Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz!
Namus, şeref ve haysiyetine düşkün bir millet tecavüze uğradığında bir saniye bile düşünmez! Akıl, güç dengesi, sağduyu demez... Fayda, mahzura bakmaz... Hesap kitap yapmaz! Sonucu aklına bile getirmez! Taşla, sopayla, süngüyle, yumrukla, elinde ne varsa onunla düşmanın boğazına sarılır... İşte Türk milleti böyle bir millettir. Dünyada eşi benzeri yoktur... Ordusu dağıtılmışken, Türk’üyle, Kürt’üyle, çıplak ayakla yedi düvelin karşısına dikilmiştir...
DÜNYANIN ESİN KAYNAĞI TÜRKLERDr. Muhammed İkbal (1877-1938) Pakistan tarihinde iz bırakan ünlü bir düşünce insanı ve aynı zamanda dev bir şairdir. Atatürk ve Türk milletinin dünyanın mazlum ulusları için nasıl büyük bir ilham kaynağı olduğunu muhteşem mısralarında anlatır...Başlangıçta küçük bir kıvılcım idik!Bize bir bakış attı güneş olduk, ayağa kalktık...Atınızı şaha kaldırın, bırakın istediği yere gitsin dedi! Biz, hesap kitap yaptığımızı sanarak, defalarca yenilmiştik!
OSMANLI, TÜRK’Ü NASIL GÖRDÜ?Padişah’ın kulu olan Türkler, barışta toprağı ekip biçerek, hayvancılık yaparak imparatorluğu besliyor, savaşta da herkesin yerine kan dökerek imparatorluğu yaşatıyordu. Buna rağmen hor görülüyor, aşağılanıyor, Türklük, kabalık ve aptallık belirtisi oluyordu! Hatta onlara, Etrak-ı biidrak (akıl yoksunu Türkler), Etrak-ı Napak (pis Türkler), Etrak-ı Mütegallibe (zorba Türkler), Etrak-ı Harici (isyancı/dinsiz Türkler) deniyordu. Osmanlı devletinde Türklük utanç duyulacak bir kimlik olarak kabul ediliyordu. Fransa’da 1802 yılında görev yapmakta olan Osmanlı Büyükelçisi Halet Efendi, aldığı bir davetiyede “isminin Türk olarak yazılması nedeniyle kendisini aşağılanmış” hissetmişti... Hiç utanıp sıkılmadan bu hissiyatını resmi bir yazı ile Fransız makamlarına bildirmişti!
TÜRK MİLLİYETÇİSİ KİMDİR?Gelmiş geçmiş en büyük Türk milliyetçisi, hiç şüphe yok ki Atatürk’tür. Göktürk devletinden sonra tarihte ilk kez ismi Türk olan bir ülkeyi bu büyük millete armağan etmiş, Türk’ü kurduğu devletin asli unsuru yapmıştır... “Hayattaki en büyük servetim, Türk olarak doğmaktır!” diyecek kadar Türk’e âşıktır. Atatürk’ün Türk tarifi bir destandır; bir coşku selidir; olağanüstü bir ruh zenginliğidir:Bu sahne en aşağı 7000 senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı... Çocuk tabiatın çocuğu oldu! Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu! Türk budur... Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir...
TÜRK MİLLETİ NE ANLAM İFADE EDER?Hiçbir uygarlık durup dururken yeşermez; hepsi önceki medeniyetlerden öğeler alarak yükselir. Dünyaca ünlü Alman tarihçi ve arkeolog Hugo Winckler (1863-1913) bu konuyu özlü olarak ifade eder: “Kültür yaratmış milletler ırk bakımından asla saf değildir, aksine kültür, karışım sonunda ortaya çıkar!”Binlerce yıllık süreçlerde, Anadolu’daki her uygarlık diğerlerine çok önemli katkılarda bulunmuş ve Türk kimliği oluşmuştur. Anadolu’da ortaya çıkan ve şekillenen bu kimlik tarihsel ve siyasidir. Ülkede Türkçe konuşulduğu için baskın öğe, ırki geçmişe dayanmayan ve birleştirici bir unsur olarak çimento görevi yapan Türklüktür.Atatürk hiçbir zaman Türk milletini bir ırkın dar sınırları içine hapsetmedi! Anadolu’daki gelmiş geçmiş bütün uygarlıkları sahiplendi... Eti, Sümer, Hitit araştırmaları boşuna yapılmadı! Türk milletini siyasi bir kavram olarak tarif etti: “Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Böylece ortaya tarihi, siyasi ve birleştirici bir millet tanımı çıktı. Bu millet anlayışını pekiştirmek için dâhiyane bir slogan buldu: “Ne mutlu Türküm diyene!”Aslında aynı süreçler İngiliz, Fransız, Alman, Rus ve diğer uygarlık yaratan milletler için de geçerlidir. Örneğin, çok sayıda etnik grup varken Fransız milleti “Frenk”ler üzerinden şekillenmiştir...
TÜRK MİLLETİ BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR!Bilimsel, antropolojik, sosyolojik, tarihi gerçekler ortadayken Türk milletini etnik ve ırki temellere dayanarak tarif etmek hayattan ve gerçeklerden kopmak anlamına gelmektedir! Tabii ki köklerimiz Orta Asya’dadır. Güzel dilimizin kaynağı da ata topraklarıdır. Bundan da gurur duyuyoruz... Ama o dönemlerde bile Türklük siyasi ve birleştirici bir kavramdı. Orhun Yazıtları’na dikkatle baktığımızda şunu görürüz. Bilge Kağan açıkça, “çeşitli boyları Türk milleti içinde birleştirdiğini!” ifade ediyor...Köklerimize hak ettiği saygıyı göstermeliyiz! Ama aynı zamanda tarihsel, siyasal ve kültürel süreçleri ve bu yöndeki gerçeklikleri de göz ardı edemeyiz! Uygarlık yaratan diğer tüm büyük uluslarda olduğu gibi Türk milleti de onlarca medeniyetin karışımından doğmuş siyasi bir sonuçtur. Görkemi, manevi zenginliği, gücü, çekiciliği buradan kaynaklanmaktadır...T.C. kimliği taşıyan her yurttaşımız, etnik kökeni ne olursa olsun bu büyük milletin asli ve saygın bir üyesidir... Türk milletini bir araya getiren birleştirici ve bağlayıcı unsur Atatürk milliyetçiliğidir! Bu da Türk milletinin refah, mutluluk ve huzuru için karşılık beklemeden fedakârca çalışmak anlamına gelmektedir... Cephelerde Osmanlı ordusu için çarpışan ve Türk dilinin gelişimine unutulmaz hizmetler veren Agop Martayan Dilaçar da, Yunan tehdidi nedeniyle başkenti Kayseri’ye taşımak isteyenlere, “Efendiler, biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa dövüşerek ölmeye mi?” diyen Dersim milletvekili Diyap (Yıldırım) Ağa da birer anıt Türk milliyetçisidir...Milliyetçilik hiç kimsenin ve hiçbir grubun tekelinde değildir! Ne yani! Kendinizi Atatürk’ten daha mı milliyetçi görüyorsunuz? Kargalar bile güler! Şoven, ırkçı, radikal, kafatasçı, etnik ve ırk temelli yaklaşımlar bu ülkeye yapılan en büyük kötülüktür! Zaten bu tür girişimlerin kökü dışarıdadır!Türk ve Kürt, genetik bilgileri taşıyan DNA’nın çift sarmalı gibi birbiriyle bütünleşmiştir! Etle tırnak gibi kaynaştığımız Kürt kökenli Türk vatandaşlarımızla birlikte omuz omuza emperyalist çetelerin maşası olan eli kanlı PKK teröristlerine karşı milletçe topyekûn bir mücadele veriyoruz... Hiçbir güç Türk’le Kürt’ü birbirinden ayıramaz! Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz...