18 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkçe hutbe

Hikmet Çiçek

Hikmet Çiçek

Gazete Yazarı

A+ A-

3 Şubat 1928 günü Atatürk’ün talimatıyla İstanbul’da hutbeler Türkçe okunmaya başladı. Bu bilgiyi Aydınlık’ın “Önemli Günler Takvimi”nden öğrendim.

Nedir Hutbe?

Hutbe, Cuma namazında yer alan dinsel söylev için kullanılan bir sözcük. Cuma namazında hutbe okumak farz kabul ediliyor. Başka bir deyişle hutbe okunmadan Cuma namazı olmaz.

Hutbede asıl kısım dinsel ya da siyasal, toplumsal öğütlerin yer aldığı kısım.

Hutbenin Arapça okunması gerektiği şeklindeki görüş, İslam ulemasının ezici çoğunluğunun savunduğu bir görüştür.

DİNDE TÜRKÇELEŞME

Dinde Türkçeleşme düşüncesinin en ateşli savunucularından olan Ali Suavi, hutbenin mutlaka Türkçe okunması gerektiğini belirtmiştir.

Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türkçüler de hutbenin Türkçe okunmasının bir zorunluluk olduğuna inanıyorlar ve bunu her ortamda ifade ediyorlardı.

Muallim Naci ise, Medrese Hatıraları’nda hutbelerin sonunda okunan Bal Arısı Bölümü 90. Sözünü / Nahl Suresi’nin 90. Ayeti’ni aktarıp açıklayarak: “Şu makaleyi yazmakla her Cuma günü hutbe dinleyip hatibin en sonra ne dediğini olsun anlamak arzusunda bulunan ihvan-ı dine küçük bir hizmet arz etmiş olmaktan” bahsetmişti.

Hutbeler konusunda dikkat çeken önemli bir girişim ise Omsklu Niyazi Mehmet Süleymanov’dan gelmiştir. Kendi okuduğu hutbelerden oluşan “Türkî Hutbeler” adlı kitabını Orenburg’daki Vakit Matbaası’nda 1910’da iki cilt hâlinde bastırmıştı. Rusya Müslümanları arasında bu hutbeler büyük yankı uyandırmış ve Osmanlı basınına da konu olmuştu.

İLK KEZ BİR CUMA HUTBESİ

Dr. Mefail Hızlı’nın aktardığına göre Osmanlı devletinde 1911 yılında Bursa’da ilk kez bir Cuma hutbesi Türkçe okunmuştu. Hüdâvendigâr Camii’nde hatip, hutbeyi önce Arapça olarak aktarmış, daha sonra öğüt-nasihat kısımlarını Türkçe olarak cemaate anlatmıştı.

Türkiye’de ilk Türkçe Hutbe denemesi 1911 yılında Bursa’da Hüdâvendigâr Camii’nde gerçekleşmiş, hatip önce hutbeyi Arapça olarak aktarmış, daha sonra öğüt-nasihat kısımlarını Türkçe olarak cemaate anlatmıştı.

ATATÜRK NE DİYOR?

Mustafa Kemal Atatürk, TBMM’de 1 Mart 1922’deki açılış oturumunda yaptığı konuşmada hutbe konusunu gündeme getirmiştir. Konuşmasında camileri, minberleri halkın ruhanî, ahlâkî gıdalarının kaynağı olarak nitelemiş ve hutbelerin halkı bilgilendirebilmesi için içeriklerinin aydınlatıcı, dilinin anlaşılır olmasının Şerriye Vekâleti tarafından sağlanması gerektiğine işaret etmiştir.

Mustafa Kemal 7 Şubat 1923’te Balıkesir Paşa Camiinde halka hitabında gene hutbelerden söz etmiştir. Halkın sorduğu soruları cevaplandırdığı sırada hutbeler hakkındaki bir soruya şu cevabı vermiştir:

“Hutbeler hakkında iradedilen sualden anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin tarzı, milletimizin hissiyatı fikrîyesi ve lisanile ve ihtiyacatı medeniye ile mütenasip görülmemektedir. Efendiler, hutbe demek nâsa hitabetmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin mânası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım mefhum ve mânalar istihraç edilmemelidir. Hutbeyi irat eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. … Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabatı zamana muvafık olmalıdır. Ve olacaktır.”

Türkçe Hutbe konusu 22 Şubat 1925 günü TBMM’de ele alınmıştır. TBMM’deki görüşmeler neticesinde hutbelerin standart olmasına ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurulacak bir heyet vasıtasıyla bir Türkçe hutbe kitabı hazırlatılmasına karar verilmiştir.

1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Mehmet Rıfat Börekçi’nin imzasıyla yürürlüğe giren yönerge yoluyla gerçekleşmişti. Bu yönergede hutbelerin ayet ve hadis metinleri dışında kalan bölümlerinin Türkçe okunması istenmişti.

5 Şubat 1932 günü İstanbul Süleymaniye Camii’nde metnini Atatürk’ün kaleme aldığı Türkçe Hutbe Sadettin Kaynak tarafından okunmuştu.

6 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi’nde olay şöyle anlatılmaktadır: “Dün Süleymaniye Camii’nde ilk defa olarak tamamıyla Türkçe hutbe okunmuştur. Süleymaniye Camii Türkçe hutbe dinlemek isteyen binlerce kişi ile dolmuştu. Kalabalıktan camiye girmeğe muvaffak olamayanlar karın altında dışarıda bekleşiyorlardı. On bin kişi kadar alacağı tahmin edilen Süleymaniye Camii’nde dün en aşağı 20 bin kişi vardı, beş bin kişi kadar da dışarıda bekliyordu. İç ve dış ezanlar okunduktan sonra Hafız Sadeddin Bey (Sadettin Kaynak) minbere çıkmış ve: “Ey cemaat! Başlangıcı ile hutbesini okumuştur. Hafız Sadeddin Bey hutbe arasında geçen bütün duaları da gene Türkçe olarak okumuştur. Hutbe esnasında ve hutbe bittikten sonra güzel sesli birçok hafızlar tekbirler getirmişlerdir.”

Sadettin Kaynak’ın bu konudaki ifadeleri şöyledir:

“Fatih Camii’nde ilk defa olarak Türkçe Kur’an okudum. Bunu müteakip, Türkçe hutbeye sıra gelmişti. Cumhurbaşkanı: “Haydi bakalım. Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Camii’nde oku! Amma okuyacağını önce tertip et, bir göreyim,” dedi. Yazdım ve verdim. Beğendi. Fakat: “Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu başka iş, hafızlığa benzemez” dedim. “Zararı yok, tecrübe edelim” buyurdu. Bunun üzerine tekrar sordum: “Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?” “Hayır, sarığı bırak… Benim gibi başı açık ve fraklı!” Ne diyeyim; inkılâp yapılıyor, peki dedim. O gün hınca hınç dolmuş Süleymaniye Camii’nde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı. Bu tedbirin isabetli olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından bilahare Arap olduğu anlaşılan biri sesini yükselterek: Bu namaz olmadı, diye bağırdı.”

TÜRKÇE EZAN

Bütün bu çabalara karşın dönemin İslam bilginlerinin çoğu Arapça dışında bir dille hutbe okunmasına karşı çıkmaya devam etti. Onlara göre hutbenin hutbe olabilmesi için Arapça okunması şarttı, anlaşılmaması önemli değildi.

1932 yılının Ramazan ayından itibaren uygulamaya konulan dinde Türkleşme ve ibadetin Türkçeleştirilmesi girişimleriyle birlikte Ocak ayında ilk deneme Dolmabahçe Sarayı’nda yapılmıştır. Atatürk’ün buyruğuyla Hafız Yaşar Okur, ilk Türkçe Kur’an’ı Yerebatan Camii’nde okumuş ve bunu Fatih Camii’ndeki Türkçe ezan takip etmişti.

Türkçe Hutbe, Akşam Gazetesi’nin 6 Ocak 1932 tarihli nüshasında şöyle geçmektedir:

“Dün Süleymaniye Camii’nde ilk defa olarak tamamıyla Türkçe hutbe okunmuştur. Süleymaniye Camii Türkçe hutbe dinlemek isteyen binlerce kişi ile dolmuştu. Kalabalıktan camiye girmeğe muvaffak olamayanlar karın altında dışarıda bekleşiyorlardı. On bin kişi kadar alacağı tahmin edilen Süleymaniye Camii’nde dün en aşağı 20 bin kişi vardı, beş bin kişi kadar da dışarıda bekliyordu. İç ve dış ezanlar okunduktan sonra Hafız Sadettin Bey minbere çıkmış ve: “Ey cemaat! Başlangıcı ile hutbesini okumuştur. Hafız Sadettin Bey hutbe arasında geçen bütün duaları da gene Türkçe olarak okumuştur. Hutbe esnasında ve hutbe bittikten sonra güzel sesli birçok hafız (Türkçe) tekbirler getirmişlerdir,” satırlarıyla yer almıştı.

Mustafa Kemal Atatürk