'Türk-Rus ittifakı ABD planlarına darbe vurdu'
Türkiye'de yaşanan ABD destekli darbe girişiminin üzerinden 2.5 ay geçti. Hedef, NATO ve AB'den bağımsız politikalar izleme yönünde eğilimleri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmekti. Erdoğan'ın son yıllarda gelişen dış politika vizyonu bir yandan Türkiye'nin komşularıyla bölgesel politik ittifaklar kurmasını ön görürken, diğer taraftan da ABD ve AB ile eşit ortaklık temeline dayanıyordu. Bu bağlamda, Erdoğan'ın çok kutuplu bir dünya dengesini desteklemesi ve Rusya ile İran'a uygulanan ekonomik ambargoyu reddetmesi ABD ve AB'yi rahatsız eden önemli gelişmelerin başında yer alıyor.
İTTİFAK BÖLGEDE İSTİKRARIN GÜVENCESİ
ABD, Türkiye'yi, NATO'ya dahil olduğu 1952 senesinden bu yana ileri bir karakol olarak gördü. Türkiye'nin çıkarları hiç bir zaman ABD'nin güvenlik öncelikleri arasında olmadı. ABD karşısında daima kendi taleplerini kayıtsız şartsız kabul eden güçsüz bir Türkiye görmek istedi. Fakat Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerileme, Türk Ordusu'nun Suriye'nin kuzeyine yönelik olarak düzenlediği 'Fırat Kalkanı' hareketının ardından yeni bir aşamaya taşındı. Türkiye'nin harekatı başlattığı 24 Ağustos günü ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye'ye geldi. Rusya ve Türkiye arasındaki Suriye'ye ilişkin anlaşmanın temelinde hiç şüphesiz bölgedeki istikrarı korumak ve Suriye'nin geleceğini bölge ülkelerinin yararına bir çözümle şekillendirmek yatıyordu. Erdoğan'ın 9 Ağustos'taki Rusya ziyaretiyle bu anlaşma da nihai bir aşamaya ulaştı.
TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ AVRASYA'DA
ABD'nin Suriye'yi bölme planındaki klasik stratejisi olan etnik (YPG) ve mezhepsel (El nusra) grupları destekleyerek istikrarsızlığı beslemek, NATO üyesi Türkiye ve ABD'nin başlıca rakibi Rusya arasında kurulan yeni ittifakla birlikte yenilgiye uğramak üzere. ABD ve Rusya arasındaki çatışma, Rusya ve Türkiye arasında sadece Suriye'deki güç dengelerini değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda ABD ve Avrasya güçleri nezdindeki büyük oyunu da büyük ölçüde değiştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Ekim'de meclisin açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 30 yıldır devam eden AB'ye giriş müzakerelerinin hafif tabirle 'oyalanma' olduğunu ve AB ile Türkiye arasındaki oyunda adeta sona ulaşıldığını vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan artık ülkenin geleceğini Avrasya politikalarında görüyor.
ABD VE AB KARŞITI SÖYLEMLER ZİRVEDE
15 Temmuz'daki başarısız darbe girişimi Batı yanlısı rüyanın sonu olarak tarihe kaydedildi. ABD ve AB'nin darbecilere yönelik desteği Türk toplumunun darbeyi bir 'dış saldırı' olarak kabul etmelerini sağladı. Anti-Amerikancı ve AB karşıtı söylemler tavan yaptı. Son günlerde iki ayrı kamuoyu araştırma şirketi tarafından yayınlanan anketler Türklerin %90'a yakınının ABD'yi güvenilmez bulduğunu ortaya koyuyor. Bu rakam darbe öncesi yalnızca %50'ydi. Araştırma şirketleri tarafından yayınlanan bilgilere göre, Türkler ABD'yi yenebileceklerini düşünüyorlar ve şayet olağanüstü hal ilan edilmemiş olsaydı öfkeli halkın ABD büyükelçiliklerine saldırmaları söz konusu olabilirdi.
ABD YENİLGİLERİNE ŞAHİT OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Sovyetlerin çözülmesinden bu yana ABD öncülüğündeki emperyalistlerin kimliklerini küreselleşme, liberalizm, hümanizm, demokrasi ve self-determinasyon (kendi kaderini tayin hakkı) gibi sihirli fakat boş söylemler altında gizlediklerine şahit oluyoruz. Bu söylemler sadece, dünya çapındaki diğer ulusların çıkarlarına karşılık ABD hegemonyasının yaygınlık kazanmasına yol açıyor. Fakat Suriye'deki Rus müdahalesi ve Suriye'nin ulusal egemenliğini koruyan örtülü Rusya-Türkiye ortaklığı, ABD'nin Ortadoğu'daki planlarına büyük bir darbe vurdu. Avrasya uluslalarının işbirliği arttıkça, ABD'nin dünyanın değişik bölgelerinde aldığı yenilgilere şahit olmaya devam edeceğiz.
Çeviri: Mustafa Birol Guger