27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk eğitim sisteminde köklü değişiklik zorunludur

Hakkı Keskin

Hakkı Keskin

Eski Yazar

A+ A-

72 ülkede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında, üç yılda bir yapılan 2015 PISA (Uluslararası eğitim değerlendirme testi) sonuçları, ne yazık ki Türkiye eğitim sistemindeki sefaleti belgeliyor. Türkiye 72 ülke arasında 2003 yılına göre daha da gerileyerek, fen bilim alanında 53, okuma becerilerinde 51, matematikte ise 50. sırada yer alabilmiştir. Üst dü- zeyde beceri gösterme oranı ortalaması yüzde 15,3 iken, bu oran Türkiye’de geçmişte yüzde onlardan gerileyerek 2015’ de 1,6 ya düşmüştür.

Aralık 2015 PISA sınavı sonuçlarına göre, 15 yaş gurubundaki 6000 Türk öğrencinin çoğunluğu, okuduğunu anlayamıyor, ya da yanlış anlıyor. Okuduğunu anlayamayan öğrencilerin tabii ki doğru yanıt vermeleri de beklenemez. “Bu çocuklar ile ileride yaratıcı düşünce üreten, yeni buluşlar yapan iyi mühendis, doktor, avukat, sosyal bilimci, çıkaramayacağız demektir. Bu profille bizim ileride bilim ve teknoloji yapamayacağımız görülüyor” diyor PISA sonuçlarını değerlendiren Çukurova Üniversitesinden Prof. İbrahim Ortaş.

EZBERE DAYALI SİSTEM İVEDİ OLARAK DEĞİŞMELİ

Türkiye’deki eğitim sisteminin temel sorunu, ezbere dayalı, sebepleri, nedenleri, niçinleri araştırmayan, soru sormayı öğretmediği gibi neredeyse suç sayan bir öğretim anlayışıdır. Bunu ben kendim yaşayarak gördüm. Erzincan lisesi Edebiyat bölümünden 1964 yılında iftiharla mezun oldum. Bu dönemde Erzincan lisesi Türkiye’nin sayılı iyi liselerinden biriydi. Üniversite öğrenimim için Almanya’ya gittim. Lise diplomamız Almanya’da denk sayılmadığından, lise olgunluk sınıfını (Studienkolleg) Hamburg Üniversitesinde yapmam gerekti. Siyasal Bilgiler öğrenimi için, Almanca, Tarih, Siyasi Coğrafya, Latince, Matematik derslerini başarmam gerekiyordu. Tarih dersinden orta düzeyde not almam beni rahatsız etti. Hocama, Türkiye’de bu dersten her zaman en iyi notu aldığımı, burada ise orta düzede not almamı anlayamadığımı sordum. Hocanın verdiği yanıt ve haklı eleştirisi beni çok etkiledi. “Sen sorudaki tarihi olayı olduğu gibi anlatıyorsun. Bu olayın nedenlerini, niçinlerini ve hangi etkenlerden olduğunu anlatmıyorsun. Bu nedenle sana daha iyi not veremiyorum” dedi.

Bu uyarı nedeniyle Erzincan lisesinde bize Felsefe ve Sosyoloji dersi veren, Cenevre`de yüksek öğrenimini görmüş olan hocamızı hatırladım. O da bizlerden, soru sormamızı, nedenleri, niçinleri irdelememizi istediği için, ondan da iyi not zor alabilirdik. Böylece bu hocamızın da değerini anlayarak, ziyaretine giderek kendisine olayı anlattım, saygı ve şükranlarımı sundum.

Çocuk yuvalarından başlayarak, ilk, orta ve yüksek öğretimde ezbercilik siteminden tamamen vazgeçerek, her yaşta düşünmeyi, nedenleri, niçinleri irdelemeyi, araştırmayı, eğitim sisteminde en temel öğreti haline getiren bir yapılanmaya gidilmesi artık ka- çınılmazdır.

PISA sınavları, ülkelerin kendi eğitim sitemlerini uluslararası düzeyde karşılaştırmalı olarak test etmelerine ve sonuçlarından gerekli dersleri çıkartmalarına olanak sağlama amacını taşır. Son yıllarda giderek daha da kötüye giden test sonuçları, Türkiye’de daha fazla zaman kaybetmeksizin, gerekli köklü ve yapısal değişikliklere gidilmesini zorunlu kılmaktadır.

TÜRKİYE’NİN KALKINMASI BAŞARILI EĞİTİMLE OLASIDIR

Eğitim, Sağlık ve Alt Yapı hizmetleri, her devletin en temel ve öncelikli görevi olmak zorundadır. Oysa Türkiye’de devlet son 20-30 yıldır, bu temel görevini hızla artan oranda özel okullara bırakma yolunu seçmiştir. Bu nedenle de devlet, kendi elindeki ilk ve orta okullara gereken önemi vermemiştir. Kazanç amacıyla kurulan ve çalışan özel okullar, daha iyi alt yapı hizmeti sunarak ve zaman zaman da daha nitelikli öğretmenleri kendi okullarında çalıştırarak, veliler tarafından tercih edilir konuma gelmişlerdir.

Türkiye’de aileler daha iyi eğitim alabilmesi umuduyla, büyük özveri göstererek ve hatta çoğu defa ağır borç yükü altına girerek, çocuklarını özel okullara göndermeyi yeğlemektedirler. Devlet okullarının ihmal edilerek geri konuma itildiği, yüzbinlerce ailenin çok ağır koşullara zorlandığı bu eğitim sisteminin yanlışlığı yeterince kanıtlanmıştır. 35 OECD üyesi bulunan 2015 OECD raporlarına göre, Türkiye’de devlet eğitimde öğrenci başına en az yatırım yapan ikinci ülke durumundayken, velilerin eğitim harcamaları bakımından ise Türkiye, en fazla para harcanan ülke konumundadır.

Türkiye’de devlet yeniden asli görevi olan milli eğitim hizmetine dönerek, kendi okullarında her aileye en iyi düzeyde eğitim sağlanması görevini üstlenmeli ve ülkenin geleceği için bu alanda gerekli bütçeden kaçınmamalıdır. Milli Eğitim Politikası ivedi olarak, Türkiye’nin uzun süreli ve çok yönlü kalkınmasını hedef alan, ezberciliği kenara iten, parti ideolojilerinden uzak, bilime, laik ve çağdaş anlayışa dayalı bir eğitim sistemine sarılmalıdır.