"Türk" Zelenskiy
Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri, Suriye'nin birliği, egemenliği, İslami, Mesihi, Musevi ve Dürzilerin evlilik, aile, mülkiyet hukukunu tanzim eden kanunları, laik ve üniter devlet yapısının geleceğini de ilgilendirmektedir. ABD ve İsrail’in yüzyılın projesi olarak gündeme aldıkları Büyük Orta Doğu Projesinin (BOP) etnik ve mezhepsel bölücü amaçlarının tahakkuk edip etmeyeceği konusu ile de ilgilidir. ABD-Batı desteğine ve hatta doğrudan korumasına sahip, açık ve net bir projeye dönüşen temel ve tehlikeli bu projenin taşıyıcısı Türkiye’de kim olacak? Putin’in inisiyatifinde sağlanan dörtlü mutabakat (Rusya, Suriye, Türkiye, İran) ve bu sürece Suudi Arabistan, Mısır veya Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) dahil olma ihtimali nin, Suriye’nin bölünmesi projesinin önünde ciddi bir engel teşkil edeceği aşikardır.
Suudi Arabistan’ın “ABD dahil yabancı orduların ve silahlı örgütlerin Suriye’den çekilmesi ve Suriye devleti ve ordusunun tüm Suriye üzerinde egemen olmasını istiyoruz” yönündeki açıklamaları ile Suriye’nin Arap Birliği’ne tekrar dönmesi için başlatılan faaliyetler dikkate alındığında bu süreci tersine çevirebilecek Türkiye’deki kuvvetler kim olabilir? Ukrayna’da Rusya dostu bir hükümet iktidardayken, “daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok huzur ve daha çok refah” operasyonuyla Zelenskiy ve şürekasını iktidara taşıyan ve Zelenskiy üzerinden Ukrayna’yı iç savaş, bölünme, uluslararası terör örgütlerin cirit attığı sahaya dönüştürme ve ekonomik olarak çökme noktasına getiren süreci Türkiye’de uygulamaya koyabilir mi? Bunun sağlanması için hangi “Türk” Zelenskiy istihdam edilmektedir?
TERCİHLER YERİNE MECBURİYETLERE MAHKUM OLAN ERDOĞAN
İktidar olmaya en yakın aday olan 6’lı masa ve başta Yeşil Sol Parti (HDP) ile onun feleğinde yüzen Türkiye İşçi Partisi (TİP) gibi bileşenlerin Türkiye ile ilgili sahip oldukları siyasi programları Suriye’yi de yakinen ilgilendirmektedir. 2011’de AKP ve Erdoğan iktidarının BOP’ta üstlendiği yükümlülükler, Suriye’ye dayatılan uluslararası savaşta muhalefetin yanında taraf olması, savaşa siyasi, askeri ve ekonomik olarak aktif katılması Suriye’nin mevcut tablosunun oluşmasında dahli ve sorumluluğu olduğu gerçeğinin altını birçok yazımızda kalın çizdik. Tercihleri yerine mecburiyetlere mahkum olan Erdoğan, HDP ve FETÖ ile iltisaklı kalıp işbirliğini devam ettirseydi, Suriye’de etnik ve mezhep temelde bölünmeyi başarabilseydi, bugün ona karşı muhalefette yer alan “yetmez ama evet” kitlesi Erdoğan’ı desteklemeye devam edecekti.
KILIÇDAROĞLU TÜRKİYE’NİN ZELENSKİY’Sİ OLUR MU?
Bu derece farklı kulvarlarda görünen yapıları aynı çatı altında birleştiren uluslararası mahfil, birçok meselede sorun yaşadığı, güvenmediği, üzerinde mutlak kontrol sağlamadığı, Putin ile yol alan, Çin ve İran ile yakınlaşan, Suriye’de Moskova ve Tahran ile farklı çözüm arayışlarına giren Erdoğan’ın zaman kazanmaya çalıştığına, NATO, ABD ve İsrail konularında gösterdiği “olumlu” yaklaşım, işbirliği arzusunun “taktiksel” olduğuna inanmaktadır. Bu sebeple işi garantiye almak için 6’lı masa ve şürekasının ciddi bir muhalefet potansiyeline kavuşması, Erdoğan’ın yeniden devlet başkanlığına seçilebilmesi ihtimalini dikkate alarak, muhalefetin mecliste çoğunluğu sağlaması ve Erdoğan’ın “topal ördek” kalması için tüm imkanlarını seferber etmektedir. Peki Devlet Başkanlığını muhalefetin adayı Sayın Kılıçdaroğlu kazanırsa Türkiye’nin Zelenskiy’si olur mu?
1- 20 Mart 2023 tarihinde CHP Genel Başkanı ve ana muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimleri adayı Kemal Kılıçdaroğlu, oylarını kazanmak amacıyla HDP eş başkanları Mithat Sancar ve Perivan Buldan ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, "HDP’ye üzerinde anlaşmaya varılan anayasa taslağını sunduk ve yargının, hukukun üstünlüğünü ve hakların tarafsızlığını teyit ettik. Yerel özerklik ve belediyeleri üzerinde yargı muhafızlığını dayatmanın geçersizliği konusunu ele aldık." dedi. Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği belediyeler ülkenin güneydoğusunda yer alan, Türkiye’de ve birçok ülkede terörist olarak sınıflandırılan PKK ile bir ilişkisi olduğu kanıtlandıktan sonra hükümetin adli velayet (kayyum) koyduğu belediyelerdir.
2- Kılıçdaroğlu’nun, sorunun ne olduğunu detaylandırmadan, Kürt sorunu da dahil olmak üzere tüm sorunların çözümünün adresinin meclis olduğunu ifade etmesi Türkiye’ye ve Suriye’ye dayatılan Avrupa Birliği yerel yönetimler talebinin mecliste temsil edilen çoğunluk tarafından kabul edilmesi, HDP’nin ve Suriye’deki temsilcisinin devlet kurma arzusunun ilk adımı olan özerk yerel yönetimlere meşruiyet kazandırmayı amaçlamaktadır. Bölücülük yapsa da terör örgütleriyle iltisaklı olsa da bu özerk yönetimleri kapatmak ve kayyum atamak da Avrupa ve uluslararası keyfiyete bırakılmaktadır.
3- Uluslararası mahfilin Suriye’de askeri güç kullanarak kısmen başardığı ancak henüz nihayetlendiremediği projenin Türkiye’de seçimle iş başına gelmiş “milli iradeyi” temsil eden meclis eliyle yürürlüğe koyması hedeflenmektedir. HDP’nin Meclis’ten talep ettiği başka hususların arasında Öcalan ve Demirtaş’ın serbest bırakılması ve HDP’nin kapatılmaması ve devletin maddi yardımlarından yararlanmamasının önlenmesidir. Bu karara karşı çıkacak olanlar da bu “meşru milli iradenin” kararlarına uymayan marjinal ve yasa tanımaz kimseler olarak lanse edilecektir. Mesele Türkiye ile sınırlı kalmayacak, Türkiye’de yürürlüğe konulacak bu etnik temelde bölünme Suriye’yi de içine alacaktır. Bunun böyle olacağını açıkça beyan eden HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, Diyarbakır’da, “Projemiz Suriye’de başarıya ulaştı şimdi sıra Türkiye’de” demiştir.
4- Buradaki garabet şudur; Bu projenin bugün CHP’nin başındakiler eliyle yürütülmesidir. Türkiye’nin kurucu partisi ve emperyalizme karşı bağımsızlık savaşının sembolü olmuş Atatürk’ün partisinin, onlarca yıldır Kürtçe dilinin öğretilmesi, Kürtçe medyanın olmasına en sert muhalefeti yapan CHP’nin bugün özerklik, dokunulmazlık ve hatta ülkenin en milli konularını Avrupa ve kurumlarına teslim etmeye en hevesli olmasıdır. Buna mukabil Erdoğan iktidarının Kürtçe dilinin öğretilmesi, üniversitelerde Kürtçe dili, tarihi ve edebiyatı enstitülerinin açılması ve TRT Kürtçe başta olmak üzere Kürtçe medyasına yasal statü kazandırmış olmasına rağmen, HDP’nin Erdoğan’a muhalif CHP’ye müttefik olmasıdır. Bunun en önemli sebebi HDP ve efendileri uluslararası mahfilin esas gayesi, sadece kültürel haklar değil. Hedef Türkiye ve Suriye’den koparılmış, ABD, İsrail ve AB himayesinde, coğrafyamızın yüzlerce yıldır bir arada yaşayan Türk, Farisi, Süryani, Ermeni, Kürt ve Arabi halkları arasında daimi krizler ve savaşları amaç edinen bir “Kürdistan” kurmaktır.
5- Sunduğumuz bilgilere göre, Türk muhalefeti ile muhalefetin gizli ortağı olarak HDP arasında zahiri ve batıni bir anlaşma olduğu açıktır. Amaç, Suriye’nin kuzeydoğusunda olanlara tamamen benzer şekilde, Türkiye'nin güneydoğusunda özerklik -özyönetim- kurmaktır. Suriye'deki HDP’nin muadili sözde Suriye Demokratik Konseyi’dir (SDG). Askeri kanadı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) milisleridir. Suriye ve Türkiye içindeki tüm bu örgütleri yönetenler asker, sivil kuruluşlar, medya ve istihbarat katıksız ABD’nin mutlak kontrolündedir.
6- Türkiye'de yaklaşan seçimler sadece Erdoğan ve muhalifleri arasında bir güç mücadelesi değildir. Türkiye içindeki siyasi sistemin geleceğini belirleme ve Türkiye üzerinden bölge ülkelerinde hangi planların sürdürüleceğinin de mücadelesidir. Özerk yönetimin iki projesi veya bölgesel düzeyde sözde "Kürt projesi" arasındaki yakın bağlantı nedeniyle Suriye'nin geleceği üzerinde doğrudan yansımalar yaratacaktır. Bu nedenle bu projenin karşı karşıya olduğu en büyük tehdit, Washington'un bölgedeki projesinin geri kalanı için çok büyük bir tehlike olarak gördüğü Suriye-Türkiye uzlaşmasıdır. Ankara'daki ABD büyükelçiliği ve diğer Batı büyükelçilikleri Türk muhalefetinin kartlarını düzenlemekle meşgul. Zira rüyada bile gerçekleşmesi çok zor olan bu birlikteliği başarmak büyük bir ustalık ister.
RUSYA VE ÇİN, ABD’NİN ALTILI MASA’YA YATIRIM YAPTIĞINI TESPİT EDİYOR
Başkanlığı döneminde Bill Clinton; “Hegemonyamız ve dünya liderliğimizin en önemli meselelerinden birisi 21. yüzyılda 20. yüzyılda tamamlayamadığımız eksik kalan projelerimizi tamamlamaktır. Bu hedefte Türkiye ve Türkiye’yi kimin kontrol ettiği belirleyici olacaktır.” demişti. Biden, birkaç sene önce bize, Washington'un yıllarca bölge ülkelerine ve halklarına karşı kullandığı, “müttefik ve adamımız” olarak gördüğü Erdoğan'la yaşanan sıkıntı ve sorunlar sebebiyle kendisine karşı muhalefet ile çalışacaklarını beyan etmişti. Kıssadan hisse, ABD ve BOP için kendisini feda edecek, Erdoğan’dan daha itaatkâr ve Zelenskiy’den daha cüretkar bir "Türk Zelenskiy” istiyor. Bu temelde ve bunun hasıl olmaması için, Moskova, Tahran ve Pekin, Erdoğan ile çalışmayı tercih ediyor. Mevcut tabloya binaen bu devletler için Erdoğan, Kılıdaroğlu’na kıyasla “Ehveni Şer”dir. Zira özellikle Rusya ve Çin, ABD’nin Altılı Masa’nın, HDP (Yeşil Sol) ve TİP gibi NATO-Solcu partilerin dizginlerini elinde tuttuğunu ve yatırım yaptığı Türk Zelenskiy’nin Sayın Kılıçdaroğlu olduğunu tespit ediyor.