Türkçeden söz etmek faşistlik mi?-(TAMAMI)
Üniversitedeki görevim Dil -Tarih’te başladı, İletişim’de bitti, bir ara Siyasal Bilgiler de severek ders verdiğim fakültelerden oldu. Bölüm başkanı olarak en büyük desteği Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden gördüm, özellikle Prof. Dr. Gönül Akçamete’nin bölümümüze desteğini, rektörlerimizin, rektör yardımcılarımızın ilgisini hiç unutmam. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Cemal Taluğ’un birlikte çalıştığı insanlara gösterdiği vefa ve sevgi ise ayrı bir yazı konusudur. Üniversitedeki 40 yılımın 25 yılı Cebeci Yerleşkesi’nde geçti. Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği yerler de bu semte uzak değildir. Tahta Köprü’nün bir ucundaki Cumhuriyet Fırını’ndan gelen taze ekmek kokusu, caddeye kadar yayılırdı, egzoz kokusunun ekmek kokusunu bastıracağı kadar benzinli araç yoktu Cebeci’de, at arabalarının sayısı bile motorlu araçlardan fazlaydı. Bir zamanlar Ankara Üniversitesi’nin biricik salonu olan Mülkiye salonunda spor yaptım, daha küçükken de Cebeci Camisi’nin önü top alanımız oldu. Hemen karşıdaki Cebeci Çayırı’nda turu 25 kuruşa bisiklete binerdik. 27 Mayıs’tan önce Siyasal’ın atlı polislerce kuşatıldığı, çevresindeki tertemiz asfaltın at pislikleriyle kirletildiği günleri, beyaz duvarlarındaki kara kurşun izlerini iyi anımsarım. O günlerde, henüz Siyasal Bilgiler’in önünden geçen dolmuşların kaskosunda, teröre karşı sigortalatacak kadar yoğun olaylar yaşanmasa da, o kurşun izlerini gördükten sonra bir süre fakültenin karşısından yürümeyi tercih ettik. Sonra biraz daha büyüdüğümde artık olayların içindeydik, biz de Cebeci gençliğiydik, Mahir Çayan’ı, Hüdai Arıkan’ı bu yerleşke içinde tanıdım. Benim kaleme aldığım ilk gecekondu yürüyüşünün bildirisini, Hüdai Arıkan, Siyasal’ın, İletişim’in olanaklarından yararlanarak daktilo etti, çoğalttı. Örgütlenmek isteyen gecekondulu yurttaşlar, ilk kez benim çabamla Siyasal Bilgiler’e girip çıkmaya başladılar. ( Toprak Kovgunları‘nda anlatırım bunları.)Bazı fakültelere Türkçe derslerini koyduran da 68 kuşağıdır, YÖK’ten epey önce.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin çoğu öğretim üyesi yazar olarak da tanınır kamuoyunda, rahmetli Profesör Turan Feyzioğlu’nun, daha sonraları Oral Sander’in, Türkçeden, imladan dolayı öğrencilerine zayıf not verdiklerini bilirim. Türkçeyi edebiyat profesörlerinden daha iyi kullandıklarını hocam Doğan Aksan da kabul eder. Ahmet Taner Kışlalı, Mümtaz Soysal dil konusunda, Türkçe konusunda en çok yazan köşe yazarlarımızdandı. Cevdet Kudret, Emin Özdemir, Basın Yayın’da dersler verdiler. Kitaplarımla ilgili en güzel yazılardan birini Radikal’de Türker Alkan yazdı. Böyle bir çevre ve gelenek Türkçe dersleri veren bir öğretim elemanı olarak bu yerleşkede işimi kolaylaştırdı, ilk görev yerim Dil-Tarih’i hiç aramadım, işime mutlu gelip gittim.
Bundan birkaç gün önce Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden bir genç aradı beni, yeni bir topluluk kurmuşlar, dil konusunda konuşmamı istiyorlar. Üç ay önce veda ettiğim üniversitemin öğrencilerince böyle erken anımsanmak hoşuma gitti. Nice dostlarınızda göremeyeceğiniz bir vefa! Ne güzel gençler dil konusunda düşünüyorlar, bizlerle bir şeyleri paylaşmak ya da tartışmak istiyorlar. Yanımda Prof. Dr. Kadir Cangızbay da olacak. İki ayrı üniversiteden gençlerin kotardığı toplantı Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde idi. Toplantı saatinde geldiğimde, genç arkadaşlarda bir tatsızlık gördüm. Siyasal Bilgiler’den istedikleri katılımı sağlayamamışlar, çünkü bir grup, bizi izlemek isteyenlere; “Siz faşist misiniz?” demişler. Allah Allah! Konu başlığı, “Her Şeyiyle Dil”, benim konuşmamın başlığı ise, Dil Hurafeleri... Faşizm neresinde bunun? Hurafelerden, dilden söz açmak faşistlik mi ey Cebeci gençliği? Türkçeyi itip kakmaya çalışmak, Nazım’ı, Ahmet Arif’i, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, Sait Faik’i, Sabahattin Ali’yi, Tanpınar’ı itip kakmaya çalışmaktır, becerebilirseniz tabii! Türkçeyle aranıza mesafe koymak demek, bu yazarlarla aranıza mesafe koymak demektir. Türkçeyle uğraşanlar, şu günlerde tiyatrolarımızla uğraşanlarla aynı anlayıştalar bana göre. Umarım bunu bir hocamız anlatır gençlerimize.