Türk herkesin varlık nedenidir!
Tarihin akışı içerisinde binlerce yıl önce Asya’dan çıkan Türkler birçok bölgede çok sayıda devlet kurdu. Çeşitli kavimlerle kaynaşan Türklerin bir kolu da Anadolu’da son olarak Türkiye Cumhuriyeti devletine hayat verdi. Tarihi süreç içinde devşirilmiş ve bilinçsiz yöneticiler nedeniyle Türk dili çeşitli taarruzlara maruz kaldı.
TÜRK VE TÜRKÇE
Dil kaybının tarih sahnesinden süpürülme anlamına geldiğini bilmem söylemeye gerek var mı? Kurdukları devletlerde başka dilleri resmi dil olarak seçen Türk elit, Osmanlı İmparatorluğu’nda 3-4 dilin karışımı olan Osmanlıca adlı garip bir dil kullanıyordu. Allah’tan devlet aygıtından ve ticaretten dışlanan Türkler dillerini yaşatmış, böylece Türk ve Türkçe ayakta kalmıştı. Türk dili sağlam bir gramere ve matematiksel bir mantığa sahiptir. Bu nedenle bütün saldırılara göğsünü kahramanca siper etmiş, diğer dillerden ihtiyacı olanı almış ve aldıklarını güçlü dişleriyle ezerek bünyesine katmıştır. Türkçe bugün de sorumsuz yöneticilere rağmen güvenle yoluna devam etmektedir.
TÜRK’E DÜŞMANLIK YA DA BİNDİĞİ DALI KESMEK!
Türklerin Osmanlı’da devletin yönetim erkine girebilmesi deveye hendek atlatmakla eşdeğerdi. Üst düzey askeri yöneticiler devşirilen Yeniçeri örgütünden, sivil yöneticiler ise Enderun adlı medrese mezunları arasından seçilirdi. Ancak Türk ve Müslüman olanlar Enderun’a giremezdi.
Türkler barışta toprağı ekip biçerek, hayvancılık yaparak imparatorluğu besliyor, savaşta da herkesin yerine kan dökerek imparatorluğu yaşatıyordu. Osmanlı devlet sisteminde Türklük, maalesef ön yargıyla bakılan bir kavramdı. Osmanlı’nın 1802 yılında Fransa’da görev yapmakta olan büyükelçisi Halet Efendi, aldığı bir davetiyede “isminin Türk olarak geçmesi nedeniyle kendisini aşağılanmış” hissetmiş ve bunu resmi olarak Fransız makamlarına iletmişti.
Ancak bütün dünya yapay bir kimlik olan Osmanlı’dan değil, tarihi ve gerçek bir kimlik olan Türk’ten ve Türk’ün doğasından çekiniyordu. Ünlü gezgin Marko Polo, daha 13’üncü yüzyılda bölgeyi Turchia (Türkiye) olarak aktarıyor, roman yazımının öncüsü İspanyol yazar Cervantes, İnebahtı’da “Türkleri yendik!” diyor, Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther, en galiz küfürlerini Türklere savuruyordu.
TÜRK MİLLETİ OLMASAYDI
Türk gerçeğini tarihi ve siyasi mirasa sahip çıkarak dünyaya gururla takdim eden Atatürk gelmiş geçmiş en büyük Türk milliyetçisidir. Kurulan Cumhuriyet’in güven içinde geleceğe uzanması için Türk’ü devletin asli unsuru yapmıştır. Ulus devletin bekasını sürdürmesi için bir millete dayanması gerekir. Bu coğrafyadaki tarihi, sosyal, siyasal, kültürel ve demografik gerçekleri masaya yatırdığımızda, başkaca da bir çözüm yolu yoktur. Türk milleti dışındaki arayışlar bu ülkeyi iç kargaşaya sürükler.
Türk, Türk milleti kavramlarını kullanmaktan imtina eden kişilerin askeri bir zorunluluk ortaya çıktığında bu kavramlara sıkı sıkı sarılması, Türk’ün tarih yapan ve tarih yazan niteliğinin en büyük göstergesidir. Çünkü ümmet lafları barış döneminde oy toplamak, insan devşirmek için işe yarar ama kader anlarında son sözü milletler söyler.
Her millet asıl gücünü geçmişinden ve tarihi birikiminden alır. Hiçbir millete geçmişinde giymediği bir elbiseyi giydiremezsiniz. Türk ise tarihe damga vuran köklü bir gerçekliktir. Türk’ün tarih yapan niteliği nedeniyle Batı dünyası Türk ile Müslümanı özdeşleştirmiştir. Çünkü Türk, Avrupalının gözünde, aynı zamanda Müslümanlığın hamisidir. Avrupalı kimliği bile Türk/Müslüman karşıtlığıyla oluşmuştur. Ortak Avrupalı kimliğinin doğmasındaki ateşleyici faktör Türk düşmanlığıdır. ABD’deki zenciler çaresizdir. Çünkü tarihten kopmuştur. Köle olarak getirildikleri bir ülkenin zoraki vatandaşları yapılmıştır.
Eğer Türk milleti olmasaydı, günümüzde afra tafra yapan yöneticilerin hiçbiri bulundukları makamlarda olamazlardı! Bu kişilere güç veren asıl unsur Türk milletinin varlığıdır. Geçmişte Osmanlı’yı peşine takıp sürükleyen Türkler bugün de varlık nedenini idrak edemeyenleri doğru yola sokmaktadır. Türk’ü çıkarın geride sadece ayaklar altında ezilecek kuru kalabalıklar kalır!