Turgut Uyar 90 yaşında
Turgut Uyar, çağdaş şiirin gereksiz bir yük ve hamallık olarak gördüğü büyük geleneği moderne açar. Bu çaba, divan şiirini çağdaşla buluşturma çabalarına, Yahya Kemal ve Nâzım’dan getirilmiş görkemli bir katkıdır
Kitaplık dergisi, çağdaş Türk şiirinin ve Türkçenin usta şairi Turgut Uyar’ı 90. yaşında çok yönlü yazı ve değerlendirmelerle kapsamlı biçimde ele alıyor. Şiirimize İkinci Yeni renk ve tatlarını getiren Cemal Süreya’nın yanı sıra, “Öteyi Beriyi Omuzluyorum” şiiriyle taşkın kent duyarlığının anlatımında hikâye kurgusuna dayalı şaşırtıcı ve yoğun bir imgesel söylem başlatan Uyar, “Geyikli Gece” şiirinde yenilikçi deneysel tutumunu doruğa vardırır. 1950’lerde kapitalizmin çarpık gelişmesiyle uç veren modern bireyleşmeyi özgün ayrıntılarda yakalayarak etkili bir dil kuran şair, yeni yaşam koşullarında çıkmaza düşerek bunalan bireyin kendine kapanma ve toplumdan kaçış yönelimini, “Durma kendini hatırlat” ya da “Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum” gibi son derece çıplak dizelerle verir
ÇAĞDAŞ ŞİİRİN BÜYÜK GİRİŞİMCİSİ
1956’da Oktay Rifat, şiirdeki gelişmeyi derinden duyumsayarak Perçemli Sokak’ta bir de bildiri yayımlayıp Garip’ten uzaklaşmayı, yenilikçi şiire bütünlüklü bir somutlaşma örneklemeyi denediyse de, Süreya’nın Üvercinka’sının ardından Uyar, “Dünyanın En Güzel Arabistanı”nda topladığı şiirleriyle İkinci Yeni’ye içerik ve biçim yönünden çok geniş ufuklar çizer (1959). Nitekim Cemal Süreya, “Turgut Uyar özellikle son yıllarda büyük bir şiirin ortasını yazıyor” demekten kendini alamaz, Türk şiirinde bu kitabıyla Uyar’ın “büyük bir girişim” yaptığını vurgular; ölümünün ardından verdiği demeçte ise Uyar’ı, “Nâzım’dan sonraki en büyük kaybımız” olarak değerlendirir. Gerçekten de 27 Mayıs Devrimi sonrasındaki toplumsal açılım ve düşünsel özgürlük döneminde Turgut Uyar, İkinci Yeni deneyimi içinde oluşturduğu birikimi, İkinci Yeni’ye bu kez içerikte ve söylemde toplumsal atılım işlevi kazandırma çabasıyla zenginleştirir: “Artık kat’iyen biliyoruz; / Halk adına dökülen kan / Sapı güldalı güzelliğinde bir bıçaktır.”
DİVANI YENİYE AÇMAK
Şiirini her döneminde yeni söylemlere taşımayı şiir çabasının en büyük tutkusu olarak aralıksız sürdürüşü ve hiçbir ustalıkla yetinmeyişiyle belirginleşen Turgut Uyar, Divan’da ise (1970), çağdaş şiirin gereksiz bir yük ve hamallık olarak gördüğü büyük geleneği moderne açar. Bu çaba, divan şiirini çağdaşla buluşturma çabalarına, Yahya Kemal ve Nâzım’dan getirilmiş görkemli bir katkıdır. Kemal Tahir, bu katkıyı ayakta alkışlayacaktır: “Türk şiirine yeni ve ileri alanlar açacak şairlerimiz, divan edebiyatımızla, tekke edebiyatımızla, halk edebiyatımızla, Batılaşmacılarımızın getirdiği yeni edebiyatımızla, Nâzım Hikmet’in önderlik ettiği sosyalist edebiyatımızla hesaplaşmak, bunların temel kanunlarını, yani tarih içinde toplumla ilintilerini bulmak, yerlilerini yabancılarından ayırmak zorundadır. Turgut Uyar, Divan kitabıyla böyle yaman bir çalışmaya yönelmiştir. İşin gücünü seçmiştir. İşin gücünü seçmek ancak soylu sanatçıların harcıdır.”
Kemal Tahir, “Çağrılmış’a” şiirini de okumayı önerir.
Öyleyse birlikte okuyalım:
ÇAĞRILMIŞ’A
Gökyokuş solan penceresi çağrılmış
ölmüş ölünce ölü annesi çağrılmış
Öyle ki bir kırgın çocuk gibi Konyalı
bayramlara hep bayram ertesi çağrılmış
Konyalı bir çocuk gibi Konyalı bir
ergen gibi Konyalı bir adam
Konyalı bir kocamış gibi kırda
Kendisi konmuş kırda gölgesi çağrılmış
gölgesi donuk sönük denize uzak
sanki babası bırakılmış eniştesi çağrılmış
ey solak hendese büyük yılkı
hazırlan çünkü artık kendisi çağrılmış