28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türban Allah'ın emri değil!

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

İmam-hatip okulu mezunu olan ve dolayısıyla Arapça bilmeyen R. T. Erdoğan, AKP il başkanlarının Kuşadası'nda yapılan toplantısında, "Başörtüsü nasıl siyasi simge olabilir? Başörtüsü bizim dinimizin gereklerinden birisidir; fakat cehalet çok kötü bir şey. Dinimizin böyle bir emrinin olduğunu bilmeyecek kadar cahiller" diye konuşmuş.

Ben Kuran'ın mevcut Türkçe tercümeleri ile Fransızca ve İngilizce çevirilerini okudum. Allah'ın, dolayısıyla İslam dininin, türbanı, başörtüsünü zorunlu kılan herhangi bir emri yok. Arap din felsefecilerine de sordum, onlar da yok dediler.

***

Kuran'da türbanı zorunlu kılan herhangi bir ayet bulunmamasına karşın, R. T. Erdoğan türünden din adamları, ekonomik, hukuki ve cinsel nedenlerle, uyduruk tefsir ve yorumlarla kadınların başını örtmesinin Allah'ın emri olduğu görüşünü savunmuşlardır. Savunmalarının dayanağı olan Nûr Suresi'nin 31. ayetinde R. T. Erdoğan'ın iddia ettiği hüküm bulunmamaktadır. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün çevirisini okuyalım:

"Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/ziynetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar."

Söz konusu ayeti R. T. Erdoğan'ın iddiasını fos çıkarmak için aktarmadım. Laik bir cumhuriyette bunun tartışması bile uygunsuzdur, yapılmaz. Yapılacak olursa, türbanlanan hâcce milletvekillerinin, dinsel açıdan, TBMM Genel Kurul salonunda iki erkek milletvekilinin arasında oturamayacağını söylerim. Söylemem, çünkü bu işlere din karışmaz. Çünkü, laik bir cumhuriyette herhangi bir dinin hükmü geçmez. Bu nedenle TBMM'de de sadece Anayasa ve yasaların, yönetmelik ve içtüzüğün hükmü egemendir:

***

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 68. maddesinde siyasal partilerin demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı işler yapamayacağı yazar. Bu nedenle Başbakan Erdoğan "Başörtüsü bizim dinimizin gereklerinden birisidir" sözü ile anayasal bir suç işlemiştir.

Başbakan Erdoğan, Siyasal Partiler Yasası'na göre de suç işlemektedir:

Madde 87 - Siyasi partiler, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kullanamazlar.

***

Laik bir cumhuriyette kadınların resmi kamusal alanda (devlet dairelerinde, okullarda) türban takmasının dinsel özgürlük olduğunu tartışmak, sadece gevezelik yapmaktır. Çünkü türban, cumhuriyetin eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bu gerçek ve doğruları bilen bir insan olarak, parti genel başkanlarının, yöneticilerinin, milletvekillerinin türban savunan görüşlerini duydukça, okudukça, içinde debelendikleri anayasal ve yasal cehalet ve ihanet karşısında dehşete düştüm. Bu insanlar, milletvekillerinin göreve başlarken Anayasa'nın 81. maddesine göre ettikleri yemine ihanet etmektedirler.

'Başörtüsünü diyalogla çözelim'

MHP Genel Başkanı türban konusunda yazılı açıklama yaparak şunları söylemiş:

"TBMM'ye başörtüsüyle gelmek isteyen kadın milletvekillerine peşin ve önyargıyla tavır alınması, hele ki, meclis'in hukukuna sahip çıkılacağının iddia edilerek gerekçe oluşturmaya çalışılması tam bir ahmaklık ve gerilim yanlısı politikacı acizliğidir. Başörtüsü meselesi mutabakat ve anlayışla, hoşgörü ve diyalogla çözülüp bitirilmesi gerekir. Eskide kalan tartışmalar kimseye bir şey kazandırmaz." (Hürriyet, 31.10.2013, s.19)

Kim ahmak; Anayasa ve Siyasal Partiler Yasası'ndan habersiz parti genel başkanı mı yoksa laik cumhuriyeti savunan yurtseverler mi? MHP Genel Başkanı anayasa ve yasayı mutabakat ve anlayışla, hoşgörü ve diyalogla çiğneyelim diyor. Başbakan gibi o da suç işliyor. Başbakan gibi o da bir gün yargı karşısında hesap vermek zorunda kalacaktır.

'Türkiye, 1999'daki Türkiye değil artık'

AKP'nin laik cumhuriyet karşıtlığı tescilli, temizlik ve kadın giyimi konusunda uzman genel başkan yardımcısı Hüseyin Çelik de hukukî cehaletiyle böbürleniyor:

"Bugün bu toplumun hanımlarından yarısından fazlası başörtülüdür. Onların tercihlerinin TBMM'ye yansıması kimi niye rahatsız etsin? Kamuda çalışabilir, üniversiteye de gidebilir, başı açık olanın tercihi de bizim için son derece saygıdeğerdir. Ona müdahale edildiği zaman biz bunu da namus meselesi yaparız, başı açık olan hanıma hiç kimse müdahale edemez... Ama 1999'daki gibi tavırları olursa, kusura bakmasınlar ne Türkiye 1999'un Türkiyesidir ne de TBMM 1999'daki TBMM'dir." (Cumhuriyet, 31.10.2013)

Hüseyin Çelik, "Biz artık çoğunluktayız, adamı döveriz!" demek istiyor.

Hüseyin Çelik, "Bugün bu toplumun hanımlarından yarısından fazlası başörtülüdür. Onların tercihlerinin TBMM'ye yansıması niye rahatsız etsin?" diye soruyor. Anayasa ve Siyasal Partiler Yasası rahatsız oluyor. Anayasa ve yasa, TBMM'ye girmeyen türbanlı kadınlara gözünün üzerinde kaşın var mı diyor?

Türbanlı kadınların kamuda çalışması, üniversiteye girmesi de anayasa ve yasaya aykırı. AKP anayasayı ve yasaları çiğnediği, Anayasa Mahkemesi'nin 2008 kararını yok saydığı, Danıştay kararlarını umursamadığı, AİHM'nin (İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi) türban konusunda verdiği kararı yok saydığı için, türban resmi kamusal alana girdi.

***

İlkokul düzeyindeki tanımına göre laiklik devlet ile dinin kırmızı çizgi ile ayrılmasıdır. TBMM, devlet daireleri, okullar, üniversiteler vb., dinin değil devletin unsurlarıdır. Bu nedenlerle buralarda dini inanç ve simgeler temsil edilemez. Özel yasası olan Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları (cami hariç) da aralarında olmak üzere, devletten maaş alan herkes devletin parçasıdır. İşyerlerinde türban taşıyamazlar, türbanı savunamazlar. Suçtur!!!!!!!!!!!!!!