Türkiye ayakta, Hükümet fren pedalında
Trump’un kaba saba mafya benzeri, terör örgütlerini çağrıştıran tehdidi Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Toplumun her kesiminden şiddetli tepkiler sel oldu aktı.
İKTİDARA BÜYÜK DESTEK
Bütün siyasi partiler iktidara destek verdi. Türkiye’nin, “kuru gürültüye pabuç bırakmaması” gerektiğinin altı kalın kalemle çizildi. Türk milleti böyle durumlarda her türlü fedakârlığa katlanacağını hissettirdi. Suriye’de barınma olanağı kalmayan ABD’nin niyet ve maksadı açık ve kesin bir şekilde belli oldu: “PKK’yı sarıp sarmalayarak, silah ve cephanesi ile birlikte bir başka bahara hazırlamak!” Ancak beklenmeyen bir şey oldu. Hükümet kuru ve cılız bir tepkiyle Trump’un bu küstah ve ülkemizi küçük düşüren tehdidini geçiştirdi. Bununla da kalmayarak, Trump’la temasa geçerek Suriye’nin kuzeyi için bazı taslak planları konuşmaya başladı.
STRATEJİ YOKSA SAVRULURSUNUZ...
Eğer bir kriz alanında strateji kurgulayamazsanız, her değişen durumda her türlü pazarlığa açık hale gelirsiniz. Türkiye, Suriye’de hem ABD hem de Rusya ile işbirliği içinde olduğunu büyük bir keyifle dünyaya ilan etti. Ama karşılığında ABD’nin tehdidi ile baş başa kaldı. ABD, açık, kesin ve net olarak PKK’yı koruyup kollayacağını, her kademedeki yetkilisi ile ilan etti. Bu olguyu görmek isteseniz de, istemezseniz de gerçek olduğu yerde duruyor. Bunun etrafından dolaşarak ülke çıkarlarına uygun siyasetler geliştiremezsiniz. Her yerde olanın hiçbir yerde olamayacağı bu özel durumda bir kez daha tescil edildi. Herkese mavi boncuk dağıtarak bir yere gidilemeyeceği belli oldu. Asıl maharetin, “Sen de haklısın!” şeklinde özetlenebilecek Nasrettin Hoca politikalarını uygulamak değil, gerçekçi ve sonuç alıcı bir ittifak sistemi kurmak olduğu anlaşıldı.
GÜVENLİ BÖLGE GEÇMİŞTE KALDI!
Şimdi, “Güvenli Bölge bizim de fikrimizdi!” argümanına sarılmak fazlaca bir şey ifade etmiyor. Çünkü o günlerden bugünlere köprünün altından çok sular geçti. Askeri ve siyasi ortam tepeden tırnağa değişti. ABD, PKK’yı bir devlet gibi silahlandırdı. Suriye sorununda son dönemece girildi. Taraflar artık kesin sonuç alıcı girişimlerde bulunuyor. Türkiye, tampon, güvenli bölge gibi aldatmacalarla güney sınırlarına duvar çekilmesine izin veremez! Böyle bir durum Türk jeopolitiğine saldırı anlamındadır. Kaldı ki “uçuşa yasak bölge” gibi uygulamaların, ne gibi sonuçlar doğurduğunu Kuzey Irak’ta yaşayarak öğrendik. Güvenli bölge sonu belli olmayan tehlikeli bir oyundur.
BİRAZ MUHAKEME
İsterseniz, biraz muhakeme yapalım. ABD’nin temel hedefi, gerekirse Türkiye ile bütün köprüleri atarak PKK’yı korumaktır. Türkiye’nin hedefi ise kendisi için öncelikli tehdit olan PKK’yı silah ve cephanesi ile birlikte imha etmektir. Bu iki hedef birbirine taban tabana zıttır. Güvenli bölgelerle, konuşmayla, görüşmeyle bu çelişkiyi giderme şansınız yoktur. ABD herhalde, “İşte güvenli bölge yaptık. Gelin PKK’yı ezin!” demeyecektir. Bu alanda bir anlaşmazlık söz konusu olursa, PKK’yı güvenli bölge dışına çıkararak gücünü korumasını sağlayacaktır. ABD şunu çok iyi bilmektedir. Gücünüz yoksa diplomasi ile alabileceğiniz hiçbir şey yoktur. PKK ancak teröristleri, silahı, cephanesi ile Suriye’de oyuncu olabilir. ABD, PKK’yı şimdi koruma altına alarak geleceğe hazırlamaktadır. Unutulmasın ki uzlaşı yolunda atılacak her adımı ABD taviz olarak kabul edecek, istek ve taleplerinin dozunu artıracaktır. Çünkü taviz tavizi doğurur. Oysaki PKK ve Suriye’nin kuzeyi Türkiye için beka sorunudur. Milli güvenlik ve beka sorunlarının çözümü için sağlam bir stratejiye ihtiyaç vardır. Bekası için neler yapması gerektiğini bilen bir devlet, içi boş müzakerelerle zaman kaybetmez.
HER SEFERİNDE DAHA GERİ BİR MEVZİ
Türkiye ne yazık ki ülke içinde oluşan ABD ve Trump karşıtı çok güçlü kamuoyuna rağmen kendi oyununu sahneye koyamadı. Önce, “2-3 gün içinde harekete geçiyoruz!” dendi. Trump’un çekilme sözü ile birlikte kararsızlık ve “bekle ve gör” dönemi başladı. Trump’ın tehdidinden sonra ABD ile bazı taslak planlar üzerinde görüşmeler gündeme geldi. Güvenli bölgeler, çarşaf çarşaf haritalar ortaya çıktı. Dikkat edilirse, her defasında daha geri bir mevzide sipere girildi. Öngörüldüğü gibi, ittifak sistemini elinin tersiyle ittiği için iktidar ABD ile baş başa kaldı. Belirli bir stratejiye değil, hırs ve duygulara dayanan bir yol izlendiğinden çıkmaz sokağa girildi. Kimsenin inanmadığı Suriye’deki işbirliği oyununda ABD’nin avantajlı çıkacağı gün gibi ortadadır. Ama kozlar hâlâ Türkiye’nin elindedir. Türkiye tek bir hamle ile yeniden inisiyatifi eline geçirebilir. Olayın bir de ekonomik boyutu var. Onu da yarınki yazıda ele alacağız.