08 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk milliyetçiliği -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Cumhuriyetin 89. yılı, gazetecilik mesleğine başlayalı neredeyse 60 yıl oldu. İnanın ülkemi tanıyamaz haldeyim ve şaşkınım. Siyasetin her türlü sıkıntısını, heyecanını yakından izledim. 1950’den bu yana demokratik rejimin uygulanmasındaki aksaklıkları gördüm, liderlerini tanıdım. Bir devrim, iki başarısız askeri darbe girişimi, 12 Eylül’ün puslu havasını yaşadım ve soludum. Şimdi konuşulanlara bakıyorum da bu akıl tutulmasının bu yaşımda beni nasıl etkilediğini anlamakta güçlük çekiyorum.

Hayret edici konuşmalar

İki olay üst üste yaşandı. Birisi Midyat’ta Başbakan’ın ağzından çıkan sözler; Başbakan yurdu dolaşıyor ve konuşuyordu.

Diyordu ki: -”Türk milliyetçiliğini, Kürt milliyetçiliğini, bütün milliyetçilikleri ayaklarının altında ezen bir iktidarız biz!”

Bir an düşündüm ya Başbakan aldığı kültür nedeniyle milliyetçiliğin kavramını ve anlamını yanlış algılıyor ya da ‘milliyetçilik’ denince aklına gelen ve milliyetçilikle hiç ilgisi olmayan kavim, ümmet, biat gibi kavramları eş değerli tutmakta. Oysa Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün milletten anladığı asla bu kavramlar değil. Onun düşüncelerini birazdan anlatacağım. Konu geniş yerim dar ama gerekirse iki gün bu konuyu devam ettireceğim.

İkinci olay Kandil’den yükselen sesti. Kanlı terörün Kandil sorumlusu Murat Karayılan -ki terörün asıl faillerinden biri- AKP iktidarına karşı göz dağı veriyordu: “Kürt mücadelesinin AKP’nin iktidara gelmesinde rolü büyüktür. Bizim mücadelemiz derin devleti, Ergenekon’u ve katı Kemalist kesimleri başarısız kılmış ve yıpratmıştır.”

Hayret, hayret!

‘Kürt mücadelesi’ dediği, tarihte hiç devlet kurmamış bir etnik grubun sözde savunucusu, bir çetenin eli kanlı suçlusu devletimize ve onun iktidarına kafa tutuyor. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanılmamış bir olay.

Türk siyasi düşüncesi

“Yeryüzünde göründükleri andan itibaren yaşadıkları hayat gereğince sistemli ve hızlı bir teşkilatlanma gösteren Türklerin düşünce tarzları da buna göre şekillenmiştir...

Türkler yaşadıkları hayatın gereği olarak-Yayla-Kışlak düzenini belirlemişler ve bu düzenin şartlarına göre de bir teşkilatlanma göstermişlerdir. Mitolojiler, destanlar, atasözleri, düğünler ve cenaze törenleri, ürün toplama adetleri bu kültürden doğan düşünce sisteminin değerlerinden bazılarıdır. Türklerin yazılı olmayan anayasaları, töreler buradan doğmuştur. Bu derece büyük değere sahip kitabelere, kültür tarihinde Bengü, yani ölümsüz denmiştir. Ayrıca Türk Milleti’nin varlık sebebi bu kitabeler sayesinde gelecek nesillere aktarılıyordu.” (Siyasi Düşünceler Tarihi, Metin İşçi- Mehmet Niyazi, Türk Devlet Felsefesi, Ötüken Yayınları)

Mustafa Kemal daha 1919’da Samsun’a çıktığında hedefinin ‘Milli iradeyi hakim kılmak olduğunu’ ifade etmiş, bu nedenle 23 Nisan 1920’de kurduğu Meclis’in adını Türkiye Büyük Millet Meclisi koymuştu. Kurulacak Cumhuriyet’te egemenliğin millette olduğuna inandığını ve o milletin adının yaşadığı coğrafyaya adını veren Türk Milleti olduğunu ifade etmişti. (ASD, s:18-22)

Atatürk’e göre ülkenin başına gelen birçok felaketin sebebi halkın egemenliğine sahip çıkmamasında aranmalıydı. Bunu sağlamak için halkın milli egemenliği benimsemesi gerekiyordu. Türk Milleti kendi kaderini elinde tutması gereken Türk Milleti’nin eseriydi. Milli egemenliği halk, milli egemenliğe yönelen bütün tehlikeleri de Türk milliyetçiliği önleyecekti. O nedenle Gazi 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurdu ve kendisini Türk kabul eden herkesi ortak çıkarlar altında topladı ve bugüne kadar da CHP’nin altı okundan biri olan Milliyetçilik; yani Atatürk Milliyetçiliği hiçbir hasara uğramadan 89 yıl yaşadı.

Şimdi bir Başbakan,”Türk Milliyetçiliğini ayaklarının altında ezen bir iktidardan söz ediyor.“ Atatürk’ün milliyetçiliği o altı okta birleşen ve Cumhuriyet rejiminin ana ilkelerini teşkil eden Anayasa maddeleri hala yerli yerindedir ve Türk Milliyetçiliğini reddetmek milletvekilliği seçildiği anda ettiği yemine sadık kalan hiçbir milletvekilinin söyleyemeyeceği sözleri söylemek bir Başbakan’a hiç ama hiç yakışmadı.

Yarın: Kaş yapayım derken göz çıkarmak!