istiyor.
Rusya’nın payına da 8 Mayıs’ta Güney Kıbrıs’tan sonra 9 Mayıs Zafer günüde Moskova’da Putin ile kankito görüntüleri veren Netanyahu düşüyor.
Suriye’deki İran hedeflerine saldırılar sonrası Rusya’nın çekimser tutumu, İsrail’i karşısına almaktan çekingen pozisyonu dikkat çekici.
ABD’de yaşayan Rus kökenli analist Andrey Korybko, Rusya ile İsrail ilişkilerinin köklü ve derin olduğu iddiasında.
Rusya’nın İsrail’in “iknasıyla” İran’ın Suriye, Irak ve Lübnan’dan çekilmesi için onay verdiğini savunuyor Korybko.
Ben tam olarak böyle olduğunu düşünmüyorum ama yine de Korybko’nun savı tamamen boş da değil.
Trump’ın İran’a yönelik saldırgan tutumu, öncelikli olarak İran’ı, Türkiye, Rusya ve Çin’den soyutlamayı, ayırmayı hedefliyor.
Bunun için önce ekonomik, sonra da askeri tehdidi torbasından çıkarttı.
Batılı ancak Batı karşıtı araştırmacı analist yazar F. William Engdahl’in son yazısı, Trump’ın ne yapmaya çalıştığı hakkında iyi bir fikir verebilir.
BRZEZİNSKİ’NİN HAYALETİ
Engdahl, “Brzezinski’nin Hayaleti Washington’un Avrasya Siyasetini Belirliyor” başlıklı yazısı bence okunmaya değer.
ABD yakın tarihinin en önemli stratejistlerinden olan Zbigniew Brzezinski (1928 – 2017), 1997’de yayımlanan “Büyük Satranç Tahtası” isimli kitabında, ABD’nin soğuk savaş sonrası Avrasya’ya hakimiyet için yapması gereken en öncelikli işin, Rusya, Çin ve İran’ı birbirinden ayırmak olduğunu yazıyordu.
Brzezinski, ABD’nin SSCB’yi 1979’da Afganistan’da tuzağa düşürme manevrasının da mimarıydı.
1992’de ayrıca Baba Bush’un Savunma Bakanı olan Dick Cheney ile yardımcısı Paul Wolfowitz tarafından oluşturulan Savunma Planlama Rehberi- 1994-1999, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası ilk doktrini olarak kayıtlara geçti.
Wolfowitz Doktrini, SSCB’nin yerine gelecek hiçbir devlet ya da devletlerin, ABD çıkarlarını tehdit edecek güce ulaşmamasını, kritik kaynakları kontrol edecek hiçbir küresel gücün ortaya çıkmamasını garanti altına almaya dayalıydı.
İşte Trump, her ne kadar deli manyak ve tahmin edilemez gibi gözükse de, aslında Brzezinski ve Wolfowitz doktrinlerine uygun hareket ediyor.
Çin, Rusya, İran ve Türkiye’yi birbirlerinden ayırmak için hepsine ayrı ayrı operasyon düzenliyor.
Pentagon’un yeni Ulusal Savunma Strateji belgesi de Çin ve Rusya’nın Amerikan üstünlüğüne karşı en büyük potansiyel tehdit olduğunu belirtiyor.
Trump, onca karmaşa ve patırtının arka planında salam taktiği yürütüyor.
Corporate America denen derin devlet nüvesi Neocon mafyasının tehdidi de etkili oluyor.
ABD’nin İsrail ile birlikteki son hamlelerine bakılırsa bu çok net anlaşılır.
TRUMP’IN SALAM OPERASYONU
Suriye’deki kimyasal tertibi, ardından ABD ve İsrail’in füze saldırıları.
İran nükleer anlaşmasından tek taraflı çekilme.
Rusya’ya yaptırım ve tam saha ekonomik ticari pres.
Rus zenginlerine uygulanan yaptırımlar, sadece Avrupa değil, Çin bankalarını bile etkiliyor.
Çin ile gümrükler üzerinden başlatılan ticaret ve kur savaşı, Xi Jinping’in devasa “2025 High Tech China” ile Kuşak ve Yol projelerini hedef alıyor.
Çin Telekom firması ZTE ile Huawei’ye özel yaptırımlar başladı bile.
İran’ın boğazını sıkacak yeni yaptırımlar ise en büyük petrol alıcısı Çin’i de etkiliyor.
Tabii Avrupa ülkelerini de.
Özellikle Fransa ve Almanya İran ile büyük işler yapıyor, çok kazanıyor.
Sadece Airbus’ın milyarlarca dolarlık uçak satış anlaşmaları var.
İran’a yaptırımların bir diğer hedefi de İran içindeki Hamaney, Ruhani ve Devrim Muhafızları arasında çelişkileri derinleştirmek.
Salam dilimlerini de bölmek var yani ayrıca.
İran’ın Rusya ilişkilerini İsrail üzerinden bölmek de gündemde.
İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerine saldırı sonrası, Netanyahu’nun 9 Mayıs Zafer günü Moskova’daki görüntüleri Tahran’da hoşnutsuzluk yaratmıştır kesin.
İngiltere de bu noktada devrede, Türkiye’ye bir Kıbrıs ve Suriye kancası da, sıcak para arayışındaki Erdoğan’ın Londra ziyaretinde atıldı.
Son Kudüs provokasyonu da benzer şekilde Rusya, İran ve Türkiye’nin arasını açabilir.
Dikkat ederseniz son krizler ardı ardına, Rusya, İran ve Türkiye’de yaşanıyor.
Seçim arifesindeki Türkiye de, iktidarın sıcak paracı kırılgan ekonomisinin kurbanı olmanın yanı sıra, ABD kaynaklı bir yaptırım tehdidi altında.
Avrupa da Çin, Rusya ve İran ilişkileri yüzünden hedefte.
Astana fotoğrafı, Şanghay İşbirliği Örgütü, Kuşak ve Yol sabote edilmeye çalışılıyor.
UZAKLAŞMAK YERİNE BİRBİRİNE YAKLAŞIYORLAR
Engdahl, yazısının sonunda şu tespiti yapıyor: “ABD’nin Rusya, Çin ve İran’a açtığı üç cepheli savaş, ironik olarak bu üç büyük gücün stratejik güdülenmeyle birbirlerine daha da yakınlaşmasına yol açıyor. Çin İran’ın en büyük petrol müşterisi, İran da Rusya’nın en büyük silah ve nükleer teknoloji alıcısı. Bu ülkelerin hayatta kalmak için birbirlerine daha sıkı sarılmaktan başka çareleri kalmıyor. Aralarında ne kadar güvensizlik ve çelişki olsa da Trump’ın salam stratejisi onları birbirinden ayırmaktan daha çok birbirine itiyor”.
Bu üç ülkeye Türkiye, Almanya ve Fransa’yı da ekleyebiliriz.
Almanya’da yayımlanan Der Spiegel Dergisi’nin kapağı, Trump’a en net yanıtı ortaya koyuyor.
Geçen hafta Putin ile de görüşen Merkel, Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilme kararını sert sözlerle eleştirmişti.
Trump’ın salam taktiği artık pek işe yarayacak gibi görünmüyor.
Ne salam o kadar yumuşak, ne de Trump’ın bıçağı eskisi kadar keskin.