23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk basınından izlenimler: Uğur Mumcu (1942-1993)

Hayati Asılyazıcı

Hayati Asılyazıcı

Eski Yazar

A+ A-

24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giden Uğur Mumcu, en önemli Türk araştırmacı gazeteci ve yazarlarımızdandır.

Onunla olan anılarıma geçmeden önce kısaca yaşamından söz etmek istiyorum.

İlkokulu Ankara Devrim İlkokulu’nda ve ortaokulu Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’nde okuyan Mumcu, 1961’de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965’te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. 1963’te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanı olarak çalıştı.

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı “ordu uyanık olmalı” sözleriyle, “orduya hakaret etmek” ve “sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak” suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi’nde bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı yedi yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı’nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla “sakıncalı piyade eri” olarak tamamladı.

Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile evlendi. Bu evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur. Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM’ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmüştür.

Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı “Devrim” gazetesinde ilk siyasi yazıları yayınlandı. 12 mart 1971’de bu gazete kapatıldı. Onun kapatılmasından sonra Kemal Bisalman’la haftalık siyasi “Ortam” dergisini çıkardık. Yayınımız sıkı yönetim altında devam etti.

UĞUR MUMCU İLE TANIŞMAMIZ

Uğur Mumcu ile tanışmamız çok önemli bir olayla başladı. Ben Ortam Dergisinin yayın yönetmenliğini yaparken bir gün Uğur Mumcu bana el yazısıyla yazdığı bir yazı gönderdi. Bu yazıyla Mahir Kaynak ın mit ajanı olduğunu açıklıyordu. Solcular kanadında bu haber bomba gibi patladı. Mahir Kaynak Albay rütbesiyle ünlü solcuların arasına katılıp onların konuşmalarını kayda almıştı.

Böyle başlayan tanışmamız “Sakıncalı Piyade” adlı oyunu hakkında yazdığım yazı dolayısıyle sık sık görüşmeye ve dostluğa dönüştü. “Sakıncalı Piyade” 700 kez kapalı gişe oynandı. O arada Uğur Mumcu’nun da yazdığı Ortam dergisinin tirajı 60 bini aşmıştı. Bu bir rekordu. Göze fazla batmaya başlamıştık. Sonuçta sıkı yönetim dergimizi sakıncalı buldu ve kapattı. Basılan 60 bin adet dergi dağıtım için kamyonlara yüklenirken indirildi ve imha edildi.

Hakkımda Genel Yayın Yönetmeni olduğum için hem kendi yazılarım, hem de başkalarının yazıları nedeniyle çok sayıda dava açıldı.

Ama biz yılmadık ve boş durmadık. Günlük bir gazete olarak “Yeni Ortam”ı çıkarmaya başladık. Uğur Mumcu bu gazetenin çok okunan köşe yazarı oldu. Mustafa Ekmekçi, Erol Toy, Ali Sirmen ve o dönem Cumhuriyet’ten ayrılmak zorunda kalan diğerleri de geldiler ve bize katıldılar.

1975 de Nadir Nadi’nin tekrar Cumhuriyet Gazetesinin başına geçmesi ile birlikte bazı Cumhuriyet yazarları ve Uğur Mumcu tekrar gazeteye döndüler. Uğur Mumcu 1977’den itibaren yalnızca Cumhuriyet te yazmaya başladı ve ölümüne dek orada kaldı.

SON GÖRÜŞME

1950’de Demokrat Parti iktidara gelirken seçim öncesi özellikle Adnan Menderes Said- i Kürdi’den açık destek aldı. Şeriat ve tarikat yakınlaşması ülkede yeniden gündeme geldi. İsmet İnönü mecliste yaptığı uzun konuşmasında bu konuyu sertçe eleştirdi. Bu yöndeki gelişmeler DP iktidarı süresince 1960 devrimine kadar devam etti. Cumhuriyet gazetesinde Uğur Mumcu tarikat, şeriat konusunu araştırmacı gazeteci olarak yeniden gündeme getirerek yıllarca yazdı ve yayınladığı kitaplarda bu konuyu ısrarla işledi.

Ölümünden bir süre önce Almanya’dan döndüğünde Babıali’de karşılaştık ve ayak üstü konuştuk. Ankara’ya gitmek için hava alanına gidecekti. Almanya’dan kısaca söz etti. Sonra ayrılırken James Bond evrak çantasını göstererek yakında önemli şeyler açıklayacağını söyledi.

Onu son görüşüm oldu bu. Kısa bir süre sonra o hain suikaste uğradığının haberini aldık. Onun ne kadar önemli bir kayıp olduğunu bilen birisi olmak acımı daha da arttırıyor. Onu sevgi ve saygıyla anıyorum.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994’te “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı” adında bir vakıf kurulmuştur.

Doğan ağabeyi, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu’nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı ‘Kardeşim Uğur Mumcu’ adıyla bir kitapta toplanmıştır.