A+
A-
Türk basınının hafızası
Yayınlanma:
Güncellenme:
Bağlantıyı Kopyala
Cumhuriyet, taşrada geçirdiğim lise yıllarında, her zaman ilgiyle okuduğum gazetelerden biri olmuştur. Nadir Nadi'nin başyazarı olduğu gazetede; Muhsin Ertuğrul, Adnan Adıvar ve Mustafa Şekip Tunç gibi dönemin en önemli yazarları, okurları ile buluşuyordu. Ama yazıları ile ilgimi en çok Hıfzı Topuz çekiyordu. Okul yıllarımda gazeteciliğe çok özenir ve yerel bir gazetede günlük yazılar yazardım. Topuz, hem gazeteci olma hayallerime, hem de kültür sanat alanında yazdığı yazılarla, kendimi geliştirebilme konusunda büyük bir katkı sağlıyordu. Lisenin son yılında 'Sıra' adlı bir sanat gazetesi çıkartıyordum. Kaleme aldığım eleştiri yazılarımda, usta gazeteciden esinlendiğimi söylemek isterim. Topuz'un yazılarındaki güncel içerik ve kültür düzeyi ilgimi çekiyordu.
Üniversite için İstanbul'a geldiğim ilk yıllarımda, gazeteci ve yazar olma düşüncesi beni rahat bırakmıyordu. Cumhuriyetçi bir iş adamı ve aynı zamanda babamın kuzeni olan Hilmi Günbeyaz, yazı yazabilecek düzeyde olduğumu fark etti. Bir gün Hıfzı Topuz'la benim hakkımda konuştuğunu ve Topuz'unda Galatasaray Lisesi ve Cumhuriyet gazetesinden yakın arkadaşı olan Şahap Balcıoğlu'na beni önerdiğini söyledi. Şahap Balcıoğlu ile ilk görüşmemizde, bir sanat yazısı yazmamı istedi ve konu seçimini bana bıraktı. Yazıyı tamamlayarak teslim ettim. Balcıoğlu yazımı, 'Kim Dergisi'nin kurucuları arasında yer alan ve genel yayın yönetmenliğini yürüten Orhan Birgit'e ulaştırmış. Birgit ile yaptığımız ilk görüşmede, yazımı okuduğunu ve birlikte çalışabileceğimizi söyledi.
KİM DERGİSİ VE İLK YAZI
Çalışmaya başladığım ilk hafta, TBMM'nin yeni binasına konulması planlanan tablolardan birini, DP milletvekilleri anlamadan eleştirmişlerdi. Ayrıntılı bir yazı yazdım. Yazı dergide yayımlanmakla kalmadı, derginin künyesinde 'Kültür Sanat' bölümünde adım yazıldı. Hıfzı Topuz ile başlayan süreç, sonunda 'Kim Dergisi'nin bir parçası olmama neden oldu. Kapandığı yıla kadar yazı işleri müdürlüğü dahil her türlü görevde bulundum. Hayallerimin gerçeğe dönüşmesine olanak sağlayan Hıfzı Topuz'a teşekkür ediyorum.
Topuz, bir kültür insanı, bir yazar ve gazeteci olarak, gazetecilik mesleğine girişimde unutulmaz bir dönüm noktasıdır. Aynı zamanda bir hukuk insanı olan usta kalem, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)'nün Türkiye temsilcisi olarak, Paris’te Unesco Genel Merkezi’nde 'Özgür Haber Dolaşımı Şefi' olarak uzun yıllar görev aldı (1959-1983).
NAZIM HİKMET ROMANI
Deneyimli gazeteci, yazarlık yaşamı boyunca 19 inceleme-araştırma, 16 roman, 13 anı ve 1 öykü kitabı olmak üzere yaklaşık 50 çalışma ortaya koyarak önemli bir üretimde bulunmuştur. Bu çalışmalar arasında, Nazım Hikmet'in yaşamını ve sanatını kaleme aldığı 'Hava Kurşun Gibi Ağır' adlı romanı ile benzersiz bir çalışma ortaya koyduğunu söylemeliyim. Tevfik Fikret'i anlattığı 'Elbet Sabah Olacaktır', Namık Kemal'i anlattığı 'Vatanı Sattık Bir Pula' ve Neyzen Tevfik'i anlattığı 'Çılgın ve Özgür' adlı romanlarında kullandığı kendine has anlatım dili çok başarılı. Hıfzı Topuz, kitapları ile uzun ve başarılı bir şekilde sürdüdüğü UNESCO temsilciliğini taçlandırdığını düşünüyorum. Bu yazımda kısaca değindiğim usta yazarımızı bir başka yazımda daha ayrıntılı olarak üzerinde durmak istiyorum. Duayen yazarımıza saygı ve sevgilerimle.